XXVIII

5K 301 85
                                    

Yine yine yeniden ben!

En son Mercan'ımızı ağlarken bırakmıştık.

Bakalım neler olacak.

Hadi geçelim 💃🏼.

Barlas Soysert

Kafam patlayacakmış gibi ağrırken bulanık gören gözlerimle yerimde doğruldum ve başımı ovuşturup ağrının geçmesini bekledim. Ama ağrı geçmek yerine daha da artınca küfrederek ayağa kalktım ve el yordamıyla yolumu bulmaya çalışarak mutfağa ilerledim. Dolaptan bir ağrı kesici bulup içtikten sonra kendimi çuval gibi sandalyeye bıraktım ve başımı ovuşturmaya başladım.

En son ne olmuştu, neredeydim, ne yapmıştım hiçbir şey hatırlamıyordum. Zihnimde kalan son şeyler anneme gittiğim ve anneme derdimi açtığımdı. Sonrasında Casper'a attığım mesajlar bile hayal meyaldı. Gerisinde film kopmuştu zaten.

Baş ağrım geçene kadar sandalyeden kalkmadım. Saatlerce, belki de dakikalarca... Zaman kavramını tamamen yitirmiş gibiydim. Tüm hayatım altüst olmuştu. Tepetaklak, bir ipte yürüyor gibiydim.

En son annem öldüğünde böylesine büyük bir boşluğa düşmüştüm. Şimdi de onun bir benzerini yaşıyordum. Belki o kadar şiddetlisi olmasa da benzerdi.

Babamı kaybetmiştim, kaybetmekten de öte; hıyanetinden ötürü bir anda nefretle hayatımdan silmiştim.

Casper'ı kaybetmiştim. Beni güldüren, bana aşık olduğunu söyleyen; beni anladığını, hissettiğini söyleyen kişiyi kaybetmiştim. Beni seven herkesi kaybediyordum. Beni seven herkes bir şekilde beni bırakıp gidiyordu.

Baş ağrımın hafiflemesiyle yerimden kalktım ve yalpalaya yalpalaya odama kadar geri gittim. İçki içmenin en kötü yanı buydu işte. İçtikten günler sonra bile kendime tam anlamıyla gelemiyordum.

Kısa bir duşun ardından üstüme bir kazak ile pantolon geçirip pardesümü de üzerime geçirip evden çıktım. Ne yaptığımı, nereye gittiğimi; hiçbir şeyi bilmiyordum. Beynim bomboş gibiydi.

Arabaya binip körlemesine sürerken dahi ne yapacağımı nereye gideceğimi bilmiyordum.

En son Beyoğlu'nun sokakları gözlerimden içeri girmeye başladığında nereye gittiğimi anlamıştım.

Galata Kulesi.

Benim rahatladığım, huzur bulduğum mekana. İstanbul'un en büyülü mekanına... İstanbul'u İstanbul yapan mekana...

İstanbul'a aşık olmama sebep olan o yere.

Arabayı rastgele bir mekana park edip yürümeye başladığımda Galata Kulesi de önümde yükselmeye başlamıştı. Kar atıştıran havanın içinden göğe doğru yükseliyordu. Kahve taşları ve mazlum duruşuyla herkesi kucaklayan annemi anımsatırdı bana.

Annemin de en sevdiği mekandı. Belki de o yüzden benim de en sevdiğim mekandı.

Galata Kulesi'nin önünde durduğumda anılar gözümün önüne gelmeye başlamıştı bile.

"Bu duvarları görüyor musun Barlas? Bunlar yıllar öncesinden İstanbul'un topraklarına yerleşmiş taşlar; insanların sırtlarında taşıdığı, taşırken ellerini kanattığı taşlar bunlar. Harcına ter ve kan karışmış duvarlar bunlar. Bunlara iyi bak çünkü bunlar bizim yuvamızı inşa edenlerin izleridir."

Suna Soysert. Saçlarımın ve gözlerimin atası, yufka yürekli annem.

O İstanbul'a aşıktı; mutluluğa, aşka, güzelliğe aşıktı.

Hüzün Kovan KuşWhere stories live. Discover now