dokuz

3K 156 26
                                    

Pazartesi akşamı saat dokuzu geçmek üzereyken parmaklarım dizüstü bilgisayarımın klavyesinde dolaşıyor. Araştırma yapıyorum ama kesinlikle bir ödev için değil.

Sağımda açık hâlde duran not defteri var. Evans'ın evinden (ç)aldığım. Karalayıp ortaya çıkardığım adresi haritalarda aratmaya karar vermemin üzerinden yalnızca 12 saat geçti.

Bu sabah okula gitmedim. Açıkçası Profesör Evans'la karşılaşmak istemediğim için olduğunu söyleyebilirim. Anneme karşı bahanem ise çok fazla ödevim olduğu ve yetiştirmek için bir güne ihtiyaç duyduğum oldu. Annem yedi. Hem de bir kerede, soru sormadan onayladı. Belki de biraz dalgındı. Gün içinde işine dönmekle ilgili bir görüşmesi olduğundan falan bahsetmişti. Gerginliğinin ve dalgınlığının sebebinin bu olduğunu düşündüm.

Şimdi ise o yorgunluktan bitap düşmüş, Taya'yı doyurup uyutmuş ve yatağına gömülmüş vaziyette.

Google Haritalar'a adresi giriyorum. Ekran birkaç kez donukluk yapsa da uzun olmayan bir sürede anlık konumumdan uzaklığı çizilmiş harita çıkıyor önüme. Adres evimden 4 saat 35 dakikalık yolculuğun sonunda ulaşılabileceğim bir depoyu gösteriyor. Ev tadilatı deposu. Evans'ın lüks evinin tadilata ya da yenilenmeye ihtiyacı olmadığını düşünüyorum. Olsa bile, neden neredeyse Oregon'un dışında bir yerdeki depo mağazadan alış veriş yapsın ki?

Dokunmatik yüzeyi işaret parmağımla okşuyorum. Alan resimlerinden birinde krem bina görünüyor. Burayı daha önce görüp görmediğimi hatırlamaya çalışıyorum. Büyük turuncu harflerle The Home Depot yazısı aşina geliyor ama çıkarmama imkân yok.

Mağazanın girişini, çıkışını, reyon düzenini, otoparkını, kısacası Evans'ı ilgilendirebilecek herhangi bir şey bulma amacıyla tüm bölümleri itinayla inceliyorum. Bazı topluluk fotoğraflarında kasiyerler ve görevlilerin çıktığını görüyorum. Yaka kartlarını bile Evans soyadıyla karşılaşır mıyım diyerek okumaya çalışıyorum.

Dakikalar su gibi akıp geçtiğinde, bunca araştırmamdan tek, ama oldukça dikkat çekici bir sonuç çıkardığımı fark ediyorum. Depo'nun açık olmadığı yalnızca bir gün var. Cumartesi.

•••

Gün ağarmış, göz altlarım morarmış hâlde yatağımda doğruluyorum. Bu gece, düşüncelerimle baş başa kaldığım diğer günlerde olduğu gibi yine uykusuz kaldım. Üzerimde bilgi yorgunluğu, başımda kararsızlık ağrısı ve ağzımda da akşam yediğim ekşimiş yoğurdun iğrenç tadı kalmış.

Homurdanarak üzerinden kalktığım yatağımı duşa girmeden hemen önce düzeltiyorum. Her ne kadar eve döndüğümde Taya tarafından yerde sürüklenmiş bir pikeyle karşılaşacağımı bilsem de yatağı düzenli bırakmaktan hiç kaçmıyorum.

Tuvalet, ılık bir duş, saç kurutma, oje tazeleme gibi sıradan etkinliklerimi tamamlıyorum. Üzerime beyaz bir tişört ve altım da koyu gri eşofmanımı giyip Nancy'nin deyişiyle moda antisi moduma giriyorum.

Çoğu kızın aksine giydiklerine aşırı önem veren bir insan değilimdir. Özel günler haricinde ebise, şık bir pantolon ya da benzeri şeyler giymem. Tamamen erkeksi de sayılmam ama rahat diye nitelendirdiğim tarzım, Nancy'nin sinirini bozabilecek kadar rezalet olabiliyor.

Saçlarımı düzgün bir at kuyruğu yapıp çantamı omzuma asıyorum.

Bugün Evans'a dersimiz var. Dün 2 taneydi. En azından dışarı çıkmadığım sürece bugün onu yalnızca bir ders süresince görmek zorunda kalacağım. Devamsızlık yapmak işime gelirdi fakat iyi bir üniversite istiyorsam gelip geçici olan bu tür takıntılar için okulu asmamam daha doğru olur.

Russian || Chris Evans (BİTTİ)Where stories live. Discover now