6. Bölüm ~Çikolatalı Süt~

3K 118 6
                                    

Bora'nın evinin kapısına geldiğimizde korumalar beni görüp kapıyı açtı. Bora kesin inanmayacak Lal! Geri mi dönsek?
- Geri mi dönsek? Dedim Rüzgar'a dönüp. Rüzgar bir kahkaha patlattı ve elimi tutup:
- Sakin ol Lal, gerçekmiş gibi düşün, sanki numara yapmıyormuşuz gibi. Dedi kulağıma fısıldayarak. Sesi çok huzur vericiydi, beni rahatlatıyordu. Kapı açıldı. Bora kapının önünden şok olmuş vaziyette yaklaşık 45 saniye boyunca bize baktı. Ve konuşmaya başladı:
- Lal. Dedi şaşkın bir ifadeyle, sonra Rüzgar'a dönüp:
- Rüzgar Demirtaş? Dedi ve ellerimize bakmaya başladı. Daha ne kadar böyle dikileceğiz! Bora elini Rüzgar'a uzattı ve:
- Hoşgeldin-iz hoşgeldiniz. Dedi sonra da bana sarıldı ve bizi salona yönlendirdi. Yardımcı bir kadın gelip:
- Ne içersiniz? Diye sordu. Bora Rüzgar'ın cevabını bekliyor gibi ona döndü.
- Çay alabilirim. Dedi Rüzgar.
- Sen kahveni içtin mi? Diye sordu Bora bana dönüp. Kafamı "Evet" anlamında salladım.
- Çikolatalı süt? Dedi Bora gülerek. Kafamı yine "Evet" anlamında salladım. Rüzgar bana gülümseyerek bakıyordu. Ne vardı pardon?! Çikolatalı süt içemez miydim? Rüzgar çok güzel gülmüyor mu? Sana ne Lal? Sadede mi gelsek artık. Söylemesem mi? Anladı ki zaten sevgili olduğumuzu, yani aslında değiliz ama.
- Rüzgar, ben, yani biz, sana bir şey söylemek için geldik, siz tanışıyor muydunuz? Diye sordum. Bora başını "Evet" anlamında salladı.
- Tamam, biz Rüzgar'la şeyiz, ımm, şey se-. Dedim ve Rüzgar lafımı kesip:
- Sevgiliyiz. Dedi bana bakıp gülümseyerek. Ve hemen ardından Boar'ya döndü. Gerçekten sevgili miydik? Zira bakışlarından bunu çıkarıyordum. Çok iyi rol yapıyor işte Lal!
- Bana düğün davetiyesi gönderseydiniz zamanı gelince, haber vermenize falan gerek yoktu. Dedi Bora bana dönüp sitemle.
- Ben bir bardak çikolatalı süt daha alacağım. Dedim ve ayağa kalktım. Tek derdim Bora'nın kızgın bakışlarından kaçmaktı. Birisi kolumdan tutup beni durdurdu; Rüzgar.
- Sen yemek yemedin Lal. Dedi. Ee? Kafamı anlamamış gibi salladım.
- Aç karnına iki bardak süt içersen yemek yiyemezsin. Dedi Rüzgar.
- Sen Fadiş misin? Dedim. Çünkü Fadiş burada olsa Rüzgar'ın söylediğinin aynısını söylerdi. Rüzgar buna güldü ve kolumdan çekip koltuğa oturmamı sağladı.
- Sen ciddi misin? Dedim Rüzgar'a.
- Evet çok ciddiyim. Yatmadan önce içersin sütünü. Dedi. Wtf!
- Yemek yiyemezsem yemem. Dedim ve ayağa kalkmaya çalıştım. Ama kolumu bırakmadı.
- Yemek yiyeceksin Lal! Sütünü de yatmadan önce içersin. Dedi kendinden emin bir şekilde. Hiç kimse Lal Aksoy'a ne yapacağını söyleyemez! Ama şimdi sus ki Bora'nın önünde kavga çıkmasın. Bunu sana sonra soracağım Rüzgar efendi!

