LII

2.5K 167 14
                                    

Medya: Barlas Soysert

Mercan Belçin

Omzumla başım arasına yerleştirdiğim telefonumdan Gizem'i onaylarken bir yandan da çantamı kontrol ediyordum.

"Akasya'nın yanında çaktırma da bu anlattıklarımı sen." diyerek kıkırdadığında ben de güldüm. Ben yokken tatilde olanların dedikodusunu yapıyorduk.

Onlar da dün akşam dönmüştü ve bugün hep beraber kafede buluşacaktık. Orada da olanları anlatabilirdi ama dedikodu asla, o ayrı ve gizli yapılması gereken bir konuydu. Akasya'nın Çınar hakkında Gizem'e yaptığı ilk itirafı, Çınar'ın Akasya için yaptığı tüm şebeklikleri onların yanında nasıl konuşabilirdik ki?

"Aşk olsun kanka anlatır mıyım hiç?" derken bir yandan da aynadan son kez üstümü ve peruğumu düzeltiyordum.

Gizem'le tam telefonu kapatma kısmına geçmiştik ki kapının hemen yanındaki pencereden evin önüne duran siyah aracı gördüm. "Gizem bir dakika!" diyerek aniden lafını kestim. O da karşıdan "N'oldu Mercan?!" diye bağırırken arabadan inen adam bizim evi uzaktan süzdükten sonra kapıya doğru yürümeye başladı.

Biraz hafızamı zorlamamla adamı tanımam pek de zor olmadı. Zaten karşımdaki yüz biraz daha yaşlı olmakla beraber oldukça tanıdıktı.

"Gizem," diyerek yutkundum. "Ben seni birazdan tekrar arayacağım." Gizem'in tekrar bağırmasına cevap verir vermez de yüzüne kapattım. "Barlas'ın babası buraya doğru geliyor."

Telefonu çantaya attığım sırada çalan zille aynı anda kapıyı hızla açtım. Benim heyecanımın aksine karşımda aşırı soğukkanlı biri vardı. Onu daha önce bir iki kez hastanede, bir kez de düğününde görmüştüm. Hepsinde olduğu gibi şimdi de takım elbiseliydi.

Ne diyeceğimi bilemez bir halde kapıda sallanırken adamla bir süre bakıştık. "Mercan- dı? Değil mi?" diyerek işaret parmağı ile beni işaret etti. Ses tonu Barlas'a oldukça benziyordu. Belki biraz daha toktu ama aynılardı. Barlas gittikçe babasına benziyordu. Şimdi yakından bakınca fark ediyordum da yüz hatları birebir aynıydı.

"E-evet Mercan, siz de..." diyerek duraksadım. Ne demeliydim? Nedim bey? Barlas'ın babası?

"Barlas'ın babasıyım." diyerek beni tamamladığında 'hah' dercesine parmağımı sallayıp gülümsedim. "Nedim Soysert." diye tamamladı cümlesini. Heyecan yaptığımdan yerimde duramıyor tek ayağımın üzerinde hareket edip duruyordum.

"Mercan, beni tanıdığını düşünüyorum, hoş düğünüme geldin?" diyerek sorguladığında hızlı hızlı başımı salladım. "Evet efendim sizi tanıyorum."

"O halde neden burada olduğumu az çok tahmin ediyorsundur, Barlas hakkında konuşmak istiyorum." dediğinde duraksadım. Barlas buna sıcak bakmayacaktı. Ama kapıdan adamı kovacak halim de yoktu. "Buyrun," diyerek yana kayıp içeriyi işaret ettiğimde elini salladı. "Hayır, hayır girmeyeceğim. Dışarıda bir yerlere gitmemiz daha uygun. Ailen evdeyse konuşabilirim ya da sorun olacaksa-"

"Hayır evde yoklar, babam işte." diyerek lafını böldüm. Sonra sevimli sevimli sırıtmaya başladığımda karşımdaki donuk yüzü de gülümsedi. O halde hazırlanır mısın? Seni burada bekliyorum ben kızım." diyerek eli ile geçmemi işaret etti. Sırıtmamı sürdürerek başımla onayladım ve ağır çekimde kapıyı kapatıp sırtımı yasladım. Anında elimdeki telefonu geri kulaklarıma götürdüm.

Gizem açana kadar bir yandan koşar adım mutfağa gidiyordum. "Ne dedin sen?" diye kaldığı yerden bağırmasına devam eden Gizem'i geçiştirdim. Şu an daha büyüktü derdimiz. "Gizem, benim onunla konuşmam lazım, gelemiyorum."

Hüzün Kovan KuşWhere stories live. Discover now