10. Bölüm ~Benim Yeğenlerim!~

2.3K 98 23
                                    

10. bölüme geldik, bana destek olan ve hikayeme oy veren, yorum yapan, sadece okuyan, hatta reklam yapmaya çalışan herkese teşekkür ederim (zaten çok az kişiyiz:))💚
Kim beni bu saatte arıyor!? Umarım geçerli bir sebebi vardır zira uykumdan uyandırıldığım için fazlasıyla sinirliyim.
- Kuzeeeen! Diye bağırdı Kaan.
- Hay başına kuzenin kadar taş düşsün Kaan! Ne bağırıyorsun sabahın köründe? Dedim sinirle.
- On beş dakikaya annemlerle sizin evdeyiz. Dayımın haberi var, senin uyuduğunu tahmin ettiğim için aradım. Fatih abi ve yengem ve ikizler ve bebek de geliyor. Dedi.

Kaan halamın oğluydu, Antalya'da yaşıyor. Fatih abi amcamın oğlu, o da İzmir'de yaşıyor, eşi Canan ve üç çocuğuyla. Cümbür cemaat neden geliyorlar ki? Çok ayıp Lal! Öyle demek istemedim. Çok severim hepsini ama nedenini merak ettim.
- Hayırdır? Dedim.
- Gelince konuşuruz, Fıstıksu. Dedi ve çağrıyı sonlandırdı. Ben de kalkıp rutin işlerimi hallettim ve giyinme odama geçtim. Lal Aksoy bugün ne giyse? İkizlerim gelecek, onlarla oyunlar oynayacağım, rahat bir şeyler giymem gerekiyor. Bir de bebek, çok merak ediyorum onu, altı aylık olmuştu ve ben hala görmedim onu.

 Bir de bebek, çok merak ediyorum onu, altı aylık olmuştu ve ben hala görmedim onu

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

Krem rengi bir T-shirt ve mavi bir kot pantolon. Ayağıma da beyaz spor ayakkabılarımı geçirdim. Yaz mevsiminde olmasakta, hava sıcaktı.

Aşağı indiğimde Fadiş'i, yine her zamanki gibi, yemek yaparken buldum. Ben de yardım ettim. Birkaç salatalık doğradım, masayı hazırladım ve beklenen zil çaldı! Bir koşu kapıyı açtım. Karşımda Kaan, halam ve Mehmet eniştem vardı. Önce halama sonra enişteme sarıldım. Sıra Kaan'a gelince ellerimi çırpıp:
- Kuzeeeeeen! Diye bağırıp sımsıkı sarıldım. Neredeyse düşüyorduk.
- Sakin ol Fıstıksu. Biliyorum, beni çok özledin, özlememek ne mümkün, bazen ben bile kendimi özlüyorum. Dedi Kaan pişkin pişkin.
- Sus lan. Dedim gülerek ve ensesine hafifçe vurarak.
- Fatih abiler neredeler? Dedim.
- Geliyor onlar da, yoldalarmış. Dedi halam. Kaan arkasına sakladığı çiçeği çıkardı.
- Bana çiçek mi aldın? Diye sordum.
- Yok, sana Belçika çikolatası aldım, bu Fadiş'ime, Fadiş nerede? Diye sordu. Kaan Fadiş'i çok sever, herkes çok sever Fadiş'i ama Kaan neredeyse benim kadar sever. Ama en çok ben seviyorum Fadiş'i.
- Mutfakta. Dedim. Kaan koşarak mutfağa gitti. Biz de halamlarla onu takip ettik.
- Dur, deli oğlan! Düşüreceksin bizi. Diyordu Fadiş kahkahalar içinde.
- Bak sana ne getirdim! Dedi Kaan ve çiçeği uzattı.
- Ah, kuzum. Sen bana çiçek mi aldın? Dedi Fadiş sevinçle. Kaan kafasını 'Evet' anlamında salladı. Ve tekrar sarıldılar.
- Bensiz sarılmaca ha! Dedim ve üstlerine atladım.