Birkaç dakika ben boş boş oturdum. Rüzgar ve Bora iyi anlaştı, kendi aralarında futbol falan konuşuyorlardı. Kapı çaldı. İnşallah Eylül gelmiştir. Kapının açılma sesinden sonra topuklu ayakkabı sesleri gelmeye başladı. Ve Eylül Taşcı karşımda belirdi. Hemen ayağa kalkıp ona sarıldım, kulağına:
- İyi ki geldin, ölüyordum sıkıntıdan. Dedim. Gülmeye başladı, affetti mi acaba beni?
- Affettin mi beni? Diye sordum Eylül'e. Bana soğuk bir bakış attı ve:
- Bunu sonra konuşuruz. Dedi. Sırayla Bora ve Rüzgar'a sarılırken:
- Senin burada olduğunu bilmiyordum enişte. Dedi. Enişte? Senin sevgilin onun eniştesi oluyor Lal. Sen de yengesin mesela, işte o gibi.
- Gerçi öğlene kadar bir eniştem olduğundan da haberim yoktu. Dedi sitemle. Çok kızmış sana Lal! Acaba nasıl affettireceksin kendini? Rüzgar ayağa kalkıp:
- Ben gideyim artık. Yarın seni buradan mı alayım sevgilim? Diye sordu. Sevgilim. Kapat ağızını Lal!
- Ben kendim giderim. Dedim. Rüzgar yanağıma bir öpücük kondurup:
- Tamam, yarın buluşuruz yine. Dedi. Biz her gün buluşacak mıyız? Ne gerek var? Bunları sormanın yeri değil, şu an Rüzgar senin sevgilin Lal. Rüzgar, Bora ve Eylül'le tokalaştıktan sonra gitti. Şimdi sorgu zamanı. Bora ve Eylül'ün meraklı bakışları beni buldu. Başlıyoruz Lal.
- Benim neden bugün haberim oldu. Diye sordu Bora sert bir ifadeyle. Benim bile bugün haberim oldu!
- Öyle icab etti. Dedim gözlerimi ondan kaçırarak. Ve devam ettim:
- Zaten çok yeni. Dedim gülümseyip onları yumuşatmaya çalışarak. O kadar kolay yumuşayacaklarını sanmıyorum Lal.
- Sen o yüzden o gün elbise seçmene yardım etmemi istedin. Sevgilin akşam yemeğine geleceği için. Dedi Bora. Hayır o yüzden değil ama sen öyle bileceksin.
- Evet. Dedim sakin bir şekilde.
- Ee. Anlat. Nasıl gelişti olaylar? Seni sevdiğini nerede söyledi? Diye başladı Eylül meraklı bir şekilde. İşte Lal, bunları anlatırsan Eylül seni affeder. Numara yapıyoruz biz Rüzgar'la! Uydur o zaman! Her şeyi ban mi söyleyeceğim!
- Şey işte, biz Rüzgar'la babam sayesinde tanıştık, ilk gördüğümde yakışıklı olduğunu düşündüm, birlikte zaman geçirdikçe iyi anlaşmaya başladık, onunla daha çok zaman geçirmek istiyordum, onu sevdiğimi anladım sonra. Dedim ve derin bir nefes aldım. Bunları anlatırken sanki gerçek olmasını istiyordum. Yuh Lal! Saçmalama!
- Ee, sonra ne oldu? Dedi Eylül meraklı bir şekilde.
- Bana beni sevdiğini söyledi ve-ve şey dedi. Dedim ve duraksadım.
- Ney dedi yaa? Dedi Eylül.
- 'Benimle sevgili olur musun.' Dedi, ben de kabul ettim. Dedim bir çırpıda.
- Yaa, benim canım arkadaşım aşık mı olmuş. Seni yerim ben. Dedi Eylül bebek sesi yapıp bana sarılarak. Bora gülmeye başladı.
- Gel kıskanma sende sarıl. Dedi Eylül Bora'ya. Bunun üzerine Bora da yanımıza geldi. Üçümüz sarıldık. Kimse bana küsmemişti. Arkadaşlarım yanımdaydı. Çok mutluydum.
