yedi

3.6K 154 68
                                    

neden kimse annesine Nancy'lere gidiyorum diyip penye mini elbise giyen kızı sorgulamıyor wpeğdpğwşqğsşwid

nys yazım hatası arkdşlar pro değilim sonçta

gecikme için de üzgünüm dün çok yorgundumm

iyi okumalarr

Saat sabahın yedisi. Telefonumun tiz alarmı uykusu hafif olan benim gibi biri için çok rahatsız edici. İlk salisesinden beri kulağımda yankılanan ses, derhal kalkıp okul için hazırlanmam gerektiğini belirtiyor. Ağırlaşmış göz kapaklarımı trilyonuncu kez kırpıştırıp yatakta doğruluyorum. Uzanıp alarmı kapatıyorum. Gözlerim yanımda yatan ve bunca gürültüye rağmen kesintisiz uykusuna devam eden çıplak Chris'i izliyor. Tamamıyla düzenli şekilde inip kalkan karnı, kaslarla kaplı. Gecenin soğuğuna rağmen sadece belinden aşağısı örtülü.

Kımıldanıp Bay Evans'ın omzunu dürtüyorum. Uyanması benim için daha uygun. Evden kaçıp gittiğimi düşünmesini istemiyorum.

"Bay Evans," diye fısıldıyorum. Bunun saçma olduğu kanısına, yüksek sesli alarmın bile uyandıramadığı adamla konuştuğumu fark ettiğimde varıyorum. Daha özel bir yöntemi deniyorum. Önce belirli aralıklarla açılıp kapanan dudaklarına bir öpücük konduruyorum. Sonraysa elimi pürüzsüz göğsünde gezdiriyorum. "Uyanın Bay Evans."

Göz kapakları titriyor. Biraz sonra da açık mavi gözleri onların ardından beliriyor. Yarım ağızla gülümsüyor ve uyanmak istemediğini belli eden bir homurtu çıkarıyor.

"Okula gitmeliyim ama." diyorum. Uykusuna döndüğünde ise kalkıp çamaşırlarımı ve dün çıkardığım elbisemi giyiyorum. Bununla okula gidemeyeceğim bir gerçek. Ama yeterince büyük kol çantamda bir eşofmanım var. Elbiseyi kırıştıracak olsam da Nancy'den adam gibi bir tişört isteyene kadar onu eşofmanın içine tıkıp idare edebileceğimi düşünüyorum.

Odadan çıkmadan son bir kez daha Bay Evans'a bakıyorum. Uyanacak gibi durmuyor. Başım sağımda kalan kapıya dönüyor. Ebeveyn banyosu tipinde ayarlanmış bir yer olduğunu görüyorum. Yapmam gereken şey üzerimdeki seks kokusunu atmak için bir duş da olsa vaktim olmadığını kendime hatırlatıp aşağı iniyorum.

Ev dün geceden daha ılık hissediliyor. Artık oda spreyinin ferahlığı kalmamış. Masa ben lavabo için çıktığımda toparlanmış olmalı. Tezgâhta ne bir bulaşık ne de kirli herhangi bir şey yok. Dolapları karıştırıp kahvaltı amaçlı atıştırmalık bir şeyler arıyorum. Lavabonun üstündeki dolapta bir kutu renkli mısır gevreği ve paketi açılıp bir tanesi alınmış hazır pankekler var. Başta elim pankeke gidiyor ama hakkım olmadığını düşünüp bitmek üzere olan mısır gevreğinin yarısını köşede üst üste konulmuş kaselerden birine boşaltıyorum. Buzdolabından üzerinde kocaman laktozsuz yazan sütü alıyorum.

Masaya oturup mısır gevreğimi yerken aklıma Afsoon geliyor. Ben burada dün hayatımın en güzel gecesini geçirirken, o belki de kaçmaya çalıştığı için tırnaklarını kırdı. Belki yüzüne vurdular. Dudaklarını, kaşlarını patlattılar. Belki birkaç kemiğini kırdılar. Saçları yolundu, oradan oraya sürüklendi. Ya da bilinmeyen etkenler enjekte edilip derin uykuya daldırıldı. Belki dört duvar arasında kapalı, karanlık bir yerde uyudu bu gece. Belki de onu öldürdüler.

Bunca düşünce beni öylesine üzüyor, öylesine rahatsız ediyor ki nefes alamaz hâle geliyorum. Kaşıktaki mısır gevreği boğazımdan geçmemekte ısrarcı.

Afsoon'un kardeşi var mıydı diye düşünüyorum. Daha önce buna dair bir söylenti duyduğumu hatırlıyorum. Afsoon gittiyse, eğer çocuğun tek yakını da ablasıysa şimdi yapayalnız kaldığını bilmek bana acı veriyor. Bir yanım onu bulacaklar, Afsoon iyi olacak derken; diğer yanım ölümüyle yüzleşmem gerektiğini söyleyip duruyor.

Russian || Chris Evans (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin