14

2.6K 277 120
                                    

Aynı zamanda bir canavar.

İki gün oldukça sessiz ve hızlı geçmişti, zamanımın çoğunu Minseok ile birlikte nehir kenarında yürüyüş yaparak ya da evin salonundaki koltuklarda  uzanarak geçiriyordum. Onunla aramda olan bağ bu iki gün içinde daha da kuvvetlenmişti. Kendimi onun yanındayken güvende hissediyordum. Hiç olmadığım kadar güçlü hissediyordum, onu diğerlerinden koruyabilecek tek kişi benmişim gibi hissediyordum. Chanyeol ona sataşmaya başladığında hissettiğim duyguyla Minseok'u korumaya çalışıyordum  ve Chanyeol her seferinde şaşkınlıkla uzaklaşıyordu. Zamanımı Jongin'den daha fazla Minseok ile geçiriyor olmam belki planında başarısız olduğunu hissetmesine neden olmuştu ve bu yüzden benimle daha az uğraşıyordu. Ah, Jongin demişken o tamamen karmakarışık bir konuydu.

Beni boğmaya çalıştığında bile bu kadar yakınımda durmamıştı. Benden nefret ettiğini söyleyen, beni öldürmek istediğini her fırsatta önüme iten alfa kurt odasında güzel koktuğumu söylemişti boynuma öpücükler bırakarak. İki gün içinde olan şeyler bundan daha fazlası değildi belki ama duygusal olarak bir labirentin içinde sıkışıp kalmıştım. Beni kokladığı, elimi sıkıca tuttuğu, belime sarıldığı günün gecesinde ona hikaye anlatırken yatağımda uzanmıştı sessizce. Tekrar yanımda uyumasını istemiyordum büyük bir heyecan ve merakla onu uyurken izlemek istemiyordum ama o yanımda uyumuştu, üstelik hikayenin sonunu bile dinlememişti.

Gizemli, kendimden emin, yakışıklı görünüşü uykudayken tamemen kayboluyordu bunu fark edebilmiştim. Bana dönük yüzünü izlerken onun yanında geçireceğim sayılı günlerin olduğunu bilerek yüzünü hafızama kazımaya çalıştım. Alnını kapatan siyah saçları hafifçe geriye ve sol tarafa doğru düşmüştü. Seyrek kaşlarını çatmadığı sayılı anlardan birisiydi ve bunun keyfini doyasıya çıkarmıştım. Kurumuş ve hafifçe çatlamış dudakları aralıklı bir şekilde karşımda duruyordu o anda. Bana söylediği tüm kötü sözler için o dudaklarına vurmak istemiştim hem de defalarca. Dün duş aldığım için şömineyi yakmıştı üstelik bu kez üşüyüp üşümediğimi bile sormamıştı. Chanyeol diğer odadan çıkıp tüm evin cehennem kadar sıcak olduğu hakkında söylenmeye başladığında Jongin sessiz kalmaya devam etmişti.
Bundan nefret etmiştim çünkü Chanyeol'un kendi başına yıktığı oyununu tekrar önüme itmesine neden olmuştu onun  bu hareketi.

Sabah kahvaltısında masada meyveleri gördüğümde Jongin çamura bulanmış kıyafetlerini saklamaya çalışırcasına önümden koşarak uzaklaşmıştı. Minseok gülerek omzumu dürterken Jongin'e et yerine meyveleri tercih ettiğimi söylerken beni ne kadar ciddiye aldığını birinci dereceden tanık olmanın şokunu yaşıyordum. Neden bunu yaptığına dair bir fikrim yoktu ona sormak istesem bile onun yanına gidebilecek kadar cesur hissetmiyordum kendimi. Odasına girdiğimde her şeyin yolunda olacağından emin değildim. Beni bir kez daha koklamak isterse - ya da o olay her ne ise - buna bir kez daha  izin verir miydin emin değildim ve izin verirsem ne olurdu ondan bile emin değildim. İki gün içinde yaptığı her şey yeterince kafa karıştırıcı değilmiş gibi benim için meyve toplamasına ne demeliydim?

Yapmaya çalıştığı son iyilik mi?

Ya da yarın kızışma dönemine giriyordu bu da onun için bir hediye miydi? Ah, saçmalıyorum kesinlikle.

Sadece insanlardan nefret etmeyen ve nefret ediyormuş gibi davranan alfaydı. Onunla iyi anlaşıyordum bu nefreti kaldırınca, ona anlattığım hikayeler hoşuna gidiyordu ve Wufan'ı yok etmesi için ona gereken tek kişi bendim. Tüm bunları düşününce bana iyi davranmasının nedeni o kadar da göz alıcı gelmiyordu, hiç değilse Chanyeol'un düşündüğü ve olmasını istediği şey değildi.

The Boy /SEKAI Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