- Ben kendime çikolatalı süt yapacağım, siz istiyor musunuz? Diye sordum ayağa kalkıp.
- Yok canım biz büyüyeli çok oldu. Dedi Eylül.
- Ha Ha Ha! Dedim sitemle.
- Sevgilin yemekten önce süt içmemeni söyledi. Dedi Bora beni uyarırcasına. Omuzlarımı kaldırıp indirdim.
- Ona ne? Dedim. Rüzgar'ı sevgilin sanıyorlar, biraz daha kibar mı olsan Lal? Evet.
- Yani... Sorun olmaz. Dedim ve mutfağa gittim.
- Yardımcı olabileceğim bir konu var mı? Diye sordu yardımcı kadın.
- Yok, teşekkürler. Dedim. Bora'nın evinde tahminen sadece benim içtiğim çikolatalı sütler var. Buzdolabını açıp onlardan birini elime aldım. Cebimdeki telefonun sesini duymamla çikolatalı sütü masaya bırakıp kimin aradığına baktım. Bilinmeyen numara. Açtım.
- Buyrun? Dedim.
- Sevgilim. Dedi Rüzgar'ın sesi. Doğru ya, Rüzgar'ın numarası yoktu bende.
- Yanımda kimse yok, yani sevgilim demene gerek yok. Dedim.
- Hmm. Sütünü buz dolabına geri bırak, yemek yedikten sonra istersen içebilirsin. Dedi Rüzgar.
- Nerden bildin süt içtiğimi? Diye sordum. Mümkünatı yok kafama kamera takmadıysa bunu bilemez!
- Bilirim ben. Dedi.
- Sana ne benim sütümden! Dedim. Bilirmiş o, hah!
- Uzatma Lal, sonra yemek yemeyeceksin. Dedi.
- Yemem! Dedim.
- Yemekten önce süt içersen- Dedi tehditkar bir sesle. Ama ben sözünü kestim.
- İçersem ne olur? Dedim.
- Yarın çok işimiz var, yemek yemezsen yorgun düşersin. Birde seninle uğraşmayayım. Dedi.
- Merak etme uğraşmazsın! Dedim ve telefonu yüzüne kapattım. Sen kimsin de bana karışıyorsun! Hemde süt içmeme! İstediğim kadar içerim! İçeceğim de ama önce şu numarayı kaydetmem lazım. 'Rüzgar kişisi kaydedildi'. Buz dolabındaki on beş paket çikolatalı sütü çıkardım masanın üstüne bıraktığım sütü de yanıma alıp salona gittim. İkili koltukta oturan Bora'nın yanına oturdum ve çikolatalı sütün bir tanesini açıp içmeye başladım. Bora ve Eylül bana şaşkın şaşkın bakmaya başladı.
- Ne yapacaksın o kadar sütü? Neden getirdin? Diye sordu Bora.
- İçeceğim. Dedim kendimden emin bir şekilde ve bitirdiğim sütün paketini sehpaya koyup yenisini açtım.
- Rüzgar sana 'yemekten önce hiç içme' dedi ve sen bu sütlerin hepsini içeceğini mi söylüyorsun? Dedi Eylül.
- Aynen canım, hepsini içeceğim. Dedim.
- Maksat ne? Diye sordu Eylül.
- İnadına içeceğim, Rüzgar bana ne yapıp ne yapmayacağımı söyleyemez! Dedim.
- O senin sevgilin. Dedi Eylül.
- Bu bir şey değiştirmez. Dedim. Sevgilim olunca karışmaya hakkı mı oluyordu? Hayır!
- Seni düşündüğü için içmemeni söyledi. Dedi Eylül.
- Çocuk musun sen? Bu neyin inadı? Dedi Bora.
- Çocuğum! Dedim. Ve devam ettim:
- O beni arayıp çikolatalı süt içmeyeceksin diyemez! Dedim. Sakin mi olsan biraz Lal? Çok abarttın sanki. Sonuçta sevgilin olduğunu düşünüyorlar ya hani. Hiçte sakin olamam. Sadece çikolatalı süt yüzünden bu ne sinir? Sorun çikolatalı süt değil; sorun Rüzgar'ın benimle konuşurken emir kipi kullanması.

