17

2.5K 277 200
                                    

Evine geri dönmelisin.


Kaşımdaki yarayı temizleyen elfe sormak istediğim onlarca soru vardı ama sesim Jongin'in çığlıkları arasında sönüp gidiyordu. Luhan'ın kendinden emin sesini bir kez daha duyduğumda kırılmış cesaretimi toplamaya çalışıyordum. Vücudumdaki yaralar kalbimdeki boşluk kadar acıtmıyordu artık.

Her şeyi mahvetmiştim.

Bir yalana inanarak kaç kişinin hayatıyla oynamış olduğumu bile bilmiyordum. Sürünün içindeki herkes şu an benim yüzümden canından olabilirdi.

Bir kez daha Jongin bağırdığında gözlerimi sıkıca kapattım. Ağlamam bir şeyleri değiştirmiyordu. Onun istediği gibi Wufan'ın bana mühürlenmesini sağlamıyordu, bir aptal olmayı bırakmamı sağlamıyordu, onun iyileşmesini sağlamıyordu.

"Canınızı mı acıttım?" Kibar bir şekilde sorduğunda dişlerimi sıktım. Bunu kesinlikle  hak etmiyordum. Şu an vücudumda daha çok yara olmalıydı belki. Luhan beni gördüğü ilk anda çok  korkmuş görünüyordu ama böyle bir şeyi hak eden kişinin aslında ben olmadığımı bilmiyordu. Onu Jongin'in olduğu yere götürdüğümde tüm güzelliğini bir kenara bırakarak bağırarak küfür etmişti.

Önümdeki adamdan uzaklaşıp yatağımın içine girdim sessizce. Kendi kanıma bulanmış kıyafetlerim ya da açık yaralarım umurumda bile değildi. Diğer odadan duyulan çığlıklar bana dinmeyen acı verirken bacaklarımı karnıma doğru çekerek ağlamaya devam ettim.

"Henüz pansumanınızı yapmayı bitirmedim." Aynı sesle konuştuğunda gözlerimi sıkıca kapattım. Jongin'in bir ölüyü andıran görüntüsü gözlerimin önünden gitmiyordu. Onun ardından eve girdiğimde teni solgundu, kan göğsünden aşağıya ve boynuna doğru çıkmıştı. Bir anlığına dokunduğum teni öylesine soğuktu ki o kıpırdayana dek onun öldüğünü düşünmüştüm.

Ne yapacağımı bilmiyordum sadece  onun iyi olmasını istiyordum şimdi.

Beni boğan his saniyeler içinde artarken sıcak bir el yavaşça omzuma dokundu. "Bu şekilde Alfa Jongin'in hayatta kalmasına yardımcı olamazsınız. Ağlayarak, acı çekerek, pişmanlık hissederek onun kanını kurtboğan otundan temizleyemezsiniz."

Gözlerimi aralayıp karşımda duran adamın güzel yüzüne baktım. Bu geceye yakışmayacak kadar güzeldi, yaptığım yanlışları ortadan kaldıramayacak kadar güzeldi. " Ne yapmam gerekiyor? "

" Wufan bir savaşı başlattı ve bu savaşta Kızıl Pençe sürüsünün yanındayız." Yavaşça yatağa oturduğunda parmakları ıslak yanağımı okşamıştı. Uzun parmakları tüm acılarımı uzaklaştırmıştı sanki bedenimden. "Bildiğiniz bir şey varsa bunu liderim Luhan'a anlatmalısınız. Bu gece çok kan dökülecek  yanlış kişilerin ölmesini istemiyorsanız bildiğiniz her şeyi anlatmalısınız. Karşılığında Luhan size istediğiniz şeyi verecektir."

"Jongin'in hayatta kalmasını sağlar mı?" Kırılgan bir sesle sorduğumda gülümsedi.

"Bu karşılıksız yapılan bir şey. Wufan ölene dek birbirlerini koruyacaklar bunun için yemin ettiler. İyi düşünün anlatmak istediğiniz herhangi bir şey varsa onu nerede bulacağınızı biliyorsunuz." Kanlı bezleri ve pamukları alarak ayağa kalktığında seslice yutkunup söylediklerini düşünmeye başladım. Jongin'in çığlıkları, Luhan'ın emirleri, yabancı sesler kulaklarıma dolarken bildiğim şeyleri kendime saklayarak iyi bir şey yapıyor muydum gerçekten? Chanyeol'un yaptığı şeyi saklayarak kimi koruyordum?

Sahi o neredeydi? Kyungsoo onu ne hale getirmişti? Düşündüğüm gibi onu öldürmüş müydü?

Yataktan çıkıp gücümü toplamaya çalıştım, Wufan sürüsünü toplayıp buraya gelmeden önce her şeyi halletmeliydim. Şu an beni mutlu eden tek haber Jongin'i herhangi bir karşılık beklemeden iyileştirmeye çalışmalarıydı. Adım attığım her yerde bir orman elfine çarpıyordum  ve onların bana iyi olmadığımı söylemesine aldırış etmeden koridorun başındaki kapıya doğru ilerlemeye devam ediyordum durmamaya çalışarak. Jongin'in yalvarışlarını duyduğum anda ayaklarım yere çivilenmişti adeta.

The Boy /SEKAI حيث تعيش القصص. اكتشف الآن