IX

6.7K 371 147
                                    

Barlas Soysert

"Oğlum, ayır şu gözünü telefondan bir. Kaç dakikadır gözünü dikmiş bakıyorsun. Hayır gören de telefonu Barbara Palvin zannedecek."

Bakışlarımı telefondan çekip Caner'e döndürdüm. Gerçekten de dakikalardır telefona baktığımın farkında değildim. "N'oldu lan? Birkaç haftadır çok dalgınsın. Anlat." diyerek arkasına yaslanan Caner ile saçlarımı karıştırdım. Gerçekten de aklımı çok bulandıran, ilginç bir şekilde merak etmeye başladığım birileri girmişti hayatıma. Artık hayatımda istesem de istemesem de bir Casper'ım vardı.

Hem de her yerinde.

Bu onu merak etmeme sebep olmakla beraber korkutuyordu da.

Oldukça gizli yaşayan, bazı güvendiğim insanlar haricinde duygularını neredeyse hiç belli etmeyen ketum bir tiptim. Benim hakkımda, benim duygularım hakkımda nasıl, ne ara bu kadar fikre sahip olmuştu bilmiyorum, ama öğrenmeye niyetliydim.

Yine de bu onu neden merak ettiğimi açıklamıyordu.

"Hoo! Oğlum yine daldın gittin ha!" diyen Caner'le yine silkindim ve oflayarak geriye yaslandım. Caner'in küçük ama etkili kafesindeydik. Zaten okulda ya da evde olmadığım zamanların neredeyse hepsinde buradaydım. Bir de park vardı ki o da son zamanlarda bana ait olmaktan çıkmıştı.

Yalnızlığımı Casper'la paylaşır olmuştum.

Tekrar Caner'e baktığımda merakla ve biraz da endişeyle bana baktığını gördüm. Aslında anlatacaksam tam sırasıydı çünkü Çınar yoktu.

Ve Çınar'ın olmadığı ortamlar kesinlikle daha huzurlu ortamlar oluyordu. Arkadaşım olabilirdi ama bu onu gerizekalı olarak görmediğim anlamına gelmiyordu. Matraklığı çoğu zaman bizi eğlendirse de bazen canımı sıkmıyor değildi. Ağzıma çorap sokmaya çalıştığı zamanlardaki gibi... İşte o zaman onu gerizekalı olarak görmekten çıkıp potansiyel bir ölü olarak görüyordum.

Caner ise Çınar ile benden 2 yaş büyük olup 22 yaşındaydı. Belki yaşın belki de sahip olduğu kaliteli huyların vermiş olduğu davranışlar ile çok daha ağırbaşlı ve güvenilir bir insandı. Onu bir arkadaştan çok bir ağabey gibi görür hemen hemen her derdimde ona açılırdım.

Şimdi de yapmaya çalıştığım şekilde.

"Bir derdin var değil mi?" dediğinde zekiliğine lanet okuyup içimden küfrettim. Artık anlatmam gerekirdi, çünkü Caner nasıl olduysa bir şeyler olduğunu anlamıştı. Ve anlatmazsam olayı didikler dururdu.

Gerçi anlamamasında benim ara sıra dalıp gitmelerim, sürekli telefona bakmalarım da etkili olmuş olabilirdi.

"Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum." dediğimde memnun bir şekilde dizlerine yaslanıp 'devam et' anlamında elini salladı. "Bir anonimim var." diye pat diye söylediğimde tek kaşını kaldırıp sırıttı. "Ciddi bir aşığın mı varmış yoksa biri seninle oyun mu oynuyormuş?"

Bu ihtimal aklıma gelmediğinden bir anlığına kaşlarımı çatsam da kendi kendime "Yok ya! Yapmaz o!" dediğimde Caner'in gülmesine sebep olmuştum. "Oğlum cidden kim olduğunu ve sizin okuldan olup olmadığını sormadın mı?"

"Kim olduğunu sordum ama cevap alamadım. Benim hakkımda her şeyi de bildiğinden açıkçası bizim okuldan olabileceği hiç aklıma gelmemişti." dediğimde gözleri kocaman oldu. "Ne demek senin hakkında her şeyi biliyor. Onu da biliyor mu?" dediğinde sıkıntıyla ofladım. Bizim okuldan olabilecek olması açıkçası canımı sıkmıştı. Ve benim nasıl bu ihtimal aklıma gelmez diyerek de kendimi suçluyordum.

"Onu biliyor mu bilmiyorum. Ama maşallah hangi marka don giydiğime kadar her şeyi biliyor." dediğimde Caner bir kahkaha patlattı.

Hüzün Kovan KuşWhere stories live. Discover now