3

4K 331 304
                                    

Ona güven verdik.

Saatler sonra yataktan tamamen çıkabilmiştim. Yağmur durmuş sayılırdı ama hava karardığı için Wufan geceyi onunla birlikte geçirmemiz konusunda ısrar etmişti. Bir kez daha Baekhyun'un yanına gidip bu konuyu onunla konuşmak istemiyordum. Benden zaten nefret ediyordu gecenin karanlığında kamp alanını bulmaya çalışarak her şeyi daha fazla berbat etmek istemediğimi bilmese olurdu sanırım. O yüzden daha fazla nefreti kaldırabileceğimi düşünerek burada kalmayı kabul ettim.  Wufan buna mutlu olmuş gibiydi odadan çıkarken. Akşam yemeği için ne istediğimi defalarca sorduğunda midem ve beynim açlık kavramından çok uzaklardı. Onu yormamak ve daha fazla yük gibi hissetmemek için çorbanın iyi fikir olacağını söylediğimde bunun iyi bir fikir olduğunu söylemişti. Sanırım benim gibi yemek yapamıyordu. Yaklaşık yarım saatin ardından evin giriş kapısı birkaç kez çalınmıştı.

Siyah saçlı, beyaz tenli, benden daha kısa bir adam içeriye girdiğinde Wufan ve ben mutfak masasında karşılıklı oturuyorduk. Baekhyun bize eşlik etmek istemediğini söylediğinde Wufan bunun nedenini biliyormuş gibi bana bakmıştı ama tek bir kelime bile etmemişti. Açıkçası bunu yapmış olmasına minnettardım ve çorbayı Baekhyun'un kaldığı odaya götürmüş olmasına sevinmiştim. Onun aç kalmasını istemiyordum çünkü.

"Merhaba Sehun." dedi güler yüzle ayakta dikilen adam. "Seni ayakta görmek güzel. Sanırım ateşin daha iyi durumda."

Bir elimle alnımı kontrol ederken hımladım. Yaşadığım kalp kırıcı dakikaya rağmen kendimi daha iyi hissediyordum. Ateşim tamamen normaldi, keşke bazı şeylerde böyle normal olabilseydi.

"Şimdi daha iyiyim yardımınız için teşekkür ederim. "

Adam elini havada sallarken Wufan yanımızdaki boş sandalyeyi işaret etti. "Bize katılmak ister misin baba?"

Baba mı? Karşımdaki adam onun babası mıydı? Nasıl olabilirdi bu? Oldukça genç görünüyordu çünkü.

Adam yavaşça sağ tarafımdaki sandalyeye oturduğunda Wufan ayağa kalkmış ve onun için bir tabak çorba doldurmuştu hızlıca. "Ben Junmyeon."

"Nasıl onun babası olabilirsiniz?"

Kıkırdadı işaret parmağımla çekinerek ilk önce onu daha sonra Wufan'ı gösterdiğimde. Elimi yavaşça masanın üzerine bıraktığımda Wufan elini çenesine yaslamış bir şekilde bana bakıyordu gülümseyerek. Bu şaşırmış halimle eğleniyormuş gibi görünüyordu.

" Genç gösteriyorum öyle değil mi?" Junmyeon konuştuğunda hızlıca başımı sallayarak onu onayladım. "Sanırım Wufan sana bazı şeyleri anlatmamış yoksa neden genç göründüğümü bilirdin."

"Baba!" Oğlu karşı çıkan bir ses tonuyla konuştuğunda neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. Dikkatim tadı nefis olan çorbadan tamamen uzaklaştığında Wufan ve babası gözleriyle konuşmaya başlamışlardı önümde. Eğer bir sorun varsa kalkıp başka odaya gidebilirdim benim için problem olmazdı.

"Çok güvenilir birisine benziyor Wufan bunun farkında olmadığını söyleme bana. Üstelik hissettiğim şeyler senin için iyi şeylerin olduğunu söylüyor."

"Kes şunu!" Wufan masadan fırlayıp ayağa kalktığında onun ani tavrıyla olduğum yere sindim. Sanki her an kavga etmeye hazırdı. Elleri birer yumruğa dönüşürken yüz ifadesi saatlerdir gördüğümle farklı olmaya başlamıştı. Vahşi bir hayvana benziyordu mutfağın tezgıyla masanın arasında gidip gelirken. Uzun bedeni babasına saldırmak istiyordu sanki ve şu gözlerle konuşma işini sürekli yapıyorlardı çünkü bir anlığına bile gözlerini ayırmamışlardı. Her saniye öfkesinin daha çok arttığını hissedebiliyordum. Sıktığı çenesi, gerilen yüz hatları, çatılan kaşları, sıkılı yumrukları babasının sakin duruşuyla tezatlık oluşturuyordu.

The Boy /SEKAI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin