final

2.7K 142 85
                                    

6 ay sonra

Kasımın yirmisi, soğuk günlerin yaklaştığı anlamına gelir. En azından Oregon için... Yağışların azalmasına karşılık hava soğur. Eğer yurt dışında ya da Oregon'un iklimine ters bir yerdeyseniz, bu zamanlarda eyaleti ziyaret etmek pek de akıllıca değildir.

Ben de tam şu an bunun gibi bir durumun içindeyim.

Dönem tatili için iki haftalığına Oswego'dan döndüm. Orada hava buraya göre kesinlikle bambaşkaydı. Ama kendi şehrimi bildiğim için doğru hazırlıklarla gelmiştim.

Dün iniş yapıp annem ve Taya'yla görüştüm. Bugünse, Evans'ı görmeye gideceğim.

Mahkemeden sonraki birkaç hafta Evans'ı doğru düzgün görememiştim. Tam olarak 3 hafta boyunca bir polis arabası onu aralıksız takip etmişti. Bu yüzden Scott da Chris de onun evine gitmemin bu süreç boyunca pek doğru olmadığını söylemişti. İmzalarını asla aksatmamasına rağmen yüksek güvenlik önlemine hiçbirimiz -tuhaftır ki avukatı bile- anlam verememiştik. Arada bir Jalapenos'ta, bazı marketlerde ya da alışveriş merkezlerinde kalabalık arasında buluşuyor, özlem gideriyorduk.

Polis arabası Chris'i takibi bıraktıktan bir hafta sonra da üniversite burs başvuruları açıklanmıştı.

Nancy Phoenix Üniversitesi Fransız Dil ve Edebiyatı bölümünü küçük bir bursla kazanmıştı. Buna mutlu olmuştu çünkü ailesi yanlarında kalması konusunda ısrarcıydı. Hem de sevdiği bir bölümü okuyacaktı.

Ben, Oswego Üniversitesi'nden tam burs aldım. Sebebi notlarımın tercih ettiğim bölüme göre yeterli olması ve birkaç öğretmen referansımın olmasıydı. NewYork'ta kocaman bir kampüse gidiyordum. Ve bölümüm, matematikti.

Şaşkınlık getirici bir bölüm değil elbette. Master'ımı yapıp tıpkı Chris gibi profesör olmak istiyorum.

Mezuniyet törenimiz de sorunsuz bittiğinde Chris hapisten çıkalı 6 hafta olmuştu. Benim de yeni dönem hazırlıkları yapmam gerekiyordu.

Taşınmak zordu. Ama en zoru sevdiklerimi ardımda bırakmaktı.

Evans'ı sürekli istiyorum. Ne mesajlar, ne sesli sohbetler ne de görüntülü konuşmalar beni asla tatmin edemiyor. Ona yakın olmak, daima tenini tenimin yanında tutmaya ihtiyacım var.

Şimdi kapısında dikilirken, bunca ay onu görmediğim için hasret doluyum.

Elimi uzatıp ziline basıyorum. Yine kapının açılması saniyeler sürüyor. Onun kapısında hiç beklediğimi hatırlamıyorum. Bana karşı daima nazik ve mükemmeldi. Uzun süre uzak kalmış olmamızın bir şey değiştirmediğini görmek, en azından şimdilik, beni mutlu ediyor.

Eşikte yüzünde kocaman gülümsemesiyle Chris Evans'la karşılaşıyorum. Gözleri hatırladığımdan daha parlak. Sakalları kısaltılmış, saçları her zamanki gibi orta uzunlukta ve düzgün görünüyor. Beyaz teninin keskin kokusu burnuma dolduğunda onu gerçekten ne kadar özlediğimi anlıyorum. Kapının önüne gelip onunla karşılaşana kadar fazla sandığım bu hasret, şu an hissettiğimin yanında bir hiç kalır.

Gözlerim doluyor. O bana tatlı sesiyle "Merhaba," dediğindeyse ağlayarak kollarımı etrafına sarıyorum. Öyle özlemişim ki, tarifini yapmak imkansız. Defalarca sarılıp defalarca öpüyorum onu. Sıkıyorum, kendime yaslıyorum. Kokusunu milyon kez içime çekiyorum.

Beni uzun boyuma rağmen birden kolayca kucağına alıyor. Kapıyı ayağıyla itekleyip kapatıyor ve biraz önce romantik olan öpüşmemiz sırtımı duvara sertçe yasladığında hararet doluyor. Ellerini vücudumda dolaştırmaya başlıyor. Bu sırada aklımdan geçen şey, selamına karşılık vermeden bir anda sevişmeye nasıl başladığımız oluyor.

Russian || Chris Evans (BİTTİ)Where stories live. Discover now