yirmi bir

1.6K 106 32
                                    

Chris Evans tutuklanalı sadece birkaç gün oldu. Tüm yerel kanallar Yanus, Chris ve benim aracı olmaya çalışmadığım diğer ortaklarından bahsedip duruyorlar. Bazı genel medyalardan da uzun süredir bu haber paylaşılıyor.

Kızlar; ikisi Amerikalı, biri Pakistanlı, biri Kanadalı ve biri de Endonezyalı olmak üzere beşi de sağ salim kurtarıldılar. Ölen iki gencin otopsi raporu sonucundaysa katilleri saptandı. Ama olayı derinden inceleyen ben, baş harfleri O.A. şeklinde verilen bu zanlıyı kesinlikle tanımıyorum. Yani Yanus ya da Chris değil.

Kızlardan birinin karnındaki taşıdığı bebeğe gelince, dna testleri ve muhtemelen bu pis işin içinde olan birkaç kişinin polise ötmesiyle; bebeğin anne-babası bulundu. Onlara yasal olmayan bebek sahibi olma işlemi hususunda belirli bir miktar para cezası verildi. Kim oldukları hakkında en ufak bir bilgi bile medyaya sızdırılmadı.

Yanus, yargı sürecinde olan iki suçunun yanına birkaç tanesini daha ekledi. Cezasının müebbet olacağı konusunda kesin kararlı olan bir savcının internet röportajını incelemiştim.

Mafya olduğunu düşündüğüm bu işin içindeki diğer aptallar, sanırım direkt olarak hapsi boyladılar. Açıkçası onlar hakkında pek bir şey araştırmadım.

Asıl derdim Chris'ti. Hâlâ da o. Bir süredir onun mahkemelerini ve uyguladıkları cezaları araştırıyorum. Yanus'a müebbet isteyen savcının, Evans hakkında yayınladığı bir yazıyı görmüştüm. Geçmişte hiç suç işlememiş olmasının onun lehine işleyeceğinden bahsetmişti. Cezasının paraya çevrilebileceği ama Evans'ın hapis yatması için elinden geleni yapacağını belirtmişti.

Biliyorum, gerçekten yanlış görünüyor olabilir. Hatta hâlâ ona karşı bir şeyler hissettiğim için olduğu da düşünülebilir -ki bunu ben de düşünüyorum- ama Evans'ın diğerlerinden daha masum olduğunu düşündüğümü ve cezasının paraya dönüştürülmesini istediğimi inkar edemiyorum.

Onca yığın araştırmalar ve son zamanlarda kafayı taktığım bu olaylar annemi kızdırıyor. Derslerime dönmem gerektiğini, kızların iyi olduğunu ve herkesin artık daha güvende olduğunu söyleyip duruyor. Onun yanında ağlayamıyorum ama Chris'in uzakta ve yalnız olması fazlasıyla canımı yakıyor. O bir suçlu, ya da en azından suça göz yuman biri. Fakat onun gibi biri için, hapishanenin kolay olmadığından eminim. Desteğe ihtiyacı var. Belki de kendi özgürlüğünü feda etmesinin sonucu olarak takdir edilmeye.

Kütüphanede oturmuş bilgisayarımı kurcalıyorken, telefonuma birkaç mesaj geldiğini görüyorum. Artık Evans'dan olup olmadığı konusunda heyecanlanamadığım için bile üzülüyorum.

Mesaj rehberimde kayıtlı olmayan bir numaradan.

Numara: Merhaba Sasha.

Numara: Ben Scott Evans.

Numara: Ağabeyimle olan ilişkini biliyorum ve ister misin emin değilim ama onu ziyarete gitme fikrini söylemek istedim.

Numara: Bu öğleden sonra gideceğim, bana haber verirsen sevinirim.

Mesajları okuduktan sonra derin düşüncelere dalmak benim rutin huyumdur. Ama bu seferkinde sadece Evans'ın telefonundaki mesajları atanın, onun erkek kardeşi olduğuna şaşırıyorum. Başka bir düşünce belirtisi göstermeden, Scott Evans'a cevap veriyorum.

Sasha: Memnun oldum, Bay Evans.

Bunu yazmak tuhaf oluyor.

Sasha: Gelmek istiyorum.

Sasha: Beni okuldan çıkarabilir misiniz?

Cevap için kısa bir süre bekliyorum.

Scott Evans: Çıkarabilirim.

Scott Evans: Yapman gereken birkaç şey var.

Scott Evans: İçinde demir çubuk olan şu sütyenlerden giyme, içeri almıyorlar. Ve lütfen kimliğini unutma.

