XXXIII

4.8K 260 33
                                    

Yeniden merhaba, bölümleri tekrar yayınlamaya başlıyorum. Artık boşverdim, ne olacaksa olsun.

Bu birkaç bölümü önceden okumuş olabilirsiniz ama yine de çaktırmayın, yıldızlayın geçin :)

Aa bu arada! Multimedia'da da Gizem-Caner çifti bulunmakta!

Gizem Aktan

Adımı bir milyonuncu kez içeriden bağıran annemi bu kez duymazdan gelip önümdeki bulaşıklara odaklandım. Ama bu tabiki onun pes edeceği anlamına gelmediğiden mutfağın kapısından içeri kafasını uzattı. "Kızım bize bir kahve yap da içelim hadi!"

Ona köpüklü ellerimi kaldırarak "Ya anne ne kahvesi?" diye bağırdım. Ama annem bugün aşırı pozitif günündeydi. Çünkü biricik gelinimiz Betül Hanım kayınvalidesini ziyarete gelmişti ve annemi bugün kimse sinirlendiremezdi.

"Kızım şimdi demedik, işin bitince yaparsın." diyerek kafasını geri çekti. Bulaşıkları yıkayana kadar da içeriden kahkahası eksik olmadı. Bu sabah normalde Caner'le kahvaltıya gidecektik ama Betül'ün de bugün bize sürpriz yapası tutunca annem 'Ayıp ama, kız gelmiş bize kahvaltıya...' nutuğu çekmiş ve ben de kahvaltı kısmını iptal etmek zorunda kalmıştım. Yetmiyor gibi şimdi bir de iş üstüne iş ekliyor ve beni çıldırtıyordu.

Ellerimi kurulayıp masadaki telefonumu aldım ve Caner'i aradım. Açar açmaz da hızlı hızlı konuşmaya başladım. "Çok beklettim farkındayım, ben de böyle olsun istemezdim, özür dilerim ama hemen geliyorum beş dakikaya oradayım." dedikten sonra karşı taraftan keyifli bir gülme sesi geldi. "Yarım saat önce de aynı şeyi söylemiştin sanırım."

"Ya Caner!" dedim uzatarak. "Tamam canım bekliyorum, hadi!" dediğide gülerek telefonu kapattım. Arkamı döndüğümde gördüğüm annemle az kalsın telefonu düşürüyordum. "Anne ödümü kopardın!" diye bağırdım. Ne ara gelmişti mutfağa?

"Nereye gidiyorsun?" dedi tek kaşını kaldırarak. "Me- Mercan! Mercan'la buluşacağım dedim ya anne, yeterince beklettim zaten!" diyerek çıkacaktım ki "Ama kahve yapacaktın daha!" diye seslendi arkamdan. Ona ters bir bakış atıp ayaklarımı vura vura salona doğru gitmeye başladığımda arkamdan koşsa da artık çok geçti.

"Betül'cüğüm, hadi bir kahve yap da içelim ellerinden, malum elinden bir şeyler yemek pek mümkün olmuyor bari kahveni içeriz!" dedim imalıca gözlerimi süzerek. Annem arkadan odaya girdiğinde Betül çoktan ayaklanmış "Tabi yaparım!" diyerek mutfağa koşturmuştu bile.

"Öyle denir mi hiç?" diye kulağımın dibinde konuşan anneme omuz silktim. "Kahveni de hallettiğimize göre artık çıkabilirim." dediğimde kolumu cimcikledi. "Çok ayıp Gizem!"

Ona bir öpücük kondurup salondan çıkıyordum ki tekrar konuştuğunda donup kaldım. "Mercan ne zamandan beri araba sürüyor?"

"Anlamadım?" dedim sadece sesimi kontrol etmeye çalışarak. Salak rolü oynayacaktım. Anneme karşı ne kadar mümkün olabilirse...

"Sabahtan beri kapımızın önünde bekleyen arabayı diyorum, içerisindeki zibidi de Mercan oluyor galiba?"

Caner'in arabası tam kapımızın önünde değildi annem nereden görmüştü acaba? "Hayır, hangi araba?" diyerek rolümü sürdürürken annem "Gitmiyorsun hiçbir yere!" diyerek arkasını döndü. Sabahtan beri ardı ardına sıraladığı işlerin sebebi şimdi belli oluyordu. Evde Betül olduğundan çok uzatmak istemiyor gibiydi yoksa başka türlü asla bu kadar kolay bırakmazdı. Ama bu kez de benim bırakmaya niyetim yoktu. 'Ne olacaksa olsun!' diyerek arkasından bağırdım. "Ya ben arkadaşlarımla gezemez miyim? Dışarı çıkamaz mıyım?" diye duygu sömürüsü yaparak konuya girdim.

Hüzün Kovan KuşWhere stories live. Discover now