Ofisin dışına çıktığımda hem üşüyüp hem sıcaktan bunalıyorum. İmkansız ama gerçekten doğru. Biraz önce yaşadığım şeyler, inanılmazdı. Şimdi ise attığım her adımda mutsuz yüzler, huzursuz ifadeler görmek... Var olmuş olabilecek tüm enerjimi soğuruyor. Negatifliklerle dolu bir koridorun sonunu pozitif bitirmek olanaksız. Döndüğüm her köşede ağlayan birileri var. Duvarlar kaçırılan kız öğrencilerle ilgili afişlerle kaplı. Elimden bir şey gelmemesi, bir arkadaşıma yardım edemiyor olmam ve en kötüsü de kendimi o kızlardan birinin yerine koyduğumda hissettiklerim kalbimde derin yaralar açıyor. Evans'ın öpücüğü uçtu gitti bile.
Kollarımı vücuduma sarıp yürüyorum. "Hey," Nancy yüzü düşmüş hâlde karşıdan sesleniyor. Esmer teni bugün solgun görünüyor. "O odadan çıktığını biliyorum ama şu an bunu tartışamayacak kadar üzgün hissediyorum." diyor. Hemen ardından derin bir nefes alıyor.
Bir ders içinde neler olmuş olabilir ki?
"Öğrenmek istiyorum." diyorum.
"Kızlardan biri," diye başlıyor söze. Ama devam ettiremeyecek kadar kötü görünüyor.
"Ölmüş mü?"
Başını iki yana sallıyor. "Sadece ölmek denemez." diyor. Hüznü öyle belli ki, değil olanlara, oturup Nancy'ye ağlayasım geliyor. "Hamileymiş."
"Ne?" diye bağırıyorum. Sesim kontrolsüz çıkınca birkaç öğrenci bana dönüyor. Elimle ağzımı kapatıyorum. Şaşkınım. Bu olay gerçekten büyük görünüyor. Her şeyiyle. O kızlara neler yapıyorlar bilmek istiyorum. Öğrenmek, olanları düzeltmek. Öleni geri getirmek...
"Bir arkadaşıma ulaştım. O bu tür şeylerin aslını çabuk öğrenebilen biri." diyor ve telefonundan bir şeylere basıyor. "18 yaşındaymış ve bedeninde tecavüze dair hiçbir belirti yokmuş. Hatta kız bakireymiş."
"Bu da ne demek oluyor?" diye soruyorum. Öğrendikçe kafam karışıyor.
"Hermonie -bahsettiğim arkadaşım- bunun şey olduğunu düşünüyor."
"Ne?" diyorum. Soruma karşılık verdiği cevapsa oldukça rahatsız edici.
"Taşıyıcı annelik."
•••
Annemin işi ve Taya'nın bakıcı problemi gün geçtikçe uzuyor. Bu da eve dair bazı sorumlulukların bana ait olmasının devamlılığını sağlıyor. Şimdi ödenmemiş faturaları halletmek için ilk kez kalabalık görünmeyen bankamatiğe ilerliyorum. Önümden üç tekerlekli bisikletleriyle iki küçük çocuk geçiyor. Uzun boyumla dalga geçtiklerini duyabiliyorum ama buna alışkınım. Ayrıca onlar çocuk.
Okuldan erken çıktım. Çünkü o ortamda daha fazla kalmaya katlanamadım. Dersler tıpkı ilk günkü gibi boş geçti. Öğretmenlerin çoğu hüzün içerisinde uyumamıza ya da bi şeyler okumamıza izin verdiler. İkinci derse Evans girmedi. Bu beni endişelendirmiş olsa da yerine gelen öğretmen onun iyi olduğunu ve sadece eve gitmesi gerektiğini falan söyledi. Geçersiz bir sebep olduğunu biliyorum. Zaten bunu tamamen görmezden gelmeyeceğim.
Bankamatiğin kapısını omzumla iteklerken telefonum art arda birkaç kez titriyor. Bakmayı kafama koyuyorum fakat hazır sıra yokken faturaları ödememin daha uygun olduğunu düşünüyorum.
İçeride sıralanan makinelerden bizim bankamıza ait olanın yanına gidip her ay yaptığım gibi faturaları sırayla ödüyorum. Her şey normalden daha düşük gelmiş görünüyor. Bu beni kısa süreli bir mutluluğun içine sokuyor.
Bankamatikten çıkarken telefonum elimde. Mesajların birkaçı Nancy'den. Bu gece Evans'a giderken dikkatli olmamı söylemiş. Ama kast ettiği şey olaylar mı yoksa ondan hamile kalmak mı anlayamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Russian || Chris Evans (BİTTİ)
FanfictionHer şey Sasha'nın barışmak için erkek arkadaşına attığını sandığı fotoğrafın Profesör Evans'a iletilmesiyle başlıyor. Günler sonraysa Sasha kendisini, anlam veremediği bir karmaşanın içinde ve okuldaki en iyi matematik öğretmenine aşık hâlde buluyor...