XXXI

5.3K 304 114
                                    

Kuşlarıııım! Mük mük mük mükemmel bir bölümle geldim. Resmen yenecek bir bölüm bu. Bölüm sonunda gelin beraber bayılalım :).

Barlas Soysert

Normalde ara tatilde babamın yanına gidecektim. Onunla bu şekilde anlaşmıştık ayrı eve çıkarken. Sürekli ziyaret edecektim, tatillerde birkaç günlüğüne de olsa eve dönecektim...

Evet belki ben de annemden sonra ona yokmuş gibi davranmış olabilir ve ziyaret şartını es geçmiş olabilirdim. Ama bu süreçte o da bana destek olmak için hiçbir emek sarf etmemiş kendi halime bırakmıştı. Ve şimdi tatilde geleceğime söz verdiğim evimi de yok etmişti. Bu şartı sağlamamam onun suçuydu bu kez. Ondan hala nefret ediyordum. Bu yüzden o kavgadan sonra ne telefonlarına çıkmıştım ne de mesajlarına cevap yazmıştım.

Çünkü konuşamazdım. Konuşacak gücüm yoktu. Daha doğrusu yüzleşecek, onun yüzüne bakabilecek kadar gücüm yoktu. O yüzünü parçalamadan durabilecek kadar dayanıklı değildim. Onu affedecek hiç değildim. O yüzden konuşmamız da anlamsızdı.

Ama o inatla aramaya devam ediyordu... Ben de aynı inatla reddediyorum ve zorlamaları sinirimi daha da arttırıyordu. Aldatması beni bu kadar dağıtırken annem nasıl dayanmıştı? Kalbim benim bile parçalanmışken annem nasıl kırıklarını bana hissettirmeden yaşamıştı?

Peki ben nasıl fark edememiştim hassas ruhundaki kesikleri?

Kendime de sinirleniyordum bazen. Geceleri annemle geçirdiğim son günler aklıma gelirken uykum kaçıyor, sonra sabahlara kadar boş duvarlarla konuşmaya çalışıyordum. Acılarımı kimseye hissettirmemek için gülüyordum çoğu zaman. Kimseye daha ne hissettiklerimi ne de yaşadıklarımı anlatmamıştım. Annem gibi... En fırtınalı günlerinde bile dışarıya estirmezdim rüzgarlarımı. Ama şimdi anlatmak istediğim birileri vardı. Casper'a anlatsam anlar mıydı?

Gerçi ben anlatmasam da anlardı o çoğu şeyi. Buna inanıyordum artık. Ve artık inkar etmiyordum.

Hep uykucu olduğumdan yakınan anneme artık erken uyanmaya başladığımı söylemem gerekiyordu bir sonraki gittiğimde. Gerçi uykularımın derin olmamasından da kaynaklı olabilirdi. Uzun bir süredir uyuyamıyordum.

Uyuyamadığım gecelerin sabahında hep daha özenirdim kahvaltıma. Hem kafamı dağıtrdı hem de en azından daha dinç bir başlangıç yapmış olabilirdim. Tüm gece annesini düşleyen çocuğu bir kenara bırakıp güçlü görünmeye çalışan oğlana bürünürdüm.

Hüzün Kovan Kuş: Günaydın (08.37)

Casper'la konuşmak da artık iyi bir kahvaltıdan bile daha iyi geliyordu güne başlamam için. Ona mesaj atıp dolaptan yumurtaları çıkarmaya gittim. Sessizce kahvaltımı hazırlanmakla oyalandıktan sonra Casper'dan hala mesaj gelmediğini fark ettim.

Uyanmamış olmalıydı. Uykucu...

Ona ısrarla mesaj atma isteğimi bastırıp kahvaltıma başladım. Uyandırmak istemiyordum. Hoş, mesaj atsam da o zaten uyuyorum der ve umursamazca uykusuna devam ederdi. Bu rahat halini seviyordum en çok da.

Kahvaltı boyunca düşündüğüm tek şey evime girmiş olduğuydu. Bundan bile korkmamıştım. Casper gözüme öylesine masum görünüyordu ki evime gizlice girmesi bile beni sadece şaşırtmış ve güldürmüştü. Bir de merakımı ona, on beşe falan katlamıştı o kadar.

Casper: Böylesine yakışıklı bir varlıktan günaydın mesajı alacağımı önceden haber verseydiniz daha erken uyanırdım (10.28)

Gerçekten varlığımı bu kadar seven biri daha var mıydı? Onu mutlu edebilmek, günaydın demek kadar kolay mıydı? Bazen gerçekten karşımdakinin bir çocuk olduğunu düşünüyordum...

Hüzün Kovan KuşWhere stories live. Discover now