XXVI

5.1K 293 94
                                    

Barlas Soysert

Komodinimde titreyen telefonumla yüzümü buruşturarak kalktım. Kimin aradığına bile bakmadan açıp kulağıma götürdüm. "Efendim?" dedim yorgun sesimle.

Karşıdan gelen neşeli ses babama aitti. "Barlas! Nerelerdesin aslanım?" dedikten sonra keyifli bir kahkaha patlattı. "Şimdiden star havaları mı yoksa, hı?" dedi gülmesini sürdürerek.

"Uyuyordum baba, seni sonra arasam?" dedim gözlerimi ovuşturarak. Gülmesini birden durdurdu. "Barlas, iyi misin oğlum?" dedi kuşkuyla. "Bu saatte ne uykusu?" Telefonu kulağımdan çekip saate baktım. Derin bir nefes vererek cevapladım. "Vermem gereken dersler vardı, gece geç uyudum..." dedim. Yalandı...

Casper anlamsız bir veda ile beni terk ettiğinden beri uyku düzenim alt üst olmuştu. Gece daha geç saatlere kadar bekliyordum artık bankta. İçtiğim sigara da kesmiyordu artık öfkemi. Ona ne ara bu kadar bağlanmıştım? Ben ne zamandan beri bir insana bu kadar alışmıştım?

"Bugün biraz görüşsek diyecektim Barlas," boğazını temizledi. "Konuşmamız gereken bir konu var."
Şu anda konuşmak istediğim hiçbir şey yoktu. Yeniden kendi sessizliğime gömülmek istiyordum. Casper beni çukurumdan çıkarmış, sessizliğimi bozmuş ve sonra da bir güzel tekrar o çukura fırlatmıştı. Yeniden susma vaktiydi, konuşmak istemiyordum...

"Önemli bir konu." dedi sessizliğime karşın tekrar. Hiç bir konuda konuşmak istemiyordum oysa... Hele de önemli konudan kastını tahmin edebiliyorken.

Bu sene bir kez daha sınava girmemi isteyecekti yine. Oyunculuk ona göre bir meslek değildi, sanatçı olmak veya şöhret sahibi olmak kolay değildi, garanti hiç değildi. Ona kalırsa en iyisi olarak gördüğü şekilde onun izinden gitmeli ve tıp okumalıydım.

"Ben- biraz işlerim vardı bugün." Babamla konuşmak ne zamandan beri bu kadar zorluyordu beni? "Barlas," dedi sesini ciddileştirerek. "Ayrı eve çıktın, tamam dedim. İnatla oyuncu olacağım dedin, ona da tamam hadi. Ama artık aynı şehirde yüzünü göremez oldum oğlum." Derin bir nefes aldı. "Seni anlamaya çalışıyorum, zor... İkimiz içinde zor bir süreç ama birbirimize destek olacağız-" diye lafa başladığında uzamasını sevmediğim bir konuya girdiği için lafını yarıda kestim. "Kaçta buluşalım?" dedim sadece. Birden ciddi ifadesini bozup en baştaki neşesine büründü.

"E, madem yeni kalktın git bir kendine gel, baba-oğul bir yemeğe gidelim şöyle seninle, ne dersin?" Daha lafını bitirmeden kalkmıştım bile. Onu daha ne kadar suçlayabilirdim ki?

İyileşmek istiyordum artık. Kendime gelmeliydim. Bunu Casper'ın yapacağını zannetsem de o beni bırakmıştı. Telefonu kapattıktan sonra duşa girmeden şifonyerdeki resme gözüm takıldı. "Babamı daha fazla suçlayamam ya, yapabileceği bir şey yoktu sonuçta..." dedim kendi kendime resme bakarak. Dudağımın bir kenarı kıvrıldı. Hafif bir tebessüm belirdi tekrar mırıldanırken resme doğru. "Sen de böyle olmasını isterdin, onu suçlamamamı..."

Restorana girdiğimde babamı köşedeki bir masada gergin bir telefon görüşmesinde buldum. Beni görmesi ile ayaklanarak telefonu kapadı. İki kolunu açarak yaklaştığında sarılmasına karşılık verdim. Bir süre kolundan çekilmek istemedim. 19 yaşında bir delikanlı olabilirdim ama kaç yaşıma gelirsem geleyim babamın kollarındaki güveni kimse vermeyecekti belli ki.

Küçükken hep imrendiğim ve idol olarak belirlediğim, her zaman dinç görünen ve karizmatik bir adamdı babam. Güçlüydü... Bazen hayata karşı onun kadar güçlü olamayacağım için hala kıskanıyordum. Bir dediğimi iki etmemeye çalışırdı ama şımartmazdı da. Yeri geldiğinde cezasını da verirdi dersini de. Romantikti hep anneme karşı. Yine onun kadar romantik olmadığım için kendi kendime sinirlenirdim bazen.Böyle işlerden anlamazdım.

Hüzün Kovan Kuşحيث تعيش القصص. اكتشف الآن