XLVI

3.4K 193 21
                                    

Selam kuzularım, yine minnoş yazarınız geldi. Size sürpriz sonlu bir bölüm hazırladım.

İyi okumalar dilerim efenim!

Medya: Gizem ve Caner

Mercan Belçin

"Yemin ederim yıldım." diyerek kendini ve çantasını masaya bırakan Barlas'la birlikte gözlerim ışıltıyla doldu ve masadan kalkıp yorgun sevgilime sarıldım. "Son iki sınav daha koç! Yaparsın sen." diyerek geri çekildiğimde yüzünde küçük bir gülümseme vardı.

Mayısın sonlarına geldiğimizden Barlas'ın ve diğer tüm üniversiteli arkadaşlarımın final haftası da geldiğinden iki haftadır onların yüzünü gören cennetlik haline gelmişti. Özellikle Çınar ve Gizem bu süreçte başını kaşıyacak vakit bulamamıştı. Ki buna rağmen bile Gizem açıklanan bir sınavının BA düşmesinden dolayı hayıflanıyordu.

Barlas'la anneler gününden beri daha da yakınlaşmış, onun sınavlarına gelene kadarki tüm boş vakitlerini beraber geçirmiştik. Balık tutmuş, lunaparka gitmiş hatta kemoterapime bile sonunda beraber gitmiştik. Şuanlık garip bir şekilde stabil ilerleyen kanserim bile neşemizi bozmamıştı. Fakat sonra final haftası gelmiş ben ve Caner de büyük bir yalnızlığa düşmüştük.

"Ya sen yönetmenlik sınavına sınav mı diyorsun lan Twety! Anayasa hukuku diye bir ders var, resmen giriyor!" diye masadan başını kaldırıp sızlanan Çınar ile güldüm ve masaya geri oturdum. Barlas da Çınar'ın kafasına bir şaplak atıp, "Sen 2 metni mimiklerinle ezberle de göreyim seni." dedikten sonra yanımdaki sandalyeye çöktü.

"Oğlum iki metin ne ki? Ben kitap ezberledim lan! Bana bana, Çınar'larına kitap ezberlettiler!" dediğinde dayanamayıp kahkaha attım. Barlas da bu sözlerle tebessüm etmişti. "Haklısın kardeşim. Hukuk okuduğunu unutmuşum, neden acaba?" dediğinde sırıtıp Çınar'a baktım. Fakat sanırım Çınar'ın beyni masaya akmıştı çünkü kendisine atılan lafı anlamayıp ölü gibi yatmaya devam etmişti.

Caner elinde kocaman bir tepsi, üstünde sıra sıra hepimizin sevdiği içeceklerle -benim için üstü nane yapraklarıyla örtülü bir limonata, Çınar için ekstra iki küp şekerli bir latte, Barlas için koyu bir americano, kendisi için de bir Türk kahvesi- uzaktan gözüktüğünde aynı anda masaya bir çanta daha fırlatıldı. Çantanın geldiği yöne başımı çevirdiğimde ise kahkahamın dudaklarımdan dökülmesine neden olacak bie görüntüyle karşılaştım.

Gizem altında depresyon eşofmanı, üstünde 'I hate this life (Bu hayattan nefret ediyorum)' yazılı oversize bir sweatshirt ve ev topuzuluyla ağlamaklı bir şekilde masaya yaklaşıyordu. "Yemin ederim üniversitede de fizik göreceğimi bilseydim bu bölümü seçmezdim ya! Kalem oynatamadım sınavda! Umarım dersi alttan almak zorunda olmam." diye kendini masaya bıraktığında Caner de masaya ulaşmış sevgilisine sarılmıştı. "Üzülme yapmışsındır bir şeyler. Hem sınavlar bana vız gelir diyerek girmedin mi sen final haftasına?" dediğinde Gizem dudaklarını büzüp masaya kendini bıraktı. "Onun yerine sınavlar bana girdi!"

"Çak kanka. Resmen fiziksel acı yaşıyorum." diyen Çınar yumruğunu uzattığında Gizem de hüzünle yumruğunu onunkine vurdu. "Hadi hadi, üzülmeyin. Siz mi yapamayacaksınız?" diye ortama neşe vermek istediysem de iki kafa da, hatta üç kafa da, başını kaldırıp bana "Evet." dediğinde gülüp teselli etmekten vazgeçtim.

"Açıklanan var mı kuşum?" dediğimde başını geriye yatırmış olan Barlas başını kaldırıp, "Hayır. Açıklamasalar daha iyi olur zaten." dediğinde gülüp omzuna yaslandım. "Ben zaten sayısalcıyken niye sözel yer seçtiysem? Kafama sıçayım." dediğinde Caner'le bakışıp gülmemek için dudaklarımızı kapattık. Üçü de öylesine yorgun ve sinirli gözüküyordu ki bir kibrit çaksa ortam alev alabilirdi.

Hüzün Kovan KuşWhere stories live. Discover now