XVI

5.5K 325 81
                                    

Mercan Belçin

Uyanmama rağmen gözlerimi açamayacak kadar yorgun hissediyordum kendimi. Karın ağrım gitmiş ama yerine şiddetli bir baş ağrısı gelmişti. Bilincim yavaş yavaş yerine geldiğinde dışarıdan duyduğum sesleri dinlemeye başladım.

"Uzun zamandır olmuyordu Şule, iyi gidiyordu..." diye ağlayan babamın sesi ile geceden beri susmayan gözyaşlarımdan biri daha aşağı doğru kaydı. Elimle onu silerek yatağımda doğruldum.

Tam o esnada açılan kapı ile halam içeri girdi. "Uyandın mı bitanem?" diyerek yanıma oturdu. Ona cevap vermek yerine uzanıp, kollarımı boynuna doladım. Tekrar ağlamak istemiyordum zaten tüm gece ağlamıştım neredeyse.

Bir süre sonra beni geriye doğru çekerek yüzümü avuçladı. "Daha iyi misin?"

Burnumu çekerek başımı salladım ve bir şeyler konuşmaya çalıştım. Ağlamaktan kısılan sesimi çıkarmakta zorlanarak mırıldandım. "Ben... hava almak için-"

İçeri giren babamla lafımı yarıda kestim. Sessizce yanıma kadar gelip telefonunu uzattı. Bezmiş yüz ifadesinden annem olduğunu anlamıştım zaten ama telefonu alır almaz "Mercan!" diye bir çığlık atarak tezimi doğruladı.

"Dünden beri açmadın telefonlarımı, fenalaşmışsın yine!"

"Anne iyiyim merak etme, her zamanki olan şeyler..."

"Sesin iyi gelmiyor..." dedi daha sakin bir tonda.

"Gerçekten iyiyim, sadece dinlenmem gerek"

İç geçirerek devam etti. "Tamam ama iyi olunca beni ara lütfen, çünkü baban fenalaştığını bile haber vermeye tenezzül etmiyor malum!"

Babam öfkeyle karışık gülerek "Sanki haberi olsa ilk uçakla gelecek de laf ediyor..." dedi. Halamın kaş göz etmesi ile sussa da içinden hâlâ söylendiğinden emimdim.

"Tamam anne ararım." diyerek kapattım ve yanıma oturan babamın omzuna başımı koydum. "Saat kaç?" diye sordum birden aklıma düşen Barlas'la. "2'ye geliyor," diye cevaplayan halam ilaçlarımı ve bir bardak suyu da elime tutuşturdu. "Çok uyumuşum..." dedim zoraki bir gülümseme ile ve suyu içerken acıyan ağzımdaki yaralarla tekrar suratımı ekşittim.

"Normal olan zaten uyuman Mercan!" dedi babam. Başından beri beni bunaltmayacağına söz vermiş olsa da dinlenmediğim veya buna engel olmadığı için kendini suçluyor gibiydi.

"Neyse iyiyim ben, nazlamayı bırakın hadi!" dedim şakayla karışık. "Yemeğini buraya getireyim mi?" diyen babama gözlerimi devirdim. "Az önce ne dedim?" diyerek yorganı üstümden attım ve ayaklandım. "İyiyim, ve yürüyebiliyorum!" dedim kollarımı iki yana açıp sırıtarak.

Üçümüz neşeyle  yemek yerken aklımda hala dün gece bıraktığım Barlas vardı. Ona yazdığım için ilk kez kendimi bu kadar pişman hissediyordum ama şu an tekrar ona yazmak, iyi olduğumu söylemek için de can atıyordum.

Yemek boyunca hepimiz kafa dağıtmak için bambaşka konulardan konuştuk, tartıştık, güldük... Ama en sonunda daha fazla dayanamadım. "Ben bir Gizem'i arayım o da merak etmiştir." diyerek ayaklandım. Ve cevaplarını beklemeden koşar adım odama çıktım. Telefonumu açıp başka hiçbir bildirimle ilgilenmeden Barlas'ın sohbet ekranına girdim.

Casper: Günaydın kuşum (15.17)

Hüzün Kovan Kuş: Neyin var? (15.17)

Casper: Günaydın dendiğinde senin de günaydın demen gerekir (15.18)

Hüzün Kovan Kuş: Kaç gündür tuhaf olduğunun farkında mısın? (15.18)

Hüzün Kovan KuşTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang