31. Bölüm ~Bırakma Beni!..~

708 29 17
                                    

Bölüm şarkısı; Darmaduman- Sancak
Ne ara eve vardık bilmiyorum. Zaten bu aralar hayatım koca bir soru işareti. Rüzgar söylemedi ama ikizlerin ve Toprak'ın bizim evde olduğuna eminim.

Arabadan inmek istemiyorum. O çocukları görmek bana hiç iyi gelmeyecek. Bakın bu durumda bile çocukları değil kendimi düşünüyorum. Ben iğrenç bir insanım...

Rüzgar'ın kapımı açmasıyla irkildim. "Hadi sevgilim, evimize gidelim." dedi elini uzatıp.

Elini tutup arabadan çıktım. Rüzgar'a sarılıp bir nebze de olsa rahatladım. "Sen kendini mi suçluyorsun?" diye sordu ellerini yanaklarıma yerleştirip.

"Suçluyum. Benim yüzümden..." dedim zor çıkan sesimle. Anlını anlıma dayadı.

"Suçlu olmadığını sen de biliyorsun. Bütün suç benim. Seni bu oyuna biz dahil ettik, düşüncesiz davrandık." dedi. "Bütün hata benim, seninle oyun oynamayı kabul etmemem lazımdı." dedi. İlk tanıştığımız gün geldi aklıma. Kurulan bütün plandan habersiz, babamın ofisinde resim yapıyordum.

İnsan her anının kıymetini bilmeli, çünkü beterin beteri var... Ve ben şu an şükür ediyorum, Rüzgar gibi bi' adamla tanıştığım için.

Ne çok değişti hayatım... Annemin öldüğünü sanıyordum. Çok şımarık ve egoisttim o sıralar. Lal Aksoy!

Şimdi soyadım bile aynı değil. Annem aslında yaşıyormuş, babam kötü bir insanmış. Ve ölümler... Babamın kötü bir insan olduğuna, anneme o eziyetleri çektirdiğine bir yanım asla inanmıyor. Belki de kendi gözümle görmediğimdendir.

Karnımda öldürmeyi düşündüğüm bir bebek var. Evimde annesinin ve babasının ölümünden sorumlu olduğum üç çocuk...

Kafayı yememe ne kadar kaldı, bilmiyorum. Ama içten içe, 'keşke delirsem' diyorum. O zaman her şey daha kolay olur...

"Senin bir hatan yok. Ben, sırf intikam hırsı yüzünden o pisliği öldürmeseydim, bunlar olmazdı..." dedim kafamı olumsuz anlamda sallayarak. Hava soğuktu. Çok soğuk...

"Lal... Lal, onu sen öldürmesen ben öldürecektim zaten! Neden anlamıyorsun, senin hiçbir suçun yok!" dedi yüzümü okşayarak. Ellerinin değdiği yerlerde güller açıyordu.

"O çocuklar sırf benim bencilliğim yüzünden yetim, öksüz kaldı! Benim favori ikizlerim... Yüzlerindeki burukluğu gördüğümde, en büyük yıkımı yaşayacağım; biliyorum... Benim yüzümden!" diye bağırdım.

"Başka bir şey daha mı var, Lal? Bana söylemediğin bir şey mi var?" diye sordu. Bebek...

"Yok! Hadi içeri girelim, ben üşüdüm." dedim gözlerine bile bakmadan. Çünkü gözlerine baksam, muhakkak anlar yalan söylediğimi. Sonra durup Rüzgar'a döndüm. "Biliyorlar mı, anneleriyle babalarının öldüğünü?" diye sordum.

"Bilmiyorlar, söyleyemedim..." dedi kafasını olumsuz anlamda sallayıp.

İçeri girdiğimde salonda oturduklarını gördüm. Toprak 5 yaşına girecekti, ikizler de 10 yaşını dolduralı baya olmuştu. "Hala!" dedi Su bana doğru koşup. Üzgündü, hatta biraz önce ağlamış gibi duruyordu. Ateş ve Toprak da yanıma gelip bana sarıldı.

"Annemler nerede sen biliyor musun hala?" diye sordu Ateş. Gözlerime bakıyordu, bana güveniyordu. Söyleyeceğim şeye itimadı sonsuzdu. Oysa benim doğruyu söylemeye ne gücüm, ne de cesaretim vardı...

"İşleri çıkmıştı ya halacım, biraz uzun sürecekmiş!" dedim ağlamamaya çalışarak. Ne kadar uğraşsam da sesimin titremesine engel olamamıştım.

Yenge Where stories live. Discover now