yirmi dört

1.6K 98 15
                                    

Kalbim duvarları deler gibi çarparken, kendimi kaybetmenin eşiğindeyim. Onu görmeyeli, sesini duymayalı yıllar olmuş gibi. Kulaklarımda her daim bana seslenirken kullandığı o sözcük çınlamaya başlıyor. Kadife kadar yumuşak, bir yaz çileği kadar tatlı geliyor.

Göz bebeklerim yuvalarından fırlayacakken kafam bana nasıl ulaştığını bir türlü almıyor. Sanki kilometreler koşmuşum gibi nefes nefese kalıyorum.

Benim kendime gelemeyeceğimi düşünen Nancy yatakta doğrulup telefona uzanıyor ama dokunmasına izin vermiyorum.

"Chris?" böyle samimiyet derecesine ulaşmış olmamız konusunda ne düşündüğünü merak ediyorum birden. Sanki onca şey aklımı doldurmuyormuş gibi.

"Bugün telefon hakkı tanımladılar. Scott'tan sonra seni aramak istedim. İyi misin?" kurduğu cümleler öyle tatlı ki, ağlayacağım. Onunla anlık konuşmamızı ağlayıp burun çekme sesleriyle mahvetmek istemiyorum.

"Bu..." Boğazımı temizliyorum ve kendimi toparlamak için sandalyeme geri oturuyorum. "Bu çok güzel."

"Sesini duymak iyi geldi Sasha." gözlerimi sıkıca kapayıp dudaklarımı kemiriyorum. Ağlamayacağım.

"Sizin de öyle Profesör." ona böyle seslenmeyi özlediğimi fark ediyorum. Gülümsüyorum.

"Yalnız mısın?" diye sorduğunda başımı kaldırıp Nancy'ye bakıyorum. Parmak etlerini yediğini görüyorum. Stresli ya da heyecanlı olduğu surat ifadesinden apaçık ortada. Ona evet demem için başını sallıyor.

"Yalnızım."

"Seni özledim, çok fazla." derin nefesini duyuyorum. Nancy alt dudağını dişliyor. Romantik bir an?

"Ben de öyle, sürekli akşam yemeğimiz geliyor aklıma."

"Öyle mi? Şuna kırıldım, sağlam integral sorularımı özlemedin mi yoksa?" esprisine gülüyorum. Ama yine hazırcevaplığım tutuyor.

"Bana artık dersten daha fazlasını hatırlatıyorsunuz. Bunu zaten bilmiyor muydunuz?" cümlem üzerine sadece kıkırdıyor. Sonra bir ara ses kesiliyor ve arkadan birkaç bağrışma sesi duyuyorum. "Orada güvende misiniz Bay Evans? Lütfen, dürüst olun."

"Bu konuda sana söylemem gereken bir şey var Rusyalı." Tedirgin sesi beni korkutuyor. Bundan sonrasını fısıldayarak söylüyor. "Yerimizi ihbar ettiğimi, kızlardan biri gördü. Bunu dün öğrendim. Sanırım yedi şikayetten ikisi geri alınmış. Beni diğerleriyle birlikte olduğum koğuştan ayırdılar."

"Gerçekten mi?" Bir anda sevinçten ayağa fırlıyorum. Çünkü bu, çok şeyin mümkün olduğu anlamına gelir.

"Evet. Önümüzde birkaç kapı açıldı gibi görünüyor. Bundan Scott'a söz etmeyi unuttum. Ona haber verir misin?"

"Elbette, kesinlikle. Aman Tanrım çok mutluyum." konuşmanın başında kendime verdiğim sözü tabii ki tutamıyorum. Ama en azından mutluluktan ağlamaya başlıyorum.

Arkadan gelen gürültü biraz artıyor. Polis olduklarını düşündüğüm birkaç adam Evans'ın adını söylüyor. Evans da onlara bir şeyler söyleyip mikrofona doğru derin nefes alıyor.

"Kapatmak zorundayım güzelim, hep mutlu kal." göz yaşlarımı silip ona sesleniyorum ama o çoktan gitmiş:

"Sizi seviyorum Bay Evans."

•••

Ertesi gün saat akşam sekize gelirken pek özen göstermediğim parti giysilerimle arabamdayım. Çantamda çalıp duran telefonumu açamıyorum, çünkü tam önümde üç tane mobese kamerası var. Arabada telefonla konuşmanın cezası ödemeyi gözden çıkaramayacağım kadar yüksek.

Russian || Chris Evans (BİTTİ)Where stories live. Discover now