Onu, görmeyeceğini bilsem de başımla onaylıyorum. Eşyalarımı toparlayıp çantama tıkıyorum. Masa üzerinde bıraktığım peçetelerimi ve diğer çöplerimi geri dönüşüm kutusuna atıyorum. Cam şişem ses çıkardığı için çalışan birkaç öğrenci yüzüme bakıyor. Onlardan özür dileyip kütüphaneden çıkıyorum. Biraz sonra her şeyim hazır bir şekilde kendimi biyoloji sınıfında buluyorum.

Üzerimde telli çamaşırım var. Bu yüzden eve uğramak zorundayım. Çünkü Scott Evans başka türlü onun yanına giremeyeceğimi söyledi. Hemen bazı sorularımı açıklığa kavuşturmak için ona mesaj atıyorum.

Sasha: Kaç gibi gelirsiniz?

Sasha: Çünkü eve uğramam gerekiyor.

Çok geçmeden cevap geliyor. Bu sırada ben de saate bakıyorum. 12.10.

Scott Evans: İlk olarak, bana Scott diyebilirsin.

Scott Evans: İkinci olaraksa çıkışını hallettim, seni 10 dakikaya kapıdan alacağım. Evine uğrayacağımızı tahmin etmiştim.

Bu söylediklerine karşı gülümsüyorum. İyi birine benziyor. Ama ona bu kadar hızlı güvenmek hiç de iyi olmaz diye düşünüyorum. O yüzden çıkmadan önce Nancy'ye 'seksi ama tutuklu öğretmenimizin' erkek kardeşiyle onu görmeye gideceğimi belirten bir mesaj atıyorum. Sonra da mevcut konumumu yolluyorum. Bu, nereye gitsem beni görebileceği anlamına geliyor. Başıma bir şey gelirse, yerimi Nancy bilecek. Üç saate kadar mesajla ya da fiziksel olarak ona dönmezsem, polise gitmesini söylüyorum.

Bunlar olurken on dakikadan daha kısa bir sürede okulun kapısının önünde siyah bir Audi duruyor. Nefes kesici parlaklığıyla arkasında dumanlar bırakmak tabirini hak eden bir giriş yapıyor sokağa. Erkek kardeşler olarak aynı tip araba kullanmak mı? En azından havalı.

Şoför camı iniyor ve Chris Evans'a pek de benzemeyen Scott'la karşılaşıyorum. Üzerinde görebildiğim kadarıyla gri bir takım var. Yakışıklı duruyor. Evans'a göre biraz daha esmer ve yuvarlak yüzlü. Göz renkleri benzer. Saçlarıysa onunkilere göre daha kısa kesilmiş. Yine de, bu güzellik kesinlikle kalıtsal.

Ona başımla selam verip arabanın etrafından dolaşıyorum. Ben uzanana kadar Scott kapımı açıyor. Centilmen olmaya çalışmak mı? Bu da kesinlikle havalı.

"Teşekkür ederim." diyorum pek de samimi olmayan ses tonumla. Ona attığım bakışların kötü olduğunu düşünüyor olabilir. Güvensizlikle baş etmeye çalışan benim içinse, bu durum gayet olağan.

Elini tokalaşmak için uzatıyor. Aşırı kaba olmamak adına onu sıkıyorum.

"Seni anlıyorum." diyor birden. Aklımı okuduğunu düşünmeden edemiyorum. "Ben de olsam bana güvenmezdim. Sadece, onunla konuştuğunda her şeyin daha iyi olacağından eminim." gülümsüyor. Chris'inki kadar etkileyici bir gülümseme değil bu. İçimi biraz ısıtıyor olabilir ama buz kesmiş duygularımı eritebilecek tek kişi Profesör Evans. Doğruları söylemesini istiyorum. Bana neden böyle bir halta bulaştığını açıklamasını istiyorum.

"Neden yaptı?" diye soruyorum kendimi tutamayarak. O yüzüme bakmaya devam ederken ben yeri seyrediyorum. Gözlerim yine doluyor ama fark ettirmemek adına emniyet kemerimi takma bahanesiyle sağıma uzanıyorum.

Bir süre cevap vermiyor. Sürekli derin nefesler alıyor.

"Ondan dinlemen daha doğru olacak." Güneş gözlüğünü gözlerine yerleştiriyor. Elini vitese ve ayağını da gaz pedalına sabitliyor. Gaza basmadan önce yüzüme bakıp dudaklarını ıslatıyor. "Gidip doğruları öğrenelim."

gecikme için özür diliyorum

tatmin edici bir bölüm olmadığı için de iki güne kadar yeni bölüm atıp telafi etmeyi düşünüyorum

hâlâ sıkılmadan okuduğunuz için çok teşekkür ederimm umarım beğenmişsinizdirr<3

Russian || Chris Evans (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin