15. Bölüm ~Siz İnsnmayın~

1.3K 66 13
                                    

Bora'nın bölümde açtığı şarkı multide. O kısma geldiğinizde açarsınız:)
•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•—•
Rüzgar çıktıktan sonra birkaç dakika sandalyede, yıkılmış gibi oturdum. Rüzgar buradan çıkacak; ne pahasına olursa olsun...

Sorgu odasından çıktığımda babamı, Sedat bey ve eşi olduğunu düşündüğüm bir kadınla bekliyordu. Kadın sandalyede oturmuş hüngür hüngür ağlıyordu. Sedat bey koridorda volta atıyordu, beni fark etmesiyle yanıma geldi.
- Efendim, sakin olun. Siz de biliyorsunuz ki Rüzgar suçsuz. Dedim elimi güç vermek ister gibi omzuna koyup.
- Lalcığım, onu kurtaracağız, biraz zor olacak sadece; biliyorum. Sorun şu ki benim oğlum arkasında nasıl delil bırakır? Dedi. Şok içinde Sedat beyin yüzüne baktım. Ne yani? O da mı Rüzgar'a inanmıyordu?
- Rüzgar yapmadı ki, efendim. Dedim. Dalga geçer gibi gülüp bana baktı.
- Rüzgar'ı seviyor olabilirsin kızım, ama bu onun bir katil olduğu gerçeğini değiştirmez. Dedi ve iç çekti.
- Efendim, ben Rüzgar'la konuştum. Yapmadığını söyledi! Dedim. Resmen Rüzgar'a inanması için yalvarıyordum. Çünkü Rüzgar'ı en çok üzen annesiyle babasının ona inanmamasıydı. Sedat bey kafasını olumsuz anlamda salladı.

Sandalyede oturup ağlayan kadının, Yaren hanımın yanına gittim.
- Merhaba efendim, ben Lal. Biliyorum, tanışmamızın böyle kötü bir döneme denk gelmesi üzücü. Siz Rüzgar'ın annesisiniz değil mi? Dedim. Kadın kafasını kaldırıp tiksinir gibi baktı bana. Yanına geçip oturdum.
- Lütfen üzmeyin bu kadar kendinizi, Rüzgar'ın suçsuz olduğu muhakkak ortaya çıkacak. Emin olun bunun en kısa sürede gerçekleşmesi için uğraşacağım. Dedim. Kadın tekrar bana döndü ve bu sefer acımaklı gözlerle baktı.
- Rüzgar'ım hiç yalan söylemezdi... Şimdi neden böyle yapıyor anlamıyorum. Kabullenemiyor herhalde, bir insanın canına son verdiğini kabullenemiyor... Dedi Yaren hanım.
- Efendim, siz de biliyorsunuz ki Rüzgar kimseyi öldürmedi! Dedim.
- Gözlerine baktınız mı? Diye ekledim. Kadın bana anlamadığını belli edercesine bakınca devam ettim:
- Rüzgar'ın gözlerinin içine baktınız mı? Dedim.
- Baksaydınız yapmadığını anlardınız! Yalan söylemediğini anlardınız! Onu en çok üzen sizin ona inanmayışınız. O şu an ruhu ölmüş gibi. Sanki kalbi sökülüp alınmış gibi... Onun kalbini alan sizsiniz! Onun ruhunu öldüren sizsiniz! En acımasız darbeyi sizden aldı... Dedim ve ayağa kalktım.

Aklım almıyor; nasıl inanmazlar Rüzgar'a!? Nasıl bakmazlar gözlerine?! Nasıl dinlemezler onu?! Benim sevdiğim adamın ruhunu nasıl öldürmeye kalkarlar?! Hem de annesiyle babası! O güzel kalbini nasıl sökmeye çalışırlar?!

Sedat beyin yanına gittim tekrar.
- Sedat bey, ben Rüzgar'ın avukatıyla konuşabilir miyim? Birkaç sorum var da. Dedim.
- Tabii, o da burada. Dedi ve etrafına bakındı. Aradığı kişiyi bulamayınca telefonunu çıkardı ve birisini aradı.
- Mehmet bey, buraya gelebilir misiniz lütfen... Evet hala aynı yerdeyiz... Tamam bekliyoruz. Dedi ve kapattı. Bana dönüp:
- Şimdi geliyor kızım. Dedi. Kafamı "tamam" anlamında salladım ve beklemeye başladım.

