4

3.4K 325 372
                                    

Onu herkesten ayırdık.

"Baekhyun ile aranız nasıl oğlum?" Babam bilgisayarından kopabildiğinde bana söylediği ilk şey bu olmuştu. Yemek masasında iş ile ilgilenmeyeceğine dair verdiği sözü unutmuştu ve ona hatırlatmak için kendimi çok yorgun hissediyordum. Akşam yemeğinde kötü, mutsuz, yapayalnız ve ezik olduğumu göstermemek için gösterdiğim ekstra çabayı fark etmemişti. Beni çok nadir üzgün görürdü sadece. Ya notlarım beklediğimden daha düşük geldiğinde ya da kedim beni tırmaladığında.

"İyi." Gülümsemeye çalıştım. "Gayet iyi."

"Son günlerde buraya uğramıyor. Aranızın kötü olduğunu düşündüm."

Baekhyun neredeyse her gün bize gelirdi. Onun için yaptığım kahveleri seviyordu her ne kadar konuştuğum şeyleri sevmese bile. Ailesi çok sık kavga ettiği için beni bir kaçış noktası olarak gördüğünü biliyordum o yüzden yatağımı işgal etmesine bir şey söylemiyordum. Çoğu zaman gece bile gelir ve yatağımda uyurdu. Böyle şeylerin onu yorduğunu ve agresifleştirdiğini, en önemlisi ise sevgiden yoksun bıraktığını biliyordum. Bu yüzden birisinin onu sevmesini çok istiyordu.

"Yoğun bir dönemdeyiz baba. Biliyorsun okul gezisinden yeni döndük ve şimdi proje ödevlerine yönelmemiz gerekiyor."

Gözlüğünü çıkarıp masanın üzerine koyduğunda kendi aptallığıma yumruk atmak istedim. Babamla konuşmadığım bir şey vardı. Ne zaman konuyu açsa hızlıca kapatıp bulunduğumuz yerden uzaklaşıp, kaçıyordum. Bunun için kendime yalanlar buluyordum. En son Patates'in yatağıma tuvaletini yaptığını söylemiştim ama o esnada Patates içeri giren bir sineği kovalıyordu. Yalan konusunda şansım daha kötü oluyorken neden buna devam ettiğimi bilmiyordum bile.

"Gezi hakkında hiç konuşamadık Sehun. Sanki o konuyu açtığım her an benden kaçıyorsun. Orada bir şey mi oldu yoksa?"

"Hayır, hayır, hayır." Hızlıca başımı sallarken tek kaşı havalanmıştı. Baekhyun'un hayatını mahvediyordum az kalsın, onunla olan arkadaşlık ilişkimi tuvalete atıp sifonu çekmeme neden olacak şeyi yapmıştım, kurt adamların gerçek olduğuna kendi gözlerimle şahitlik etmiştim. Daha ne olabilirdi ki? "Sıradan şeylerdi. Gittim, Baekhyun ile birlikte çadırda kaldım, ormanın içine girmemiz yasak olduğu için pek keyif verici bir şey yoktu. Gece baykuşların ötüşünü dinledim. Bu kadar."

"Emin misin?" İnanmıyormuş gibi bakmaya devam ettiğinde bir şeyler daha eklemeli miyim diye soruyordum kendime. Birkaç ayrıntı daha işime yarayabilirdi belki.

"Evet ve sınıfımdaki çocukların çok gürültücü olduklarını bir kez daha anladım. Tanrım! Ah, atladığım bir şey daha var. Gittiğimiz bölgede hiç ayı yokmuş öğretmenimiz öyle söylemişti."

Neşeli bir tavırla konuşmayı bitirdiğimde derin bir nefes aldı. O tavrım masanın üzerindeki kağıtları masanın sol tarafına bıraktığını gördüğümde yarıda kesilmişti. Ellerini bana uzatığında yüzünü kaplamış endişe beni korkutmaya başlamıştı.

" Sehun..." Ellerini tuttuktan sonra dolu gözleriyle bana baktı bir kez daha. "Öğretmenin bana gezide kaybolduğunu söyledi. Kamp alanına geri döndüğünde ağaçların arasına bakıp gülüyormuşsun. Orada birinin olmadığından emin olduğu için bana bunu söyledi."

The Boy /SEKAI Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon