9. Bölüm ~Hırçın Kız~

2.2K 96 17
                                    

Dersten çıktıktan sonra telefonumu elime aldım. '12 cevapsız çağrı' mı?! Yuh! Hepsi de Rüzgar'dan. Acaba kötü bir şey mi oldu?
- Alo! Rüzgar ne oldu? Dedim çağrıya cevap veren Rüzgar'a.
- Bahçeye gel! Diye emir verdi hünkarımız. O an kötü bi şey olduğunu düşündüğüm için, hiç sorgulamadan, koşar adımlarla bahçeye çıktım. Ve ne mi gördüm? Rüzgar bey, Pelin şırfıntısıyla, sandığım kadarıyla çok eğlenerek, muhabbet ediyorlardı. Şimdi tam sırası, silahımı çekip şu Pelin'i öldürmeliyim! Bak bak, bir de kahkahalar atarak konuşuyor hanım efendi!

Kendimden emin, güçlü ve hızlı adımlarla onların yanına gitmeye başladım. Topuklularımın sesi yeri inletiyordu ve bu: KRALİÇE geliyor, demek oluyordu.
- Oo! Siz tanışıyor muydunuz? Dedim Rüzgar'a imalı bir bakış atarak.
- Tanışıyormuşuz, hanım efendinin söylediğine göre ama ben çıkaramadım. Dedi Rüzgar ifadesiz bir ses tonuyla. Rüzgardan büyük KAPAK! Lal, üzülme ama Rüzgar'ın, o 'kapağı' isteyerek yaptığını sanmıyorum. Olsun canım, kapak kapaktır. Yüzüme en hin gülümsememi yerleştirip:
- Çok yoğunsun sevgilim. Hayatında, bir-iki kez gördüğün ve ilgini hiç çekmeyen insanları neden aklında tutasın ki? Dedim. GOL! Biraz ergence oldu ama, hadi kabul edelim, gol olsun. Pelin sinirlenmişti:
- Ama-... Dedi ve ben Rüzgar'la konuşmaya başladım. Onu duyan yoktu, bu yüzden sustu.
- Neden o kadar çok aradın sevgilim? Beni mi özledin? Dedim Rüzgar'a sarılıp. Pelin hala orada, bizi izliyordu. Bok var çünkü! Gitsene kızım!
- Ya, bir bilsen ne kadar özlemişim. Dedi Rüzgar gözlerini gözlerimden ayırmadan. (İyi rol yapıyor, hakkını vermek gerek. Ama kendisini rolüne fazla kaptırıyor. Orada beni boynumdan öpmese de olurdu.)Gözlerini gözlerimden ayırmadan iyice yaklaştı, boynuma gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve boynuma bir öpücük kondurdu. Kalbim yine çok hızlı atıyordu, yaklaşık beş saniye boyunca kesik kesik nefes alıp verdim, o kadar dalmıştım ki Pelin'in oradan gittiğini bile fark etmemiştim. Yine gözlerime bakıyordu. Sanki bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyormuş gibiydi. Bu süre içinde ellerini belimden hiç çekmemişti.
- Neden aramıştın beni? Dedim, heyecanımı hala üzerimden atamamıştım. Neyin heyecanıysa!?
- Konuşmamız gerekiyor. Dedi.
- Neyi? Dedim meraklı şekilde.
- İki kez tersleyip yüzüme kapattığın telefonu! Dedi sert ve kızgın ses tonuyla.
- Sen kızmışsın. Dedim. Bravo Lal! Yüz yılın tespiti. Kafasını 'Evet' anlamında sallarken aynı zamanda:
- Çok! Dedi. Burnundan soluyordu. Gazamız mübarek olsundu!
- Buna mı kızdın? Çok abartıyorsun. Gel ben sana kahve ısmarlayayım! Dedim sevimli olmaya çalışarak.
- Kahveyle falan kurtulamazsın Lal hanım. Unut onu! Dedi. Cümlesinin başında gülümsüyordu ama galiba o da sinirdendi. Ne var iki kere tersleyip telefonu yüzüne kapattımsa? Tek hamlede yerlerimizi değiştirdi. Şimdi ben arabaya yaslanıyordum, o da önümdeydi. Ama fazla mı yaklaşmıştı? Biraz öteye gitseydi ya. Ben korkmaya başladım Lal! Korkma. Sakin! Derin derin nefes al. Bende panik atak var Lal! Ne zamandan beri? Benim neden haberim yok? Uydurdum çünkü, sen konuya odaklan, bu Rüzgar çok kötü bakıyor! Tek nefeslik mesafe kalmıştı şimdi aramızda. Gözlerini kapattı. Yapmasın Lal! Düşündüğüm şeyi yapmasın! Galiba ben de aynı şeyi düşünüyorum. Okulun otoparkında beni öpemez! Ha başka yerde olsak öpebilir yani?! Bu konu üzerine düşüneceğim. İki yanımda da, Rüzgar ve arabanın arasında, onun kolları vardı. Kapana kısmış kedi gibiydim. Kolunun altından eğilip o kapandan çıktım. Kurtulduk Lal! Yaaa, ne demezsin!

Rüzgar'ın tepkisini izlemeye başladım. Gözünü açtı. Sağ elini yumruk yapıp arabaya hafifçe vurdu ve bana döndü. Gülümsüyordu. Ama benim biraz önce Pelin'e güldüğüm gibi gülüyordu. Hin bir gülüşle:
- Kahve? Dedi. Sinirini bastırmaya çalıştığı belliydi.
- O-olur. Dedim tereddüt ederek. Gülümsemesi bir anda söndü. Yine ne oldu? Beni biraz süzdükten sonra:
- Bu kıyafetler ne? Dedi.
- Ne varmış ya kıyafetimde! Diye parladım bir anda. N'oluyo bana ya?! Regl falan mı olacağım? Bu ne atar!?
- Dün akşamki kadından çok farklısın, hırçın kız. Dedi.
- Ruh halime göre seçerim kıyafetlerimi. Dedim umursamaz bir şekilde.
- Gömleyinin altındaki bez parçasıyla üşümüyor musun? Diye sordu bu sefer. Ya sabır!
- 1 Bu bez parçası değil! 2 Havada yaz sıcağı var! Dedim. Önüme gelip gömleğimin düğmelerini iliklemeye başladı.
- Ne yapıyorsun! Dedim hışımla.
"Göbeğini insanlara sergilemeye gerek yok!" dedi fısıldayarak. Duymadığımı falan sanıyordu herhalde!
- Duyamadım? Dedim.
- Üşüyeceksin. Dedi.

Yenge Where stories live. Discover now