Babam da geldikten sonra salona geçtik. Kaan benim yanıma, ikili koltuğa, oturmuştu.
- Anlat bakalım. Dedi Kaan fısıldayarak.
- Neyi? Dedim.
- Eniştemle nasıl tanıştınız ve neden benim haberim olmadı? Diye sordu Kaan.
- Öff! Anlatılacak çok bir şey yok. Babamın bir ortağının oğlu, o vesileyle tanıştık. Dedim.
- Bana neden söylemedin? Diye sordu Kaan.
- Abilerden saklanmaz! Diye ekledi. Abiymiş! Alt tarafı üç ay daha büyük benden.
- Çok yeni daha, fırsat olmadı. Dedim gözlerimi kaçırarak. Kapı çaldı. Tam zamanında! Kalkıp kapıya koştum. Fatih abiler gelmişti.
- Canan! Diye bağırdım bu sefer de. Canan, Fatih abinin eşi. Canan'la sarıldıktan sonra Fatih abiyle sarıldım. Ve tekrar bağırdım:
- İkizlerimmm! Çok özledim sizi! Diye bağırdım bu kez. İkizler, Ateş ve Su, Fatih abinin çocukları.
- Hala! Diye bağırdılar hep bir ağızdan. Dizlerime çökmüş onlarla sarılıyordum. Onlardan sonra da Toprağı kucağıma aldım, altı aylık bir bebek. Bebekleri ve çocukları çok severim. Onlar da beni çok sever.
- Hadi gelin, kahvaltı yapalım. Dedim ve kucağımda bebek, bir elimle onu tutup, diğer elimle ikizleri tuttum. Biraz zor oldu tabii ama olsundu, onlara kavuştum ya, o bana yeter.
- Sen ver bana Toprağı, rahat rahat yap kahvaltını. Dedi Canan. Bana gülücükler atan Toprağa baktım.
- Cık. Vermem. Dedim. Canan güldü.
- E o zaman bebek kangurusu var, onu kullan, tutmakla uğraşmamış olursun. Dedi Canan ve yanındaki büyük çantayı açtı. Çantanın içinde emzikler, biberonlar, bebek bezleri ve daha tonla şey vardı. Biraz kurcaladıktan sonra kanguruyu buldu ve bana uzattı. Kaan'ın yardımıyla, kanguruyu takıp Toprağı yerleştirdim. Ve ikizlerime yemek yedirmeye başladım.
- Hala, biz kendimiz yiyebiliriz. Dedi Ateş.
- Ben de biliyorum yiyebileceğinizi ama sizi hep görmüyorum ki, özlüyorum, bırak gördüğümde bari ben ilgileneyim. Dedim ve ağzına bir parça peynir tıkıştırdım.
- Artık istediğinde görürsün. Dedi Fatih abi.
- Ne? Dedim merakla ve şaşkınlıkla.
- İstanbul'a taşınıyoruz! Dedi Canan sevinçle.
- Oley! Sonunda! Diye bağırdım.
- Ev bulana kadar otelde kalacağız. Dedi Fatih abi.
- Hayır! Diye bağırdım bu sefer. Fatih abi anlamadığını gösteren bir bakış attı.
- Yani, burada kalın. Lütfen? Dedim bu sefer.
- Evet Fatih, ne oteli? Dedi babam.
- Rahatsızlık vermeyelim. Dedi Fatih abi.
- Burada kalıyorsunuz, konu kapanmıştır. Diye son noktayı koydu babam.
- Hala, ben seninle uyumak istiyorum? Dedi Su.
- Benimle uyu o zaman halacım. Dedim.
- Ben de! Dedi Ateş.
- Sensiz olur mu? Olmaz. Dedim.

Yenge Onde histórias criam vida. Descubra agora