İçtiğim kaçıncı kutu çikolatalı süt olduğunu bilmeden içmeye devam ediyordum. Ama daha fazla dayanamayacak hale gelmiştim. Midem çok bulanıyordu.
- Galiba kusucam. Dedim ve lavaboya koştum. Sonra, olan oldu...

Yatakta uzanıyordum.
- Daha iyi misin? İstersen hastaneye falan gidelim. Dedi Bora. Yanıma oturmuş endişeli bir şekilde bana bakıyordu.
- Saçmalama, ne hastanesi? İyiyim ben. Dedim. İyi miydim gerçekten? Hala midem bulanıyordu.
- Siz yemeğinizi yiyebilirsiniz. Başımda beklemenize gerek yok. Dedim.
- Bencede zaten kendin ettin kendin buldun. Dedi sitemle.
- Vefasız, cık cık cık. Dedim ve Eylül'e kötü kötü baktım. Sonra gülmeye başladım. Onlar da güldü.
- Neyse zaten Rüzgar'ı aradım. Gelir birazdan. Dedi Bora.
- Ne?! Rüzgar'ı mı aradın?! Numarasını nereden buldun? Dedim. Ha şu an tek sorun numarasını nereden bulduğuydu çünkü dimi Lal.
- Senin telefonundan aradım. Dedi Bora.
- Neden? Dedim.
- Sevgilin çünkü. Ve sen onun yüzünden bu hale geldin. Hem aranızdaki çikolatalı süt sorununu da çözersiniz. Ben sana bakıcılık yapamam. Dedi Bora.
- Ne varmış ya halimde? Sadece kustum diye neden ortalığı ayağa kaldırıyorsun? Dedim.
- Sorun senin ruhen hasta olman. Bir insan, sırf birisine kızdı diye, on bir kutu süt içmemeli. Dedi Bora. Daha sadece on bir kutu mu içmişim. E çok içmemişsin Lal. Bir kutu 200ml. Daha içebilirdin aslında.

Beni yalnız bıraktılar bu küçük odada! Beni, beni! Neyse abartma istersen Lal. Kapı mı çaldı ben mi yanlış duydum. Kapı açıldı ve içeri Rüzgar girdi. Hemde adının hakkını fazlasıyla vererek. Rüzgar gibi.
- Ben sana içme demedim mi? Dedi. Sesi sert ve kızgın çıkmıştı. Fakat gözleri endişeliydi. Bana kızgın değildi ama kızgın gözükmek istiyordu. Lakin gözleri onu ele veriyordu.
- İçtim. Dedim gözlerimi kaçırarak.
- Sanki aç karnıma alkol mü aldım?! Süt içtim! Ne var bunda? Dedim. Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Ne mi var? Konuşturma beni istersen Lal.
- Hem senin yüzünden! Eğer sen karışmasaydın sadece bir paket içecektim. Dedim. Zeytin yağı gibi üste çıkıyorsun da, bakalım Rüzgar üste çıkmana müsade edecek mi? Bütün kızlarda olan bir yetenek bu. Üste çıkma yeteneği. Rüzgar histerik bir kahkaha attı.
- On bir kutu süt içmişsin Lal! Hayır sarhoş da değildin. Bide beni suçluyorsun. Ben sana içme dedim. Ama hanım efendimiz inat, illa içecek! Sonra seni yine uyardım diye ON BİR KUTU SÜT içtin Lal! Dedi Rüzgar. Sakin ol Lal. Rüzgar'ın gözlerinin içine bak. En şirin halinle konuş. Atar yapma!
- Ama ben sadece süt içtim. Dedim en masum halimle. Dudakları yana doğru kıvrıldı. İşe yarıyor Lal! Şu an kendimle gurur duyuyorum. Yanıma oturdu ve beni kendine çekip sarıldı. Kıkırdadığını duyabiliyordum. Ama neden sarıldı? Benim kalbim neden bu kadar hızlı atıyor? Ve Rüzgar şu anda kalp atış seslerimi duyabilecek mesafede. Bir süre öyle durduk. Sonra Rüzgar konuşmaya başladı:
- İyisin değil mi şimdi? Dedi.
- İyiyim. Dedim. Arkamıza yaslanmıştık. Benim kafam Rüzgar'ın göğüsündeydi. Ve çok uykum gelmişti. Gözlerimin kapanmasına engel olamıyordum. Sonrasını hatırlamıyorum.

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın💚

Yenge Where stories live. Discover now