Bölüm 46

4K 235 24
                                    




Ertesi sabah oldukça mutsuz bir ruh haliyle başlangıç yaptı güne.Birkaç saat sonra Demir'in gelip oğlunu alacağının farkında oldukça huzursuzdu.

Kahvaltıdan önce Erim'in ihtiyaç duyacaklarını çantasına yerleştirirken de huzursuzluğu devam ediyordu.Tabi bir de zihninde dönüp duran Defne'nin sözleri vardı.

Hayatında giren kadınlar...Evet bu onu yeterince incitmişti ama onlardan biriyle kuracağı bir hayata oğlunu da dahil etme olasılığı.İste canını acıtan tam olarak bu ihtimaldi.

Ne yani!Hayatına başka bir adamı dahil edip , bir düzen kurması mı gerekirdi onun da.

'Umarım' diye geçirdi içinden. 'Umarım beni buna mecbur bırakmazsın'

Çünkü olası bir velayet mücadelesinde , düzenli bir aile hayatının açık ara önde olduğunu bilecek kadar şahit olmuştu bu durumlara.Yaşadıkları yıkıcı ayrılıktan sonra çocuklarından uzak kalan bir çok hastası olmuştu.

Oğlunu kendine olan düşkünlüğüne sığınmaya çalıştı fakat hızla babasıyla kurduğu bağın yüceliğini de görmemek için kör olmak gerekirdi.

Hemen önünde iştahla kahvaltısını yapan oğlunu izlerken de aynı şeyleri düşünmeye devam ediyordu.

"Sütünü de bitir oğlum." Ne kadar uğraşırsa uğraşsın ek bir takviyesi olmadan sütü sevdirememişti oğluna.Fakat ısrarı da elden bırakacak değildi.

Çocuk burnunu buruşturarak , ılık sütünü yudumlarken Mina'nın içini titreten ses yankılandı evin içinde.

Ayaklarını hareket ettirmek için büyük bir gayret göstererek ilerledi kapıya.

"Günaydın.Erim hazır mı?"

"Günaydın.Kahvaltısı bitmedi henüz."adam sessiz bir baş onayıyla onu geride bırakarak ilerledi.

Oldukça heyecanlıydı Demir.İlk kez kendiyle kalacak olmasının tedirginliği de cabası.Onunla tek başına ilgilenecek olasının tedirginliği.Ne olurdu şu kadının lanet inadı kırılmış olsaydı.

Dün geceki yakınlaşmaları birşeyler için ümit duymasını sağlasa da gecenin sonuna doğru değişen soğuk ifadesi ile içindeki herşey tuzla buz olmuştu çoktan.

Ona doğru attığı her adımı başarısızlıkla sonuçlanıp hala yerinde sayıyordu. Artık nasıl yaklaşması gerektiğini bile bilmez halde , artık gücünün de sonuna yaklaştığını hissetti. 'Belki de yanılıyorum , yanlış yorumluyorum' diye kabullenmişti dün gece yatağında.Onun düşündüğünün aksine , kadında bir karşılığının olmadığını istemeyerek de olsa iç sesi fısıldıyordu kulağına acımasızca.

"Babacım" anında adamın kucağındaki yerini aldı mutlulukla.

"Aslanım kahvaltını bitir de çıkalım."tekrar yerine oturtarak yanındaki yerini aldı.

"Tamam" demek annesi onlarla gelmeyecekti.Babaannesinin evinde yaptıkları konuşmada bunun böyle olması gerektiğini anlatmıştı babası ona sabırla.

Çocuk kalbi bunun yanlışlığına itiraz ediyordu ama eğer hırçınlık yaparsa , ikisinden birini kaybetmekten korkuyordu.Ya annesi babasıyla görüşmesine izin vermezse.Erim babasına karşı duyduğu büyük heyecana rağmen , içinde biryerlerde annesiyle ilk kez ayrılacak olmanın tedirginliğini yaşıyordu.

"Nerde kalacaksınız?"Demir için doldurduğu bir bardak çayı önüne koyarken , gözlerini kaçırarak sordu.

"Evimizde!" ne çok anlam yüklüydü bu tek kelime.Evimiz! Hiçbir zaman yuva olamayan ev.Demir ondan sonra orda kalamayıp , kendine yetecek bir rezidansa yerleşmişti.Bahçe bakımlarını ihmal ettirmediği eve gitmemek için inat ederken , çokça kez kendini orda bulmuştu , anılarını tazeleme ümidiyle.
Ama kalmamıştı.Düşünmemişti bile onsuz orda uyumayı. Taa ki bu güne dek.İki gün önce eve birkaç görevli göndererek kendilerine hazır hale getirtmişti tekrar.Umutsuzca kadınını beklediği evi.

ESARETWhere stories live. Discover now