5

3.3K 326 220
                                    

Onun cesaretini kırdık.

Nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum, kendimle konuşmaya başladığımda bile her şey karmakarışık bir hale bürünmeye başlıyordu. Zihnimin içi bir savaş alanı gibiydi ve şu ana dek sağ kurtulan ya da kurtulmaya çalışan olmamıştı.

Kayıplarım büyük ve acı vericiydi. Birinin anılarımı beynimin içinden alması için her şeyi yapabilirdim. Olan biten her şeyi unutmuş olmayı ya da herkesin beni unutmuş olmasını çok isterdim.

Nemli kıyafetlerimi çekiştirerek yatağın içinde kıpırdandım tekrar. Düşüncelerim ve yaşadığım olumsuzluklar Baekhyun'un 'her zaman neşelisin' diyerek bahsettiği olumlu tarafımı parçalara ayırmıştı. O tarafımı en sevdiğim kitaplarımla birlikte çöpe atmıştım acımadan. Gözyaşlarımı silmekten yorulmuştum, birinin ne olduğunu anlatması için bağırmaktan sesim kısılmıştı, kapıya vurmaktan ellerim acımaya başlamıştı.

Her şeyin daha da iyiye gitmesini istemiştim sadece. Bu dileği tutarken  daha kötü şeylerle karşılaşmayı aklımın ucundan bile geçirmemiştim ama olan biten buydu.

Annem, babam yüzünden evi terk etmişti. Beni düşünmemişti bile.

En yakın arkadaşım olduğunu düşündüğüm Baekhyun sadece onu ormana sürükledim diye zaten kötü olan hayatımı şimdi cehenneme göndermişti.

Babam kendi oğluna değil başkalarına inanmayı seçerek aslında bana ne kadar güvendiğini göstermişti.

Bir kurt adam tarafından kaçırılmıştım.

Çıplak yatağın ve bomboş odanın içinde nemli kıyafetlerimle üşümeye devam ediyorken tekrar kapıya baktım. Neredeyse saatlerdir bu odadaydım, yağmur yavaşlamış ve şafak sökmek üzereydi ama burada olduğumu fark eden birisi yok gibiydi.

Kaç kez onun adını söylediğimi hatırlamıyordum bile ama gelmemişti. Onu en son odamda görmüştüm, hırlıyor ve bir eli ağzımı tutuyordu bağırmamam için. Kendime geldiğimde bu odadaydım, tek başımaydım.

Her zaman olduğum gibi.

Sayısını unutmuştum ya da bir zamandan sonra saymayı bırakmıştım emin değilim ama neden burada olduğuma dair en küçük bir fikrim yoktu. Onların sürüsüne girmediğime emindim. Onu kızdırmadığıma emindim.

Ama Tanrı işleri kötüleştirebilirmek için bu kez onu kullanmayı seçmiş gibiydi. Buz gibi olmuş parmaklarımı yatağın içine bastırırken ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Onun gözlerine bakmak bile ölesiye korkmama neden oluyordu şimdi burada bana ne yapacağını kimse bilmiyordu. İstediği her şeyi yapabilirdi değil mi?

Dahası babam her sabah olduğu gibi beni uyandırmak için odama gelip beni yatağımda bulamayınca ne yapacaktı? Okula gitmediğimi, komşuların beni görmediğini ya da telefonumu bile yanıma almadığımı fark edince ne yapacaktı?
Kendimden daha çok onun için endişeleniyordum. Ona gidebileceğimi söylemiştim ama bunu yapmaya cesaretim yoktu ve asla olmazdı. Sadece çok kızgın ve kırgındım. İstediğim şeyler beni anlaması, bana inanaması ve söylediğim şeylere inanmıyor olsa bile bana güvenmesiydi ama bunları yapmamıştı.

Bir kez daha yataktan kalkıp kapıya yaklaştığımda üşüdüğüm için birbirine çarpmaya başlayan dişlerimi sıktım. Wufan bana sıcak bir oda, kuru kıyafetler ve yemek vermişken o hiçbir şey vermemişti. Sesimi duymaması için sağır olması gerekiyordu öyle değil mi? Kapının üzerinde daha fazla tutunamayan ellerim aşağıya kayarken alnımı kapının sert yüzeyine yasladım.

The Boy /SEKAI Onde histórias criam vida. Descubra agora