2

4.1K 355 186
                                    

Onu koruduk.

Pencereden dışarıyı izlerken parmaklarım nemli saçlarımda dolaşıyordu. Yağmur bir saniye bile durmamış aksine hızını arttırmıştı sanki. Ağaçların arasından toprağa dokunan damlalar öylesine şiddetliydi ki sanki su ve toprak kendi aralarında kavga ediyorlardı. Düşüncemin saçma olduğunun farkındayım ve eğer bunu Baekhyun'a söyleseydim aptal olmaya bir son vermemi söylerdi ters bakışlar atarak.

Başımı yasladığım camdan çekerken alnımı kaplayan soğukluğun zihnimin içindeki düşünceleri dondurmasını her şeyden daha çok ister olmuştum aynı anda. Yapabileceğim bir şey yoktu, her şey elimden kayıp giderken sessiz kalmak en çok nefret ettiğim şey haline gelmişti ve şu an Baekhyun ile olan ilişkim tam anlamıyla böyleydi. Gidiyordu ve ben onu durduracak bir şey yapamıyordum.

Diğer arkadaşlarıyla daha mutlu olduğunun farkındaydım. Onlarla ortak bir noktada birleşiyordu hiç değilse sıkıldığı için hayvanlar hakkında soru sormak zorunda kalmıyordu onların yanındayken. Kendimi bir gençten daha çok ihtiyar gibi hissediyordum onun yanındayken itiraf etmem gerekirse. Bana göre çok daha hızlıydı, çoğu zaman aceleci bile olduğu oluyordu, renkli kıyafetlerden hoşlanıyordu, sosyal medyayı çok sık kullanıyor ve son trendleri bile takip ediyordu. Onunla arkadaş olmak hayatımdaki en güzel şeydi ama uzaktan bakınca onun için kötü zamanlarmış gibi hissettiriyordu nedensizce. Onun hakkında düşünmeyi seksen altıncı kez bırakmaya çalıştım yine üzerimdeki yabancı kıyafetlere, içinde bulunduğum temiz, sıcak odaya ve Baekhyun'un nerede olduğuna odaklanmaya çalıştım. Zihnim ne zaman Baekhyun'u hatırlamaya başlasa kötü düşünceler zihnimdeki deliklerden çıkıyorlar ve yerlerine asla  geri dönmüyorlardı.

Evet, kendime geldiğimde daha önce hiç bilmediğim bir yerdeydim. Sıcak bir yatağın içinde uyanmıştım. Üzerimdeki kıyafetler bana ait değildi ve Baekhyun yanımda değildi. Birinin beni çıplak gördüğünü düşünmek bile mideme kramplar girmesine neden oluyordu.

En son duyduğum ses birden çok kurdun hırlama sesleriydi. Öleceğimizi düşünüyordum ama şimdi sıcak bir odanın içindeydim. Yavaşça pencereden uzaklaştım zaten yağmur yüzünden bir şey göremiyordum. Tekrar yatağa oturdum yapacağım başka bir şey yoktu. Uyandığımda ve başka bir yerde olduğumu fark ettiğimde yaptığım ilk şey kapıya koşmak olmuştu ama kapı kilitliydi. Kaçırılmış olma olasılığımızı düşünüyordum her şey bunun üzerinde yoğunlaşıyordu çünkü. Bulunduğum odanın ardında birilerinin konuştuğunu duyabiliyordum.

Tüm olanlardan sonra bunun da başımıza gelmesiyle birlikte Baekhyun asla yanına yaklaşmama izin vermezdi bundan kesinlikle emindim. Benden nefret ediyor olmalıydı tabii hala yaşıyorsa. En son sırtımdayken ve o kurt seslerini duymamışken bir şeyler mırıldandığını duymuştum. Belki o kurtları benden önce görmüştü ve beni uyarmaya çalışmıştı ama aptal olduğum için anlayamamıştım.

Sırtımı yatak başlığına yasladığımda gözlerimi odanın içinde gezdirdim. Odanın sol tarafında kocaman bir pencere vardı. Eşya bakımından yoksundu ama buna rağmen dağınıktı. Sanırım burada bir erkek kalıyordu çünkü yerde ve şöminenin yanındaki koltuğun üzerinde çokça kıyafet vardı. Kapının arkasında büyük bir giysi dolabı, onun karşısında yatak, ve pencerenin bittiği yerde birkaç saksı vardı ama çiçekler su verilmediği için solup gitmişlerdi. Duvarlarda asılı olan boynuzları saymazsak oda bu şekildeydi. Neden bu kadar çok boynuz vardı ki? Nereden bulmuşlardı bunları?

Kapının kilidinin açıldığını duyduğumda kambur duruşumu düzelttim ve yatağın ortasından ucuna doğru hızlıca hareket ettim. Eğer gerçekten birisi beni ve Baekhyun'u kaçırmışsa onlara karşı zoru oynayacaktım. Tüm gücümü kullanacak ve Baekhyun'u bırakmaları için yalvaracaktım. Gelen kişiye saldırmalı mıyım yoksa onun atağa geçmesini mi beklemeliyim diye düşünürken kapı yavaşça açılmıştı. Nefesimi tutmuş bir halde beklerken içeriye benden bir karış daha uzun, daha kalıplı ve sert yüz hatları olan birisi girmişti. Ona saldırmayıp beklemem belki verdiğim en akıllıca karardı çünkü vücudu öylesine güçlü duruyordu ki beni tutup yere fırlatamasının iki saniye süreceğinden adım kadar emindim.

The Boy /SEKAI Where stories live. Discover now