27. Bölüm ~Kötü Niyetle Söylemedi...~

748 37 15
                                    

Multiye video koyamadığı için bu bölümün şarkısını adını buraya bırakıyorum.
Model- Kuğunun Ağıtı
Uyandığımda Rüzgar'ın yanımda olmadığını fark ettim. Siyah bir kot şort, Rüzgar'ın gri bir tişörtü ve kırmızı converse'ler giyip aşağı indim.

Önce salona sonra da mutfağa baktım; yoktu. Mutfaktaki, adının Semih olduğunu bildiğim korumanın yanına gittim.
- Semih! Rüzgar nerede biliyor musun? Diye sordum.
- Valla en son gördüğümde bahçedeydi, yenge. Ne oldu, bir şeye mi ihtiyacın var? Diye sordu. Semih'in Türkçesi diğer korumalara kıyasla ÇOK iyiydi. Diğerleri konuşurken anlamakta güçlük çekiyorum...
- Yok sağol. Dedim omzuna dostça vurup. Sonra bahçeye çıktım.

Rüzgar Rocky ve kedisiyle birlikteydi. Rocky ile Lila(Rüzgar'ın kedisi) iyi anlaşmıştı. Bana arkası dönüktü, telefonla konuşuyordu. Ve duruşundan anladığım kadarıyla önemli bir görüşmeydi.

Yanına gidip çimlerin üzerine oturdum. Lila'yı kucağıma alıp sevmeye başladım.
- Tamam Fuat, tamam. Dedi ve görüşmeyi sonlandırdı.
- Hayatım, günaydın! Dedi sakince, yanıma oturup.
- Günaydın! Dedim onun aksine, coşkuyla.
- Nasılsın? Dedi sakallarını kaşırken. Bu hareketin anlamını öğrenmiştim; bir şeyi söylemekte zorlanıyordu.
- Ne oldu? Dedim sakallarını okşarken. Boğazını temizledi. Ben gözlerimi sakallarından ayırmıyordum.
- Annen... Annen yaşıyormuş. Dedi. Şokla gözlerine baktım. Ciddiydi! Zaten ne zaman şaka yapmıştı ki? Benim annem, yaşıyor mu? Annem yaşıyor!
- A-annem, yaşıyor? Dedim güçlükle. İstemsizce bir yaş düştü sağ gözümden. Rüzgar yanağımı okşarken sildi o yaşı.

Benim annem yaşıyor mu? Allahım! Teşekkür ederim!
- Nerde? Beni ona götür Rüzgar! Anneme götür! Dedim panikle ayağa kalkarak. Rüzgar'da ayağa kalkıp kolumdan tuttu.
- Sakin ol bitanem! Annen buraya geliyor ve hatta 5-10 dakika içerisinde burada olur. Dedi Rüzgar.
- Ne!? A-ama ben hazır değilim! Şu üzerimdekilere bak! Ya ev? Bi toparlasaydık! Bi makyaj yapsaydım! Rüzgar! Annem geliyor, Rüzgar! Annem geliyor! Diye deli gibi bağırmaya başladım. Bu mutluluğu size anlatmam imkansız!
- Sakin ol Lal! Sakin! Çok güzelsin! Ev de dağınık falan değil! Sen hazırsın! Diye beni sakinleştirmeye çalıştı ama içim içime sığmıyordu.

Elim önce boynumdaki kolyeye gitti. Sonra alyansıma ve Rüzgar'ın bana evlenme teklifi ettiği yüzüğe.

Elimle dağılmış saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Sonra gözüm tırnaklarıma kaydı. Siyah ojelerim düzgündü. Tik!

Rüzgar gülmeye başladı.
- Ne gülüyorsun?! Dedim.
- Sana gülüyorum! Heyecanına! Dedi kahkahalarının arasında.
- Ayy Rüzgar kes gülmeyi! Bak bi bana! Nasıl gözüküyorum? Makyaj bile yapmadım! Dedim.
- Lal sen normalde de pek makyaj yapmazsın zaten? Dedi.
- Doğru! Ama ne bileyim, annem geliyor Rüzgar! Öldüğünü düşündüğüm annem şimdi yanıma geliyor! Dedim. Elimi eline alıp dudağına götürdü ve avuç içime birkaç öpücük kondurdu.
- Biliyorum. Haklısın. Seni seviyorum. Dedi gözlerimin en derinine bakarak.
- Seni seviyorum. Dedim aynen onun gibi; ama çok farklı. Birden bire her şeyim olmuştu o benim...

İçeri girip beklemeye başladık. Koltukta öylece oturuyorduk. Ben sürekli saate bakıyordum. Tam 7 dakika sonra kapı açıldı.
- Abi! Getirdik! Diye bağırdı birisi. Ben hemen fırlayıp ayağa kalktım ve Rüzgar'ın elini tutup bacaklarım titreye titreye ilerlemeye başladım.

Sonra annemle göz göze geldik. Bana baktı, uzun uzun. Ben de ona. Gözleri hâlâ aynıydı; zümrüt yeşili... Saçları beyazlamıştı, küt kesilmişti, çok seyrekti. Çok zayıflamıştı. Yüzünde bir sürü kırışıklık vardı. Ama hâlâ aynı bakıyordu...

Rüzgar'ın elimi usulca bırakmasıyla birkaç adım daha yaklaştım.
- Anne? Dedim gözümdeki yaşları silmeye çalışarak.
- Lal, kızım! Dedi ona sarılmamla. Hani derler ya, anneler cennet kokar diye; gerçekten öyleydi... Ve hani derler ya kokular unutulmaz diye; gerçekten öyleydi...
***
Salona geçmiştik. Anneme sarılıyordum! Karşımda Rüzgar oturuyordu, yanımda annem; bir de babam olsaydı...
- Annem! Canım annem! Hadi bana her şeyi anlat! Dedim pürdikkat annemi izlemeye başlayarak.

Yenge Where stories live. Discover now