34.BÖLÜM

138 6 0
                                    

Gözlerimi boynumun acısıyla açtım.
Betonları yer yer dökülmüş bir oda karşıladı beni. Dün olanlar bir bir gözümün önünden geçti .
Ben bunları hak edecek ne yapmıştım?

Ağlamamak için kendimi sıkarak dolan gözlerimi kırpıştırdım. Kendimi daha iyi hissedince yattığım eski yataktan kalkıp ayaklarımı soğuk betonla buluşturdum.
Sessiz adımlarla kapıya doğru gidip kapının kolunu indirdim. Ama kapıyı kilitlemişlerdi.
Ne sanmıştım ki ? Elimi kolunu sallaya sallaya burdan çıkıp gideceğimi mi?

Kırılmış umudumla yeniden yeniden eski, sararmış yatağa oturdum. Benim buradan ne yapıp edip kurtulmam lazımdı.
Kaç saat boyunca orada hareketsizce  oturdum bilmiyorum ama odanın kapısı açılınca irkilip hemen ayağa kalktım.

Karşımda daha önce görmediğim bir adam duruyordu. Bana bakarak "Sonunda uyanabilmişsin güzellik uykundan." dedi.

Sakin ses tonundan güç alarak "Benden ne istiyorsunuz?" diye sordum.

"Senden ne isteyebiliriz ki sadece şehirden bizi çıkaracaksın." dedi.

Ardından elindeki tepsiyi uzatıp "Al şunları." deyip elime verdi ve odadan çıkıp kapıyı kilitledi.

Tepsideki ekmeğe ve domatese baktım. Acıktığımı daha yeni yeni fark ediyordum. Yatağa oturup yemeye başladım.
Doymamıştım ama en azından karnım artık guruldamıyordu.

Yatağa yaslanıp düşüncelere daldım.
Önce Derek'in yüzü geldi gözümün önüne. Acaba ne yapıyordu? Benim için endişeli miydi?

Matio ne yapıyordu?
Bunun cevabını ben verebilirim.
Emma'nın yanında ona sarılıyordu.

Zaten başından beri herşey Matio'nun yüzündendi.
Beni evde o yalnız bırakmıştı.
Buradan kurtulursam eğer Loxias'ın yanına gidip artık bu oyunun içinde olmak istemediğimi söyleyecektim.

Zaten başıma ne geldiyse onları tanıdıktan sonra gelmişti.

Uyandığımdan beri kendimi sıkıyordum ama daha fazla dayanamazdım. Tuvalete gitmem gerekiyordu. Ayağa kalkıp kapının önüne gittim. Kapıya vurmaya başladım.

Biraz sonra kapının önünden "Ne var?" diye adamın sesi duyuldu.

"Tuvalete gitmem gerek." dedim. Adam oflayıp kapıyı açtı.

Tabiki burada durup onların istediklerini yapmayacaktım. 2 kişilerdi ama dünkü adam ortalıkta görünmüyordu. Umarım da uzun süre görünmezdi. Odadan ben önde adam arkada çıktık.

Etraf harabeydi. Geniş alanda bir tane yırtık , eski iki kişilik koltuk ver bir tanede tekli koltuktan başka birşey yoktu.
Ben duraksayınca adam arkamdan itip beni dışarı yönlendirdi.
Dışarısı ormanlık alandı. Lanet olsun ki burayı daha önce hiç görmemiştim.

Evin arka tarafına geçince adam hadi dercesine başını salladı.
"Arkanı dönsene." dedim.  Adam arkasını dönüp " Sakın kaçmaya çalışma. Sonuçları sana pahalıya patlar." dedi.

Cevap vermeyip yerdeki taşı aldım. Son gücümle kafasına vurdum. Adam yere serilince hızla üzerini aramaya başladım. Ama silahı yoktu.
Daha fazla zaman kaybetmemek için hızla ormana girdim.
İllaki yolum anayola ya da birilerinin olduğu bir yere çıkardı. Çıplak ayaklarıma taşlar ve dikenler batıyordu ama duramazdım. Adam çok sürmeden ayılırdı ve bu benim sonum oldurdu.

Biraz daha koştuktan sonra durup etrafı dinledim. Kuş sesinden başka ses yoktu etrafta. Umarım ormanda kaybolmazdım. Biraz dinlendikten sonra ayağa kalkıp yeniden yürümeye başladım. O evden daha fazla uzaklaşmam gerekiyordu.

Arkamdan bir şeyin kırılma sesi gelince dönüp baktım. Kimseyi görememiştim ama korkuyla koşmaya başladım. Arkama doğru yeniden dönünce önümdeki tümseği görmeyip yere düştüm.
Tekrardan ayağa kalkmaya çalışırken saçımdan tutulup sürüklenmem bir oldu. Çığlık çığlığa bağırıyordum. Canım çok fazla yanıyordu.  Adam saçlarımı bırakıp ayağa kaldırdı beni.