Siyah takım elbiseli, uzun, kumral bir adam hızlı adımlarla yanımıza geldi. Durmasıyla sıkıntılı bir nefes vermesi bir oldu.
- Mehmet bey, bu müstakbel gelinim Lal, sizinle tanışmak istedi. Dedi Sedat bey. Müstakbel gelinim!? Sırası değil Lal, sonra sevinçten delirebilirsin, Rüzgar çıksın da.
- Memnun oldum Lal hanım. Dedi Mehmet bey elimi sıkarak.
- Ben de memnun oldum. Sizden bilgi almak istiyorum da, eğer mümkünse? Dedim soğuk bir sesle.
- Tabii, ama burada konuşmayalım. Dedi Mehmet bey.
- Bizim eve geçelim o zaman, hem ne yapabileceğimizi de konuşuruz. Dedi Sedat bey. Bu fikri kafamızı sallayarak onayladık.

Babam da bizimle geldi, yapabileceği bir şey var mı diye merak ediyor.
- Üç el ateş edilmiş. Silahta sadece Rüzgar beyin parmak izi var. Ölen kişi; Furkan Akın, yirmi yaşında bir üniversite öğrencisiymiş. Cinayet bir depoda işlenmiş, kamera kaydı yok, tanık yok. Rüzgar beyin suçsuz olduğunu gösteren bir kanıt maalesef ki henüz yok. Dedi Mehmet bey. Olmalı! Bu kadar kolay olmamalı! İçimden bir parça daha koptu. Koptu, parçalandı, un ufak oldu...
- Cinayet ne zaman işlenmiş? Dedim aniden.
- Otopsiye göre, bugün, gece üçte. Dedi Mehmet bey. İşte bu! Rüzgar tüm gece benim yanımdaydı.
- Rüzgar tüm gece evdeydi, yanımdaydı! Diye bağırdım. Rüzgar'ın annesi Yaren hanım bana kötü bir bakış attı. Sevinmesi gerekiyordu! Rüzgar'ın kurtuluşu olabilirdi bu! Neden böyle bakıyor? Oğlu bütün gece benimle olduğu için mi? Düşünmesi gereken en son şeydi bu.
- Nasıl? Dedi Sedat bey.
- R-Rüzgar yapmadı mı? Dedi titreyen sesiyle.
- Size yapmadığını söylemişti, inanmadınız. Dedim soğuk bir sesle.
- Bu iyi bir şey, lakin yeterli değil. Sizin ifadeniz yetmeyecektir. Dedi Mehmet bey.
- Kamera kayıtları? Rüzgar'ın evinin önündeki güvenlik kameralardan girdiği ve çıktığı saatleri görebiliriz! Diye bağırdım.
- Evet, bu işimize yarayabilir. Dedi Mehmet bey.
- İşimizi garantiye almak için cinayeti üstlenecek birisini bulalım. Dedi Sedat bey kısık bir sesle.
- Onu ben hallederim. Dedi babam Sedat beye.
- Semih! Derhal bırak beni! Kovdururum seni! Diye bağırma sesleri duyuldu.
- Abiniz odanızda kalmanızı emretti Alara hanım. Üzgünüm. Dedi bir adam.
- Semih! Bırak gelsin. Diye bağırdı Sedat bey. Alara koşarak odaya girdi ve babasına sarıldı.
- Abim gelmedi mi? O mu yapmış? Yapmaz, benim abim o! Dedi Alara.
- Yapmamış, gelecek. İnanmadık ona, inanmadık... Dedi Sedat bey. Son cümlelerini kısık, zor çıkan bir sesle, pişmanmış gibi söylemişti.
- Nasıl inanmadınız? Siz abimi mi suçladınız! O size yapmadığını söyledi ve siz inanmadınız mı?! Mahvolmuştur... Dedi Alara ve gözünden bir damla yaş düştü.

Yenge Where stories live. Discover now