XXXIX

5.5K 243 133
                                    

Medya: Barlas

Hoşgeldiniz kuzularım!

Mercan ve Barlas sizi bekler...

Mercan Belçin

Derin yutkunmam saatin tik taklarının yankılandığı salona bomba gibi düşerken ilk önce Barlas bana baktı ve dudağının kenarını hafifçe kıvırdı.

Babam ise mahkeme memuru havasını bozmadan tek kaşını kaldırıp bize karşı koltuktan bakmayı sürdürdü.

Çok fena yakalanmıştık.

"Söyleyin bakalım çocuklar bana neyi söylemeyi unutmayacak Mercan?" diyerek sessizliği aniden yırtan babamla Barlas da aynı benim gibi derin bir şekilde yutkundu.

Araba farına yakalanan iki şaşkın tavşan olarak kalakalmıştık.

"Mercan?" diye sözünü cevaplamamı isteyen babam ile usulca Barlas'a baktım. O babamla tanışmak için heveslenen, bu gizli işten bir an önce kurtulalım diyen Barlas gitmiş yerine dilini yutmuş put gibi bir Barlas gelmişti. İçimden bu duruma kahkahalarla gülerken dışım tek bir kıkırtıyı bile dışarı taşırmanın cezasını bildiğinden aynı Barlas gibi put gibi duruyordu.

"Şimdi şöyle ki," diyerek konuya girmeye çabalayan Barlas ile tam kahkahalarım dudaklarımdan firar ediyordu ki kapı çalındı. Babam, "Bu saatte? Hayırdır inşallah?" diyerek koltuğundan kalkıp, "Açıklamanızı hazırlasanız iyi olur." dedi ve kapıya doğru yöneldi.

Babamın odadan çıkışıyla ise sessizce gülmeye başladım. Benim gülmeye başlamamla ise Barlas da gülmeye başladı. "Daha sevgili olalı bir gün oldu. Ama babam bizi yakaladı." diyerek gülmeye devam ettiğimde başıyla onayladı. "Bu kadar zor olacağını düşünmemiştim." diye fısıldadığı sırada içeri giren babam ve halamla sesini kesti.

Ben ise halamı görür görmez derin bir oh çektim. Halam kesinlikle bu ailenin en rahat insanıydı.

İçeri geçen halam boyalı sarı saçlarını neşeyle arkaya ittirdi ve "Mercan, bir tanem! Nasılsın?" dedi ve koltukta oturan benim yanıma gelip yanağıma sulu bir öpücük kondurdu. Sonra ise gözlerini muzip bir tavırla yanımda kaskatı oturan Barlas'a çevirdi. "Seni hatırlıyorum!" diye çığlık attığında Barlas ile aynı anda buz kestik. "Şey..." diye lafa giren Barlas'ı halam, "Sen şu kafedeki çocuksun!" diyerek susturduğunda babam da koltuğa oturup 'hım'layarak başını salladı. "Kafede ne işle meşgulsün yavrum?"

"Ay abi! Bir sesi var bu çocuğun! Valla dinle dinle ayılama yani!" diyerek kendini tekli koltuğa atan halam ikimize muzipçe gülümsedi. Ne olduğunu anladığından emindim. "Şarkıcısın yani?" diyen babamla girdiği şoktan sıyrılan Barlas, "Hayır efendim. Orası arkadaşımın kafesi, sadece arada bir şarkı söylüyorum." dedi.

Babam ise cevaptan tatmin olmayarak, "Ne işle uğraşıyorsun?" dediğinde ben atladım. "Babacığım, Barlas İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuar'ında tiyatro okuyor." Babam kaşlarını kaldırarak onayladı ve "Demek adın Barlas. Ailen ne işle meşguller?"

"Babam bir doktor. Kardiyolog. Annem ise," diyerek yutkundu ve bana baktı. Artık gözlerinde o derin acı yoktu. Kanayan gözlerle bakmıyordu. İyileşiyordu. Onunla beraber ben de iyileşiyordum. "Annem ise 8 ay kadar önce vefat etti." dediğinde babam kuşkucu ebeveyn rolünden sıyrılıp hakiki bir üzüntüyle başını salladı. "Allah rahmet eylesin oğlum. Bilmiyordum."

"Sıkıntı değil. Söylemek artık o kadar acı vermiyor." dedi bana güzel bir şekilde gülümseyerek. Onun bu gülüşüyle içimde bir şeyler heyecanla küt küt atmaya başlarken benim bu heyecanımı babam böldü. "Annesizlik zordur. Benim annem de ben küçükken vefat etti." dediğinde Barlas gözlerini benden çekti ve "Allah rahmet eylesin." dedi.

Hüzün Kovan KuşWhere stories live. Discover now