"Yürü hadi." diye bağırıp arkamdan elindeki silahla ittirdi. Ağlaya ağlaya yürümeye başladım. Kafa derim çok fazla sızlıyordu. Bu pislik adam dünde aynı şeyi yapmıştı.
Gözümdeki yaşları siliyordum ama yerini yenisi alıyordu.

Evin önüne gelince kafasına taşla vurduğum adam sinirle bana doğru gelip yüzüme tokat attı. Vurmanın şiddetiyle kulağım zonklamaya başlamıştı. Elimi dudağıma götürüp akan kanı sildim. Hayvan herif dudağımı bile patlamıştı.

Saçımdan tutan adam tokat atan adama "Kevın yüzüne çalışma. Yüzü bize lazım." dedi gülerek.

Adı Kevın olan adam " Sen nasıl istersen." deyip karnıma dizini geçirdi. Yere düşünce bir tanede tekme attı. Ardından kolumdan tutup ayağa kaldırdı. Odanın önüne gelince beni içeri itti. Dizlerimin üzerine düşmüştüm. Kendimi bırakıp yerde cenin pozisyonunu aldım.

Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu kadarı da fazlaydı artık. Şuan burda ölmeyi diliyordum.
Ağlaya ağlaya soğuk betonun üzerinde uyumuştum. Hiç uyanmamayı diledim. Ama hayat hep bana kıçıyla gülüyordu.

Yüzüme dökülen suyla uyandım. Başımda saçlarımı yolan iri cüsseli adam dikiliyordu. Pis pis sırıtarak " Bugün büyük gün . Senden kurtuluyoruz." dedi.

Anlamayarak yüzüne baktım. Halsiz bedenimi yerden kaldırdım. Her yerim ağrıyordu. Ağzımda kanın metalik tadı vardı. Kusmamak için kendimi zor tuttum.
Adamın kemeride asılı olan bıçağı fark ettim. Buradan kurtulamayacaktım madem o zaman bende elimden geleni yapacaktım. Birini bile öldürsem kârdı.

Başım dönüyormuş gibi yapıp adamın üzerine doğru düştüm. O daha ne olduğunu anlayamadan bıçağı kapıp eşofmanımın içine attım. Adam beni üzerinden itince bıçağı sağlama alarak geriledim. Adam bana bakarak "Odadan çık ." dedi.
Dediğini yapıp çıktım odadan . O da arkamdan geliyordu. Dışarı çıkınca Kevın denen herif yanıma geldi.

Diğer adam" Birazdan geleceğim. Bu sefer elinden kaçırma kızı." dedi.

Bu işime gelirdi. Kevın diğer adama göre daha cılızdı.
Adam uzaklaşınca Kevın'ın gözünü benden çekmesini bekledim. Küçük bir dikkat dağınıklığında bıçağı kapıp karnına saplayıp çıkardım. Bunu iki kez daha tekrarladım. Yere düşmüştü. Ölmemişti ama böyle giderse kan kaydından ölürdü. Ağzında birşeyler geveledi ama anlamadım. Zaten umrumda da değil.

Adamın gittiği yeri kontrol ettim. Ortalıkta görünmüyordu. Biran ne tarafa gideceğimi şaşırdım. Ama dümdüz devam ettim. Biraz sonra adamın bağırış sesleri gelmeye başladı.

Son hız koşuyordum hiçliğe doğru. Koşuşturmanın ardından anayola çıkmıştım. Ama hiçbir araba bile geçmiyordu yoldan. Yol boyunca koşmaya devam ettim. Ağaçlar azalmaya başlamıştı. Bu da demek oluyordu ki ormandan çıkıyordum. Yavaşlayıp yürümeye başladım. Çok fazla yorulmuştum.

Açlıktan ve susuzluktan başım dönüyordu. Biraz ileride bulanıkta olsa evler görmeye başlamıştım . Oraya gidersem kurtulurdum. Ama arkamdaki sesi duyunca kurtulma hayallerim tuzla buz oldu.

"Seni sürtük. Olduğun yerde kal." dedi bağırarak.

Arkama dönüp adama baktım. Aramızda en az 20 metre vardı. Hala bir şansım olabilirdi. Derin derin nefesler alıp zikzak çizerek koşmaya başladım. Arkamdan ateş etmeye başlamıştı bile. Kurşunlar yanımdan geçiyordu ama biri sırtıma isabet etti.
Tökezleyerek yere düştüm.

Gözlerim kararırken son duyduğum silah sesiydi.



Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 🌹

AVCI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now