36- Final

2.4K 189 155
                                    

Jonginnie - Sehunnie

"Hephaistos yorulmadan Afrodit’in sevgisini kazanmaya çalışıyordu. Atölyesinde onun için güzel takılar tasarladı. Ancak Afrodit’in Ateş Tanrı'sı ile hiçbir ilgisi yoktu. Aksine, imkan bulduğu her an, diğer Tanrılarla ve hatta ölümlülerle birlikte olarak ona sadakatsizlik etti.  Öte yandan savaş, şiddet, erkeklik tanrısı ve güçsüzlerin savunucusu olan Ares vardı. Hephaistos’un aksine, çok iyi görünüyordu. Ayrıca tanrıçalar ve kadınlara karşı da bir zayıflığı vardı. Onları fethetmek için hiç uğraşmadı, sadece onları kendine aldı."

Jongin göğsümde dinleniyorken usulca  artık daha da uzamış siyah saçlarını okşuyordum. Bir eli karnımın üzerindeydi yumuşak dokunuşlarla tenimi okşuyordu. Nefesi sağ göğsümün üzerine dokunurken bu anı yüz yıl boyunca aralıksız yaşayabileceğimi itiraf ettim kendime. Onu yatağımda tutmak, yanımda kalmasını sağlamak için her şeyi yapardım.

"Biraz haylaz biri galiba." Hafifçe kıkırdadı ama omuzları sarsılmaya devam etmişti. Başını göğsümden kaldırıp bana baktığında alnına yapışmış saçlarını geriye itmek istedim. "Savaşçı olmasını kendimle bağdaştırabilir miyim?"

"Az önce Patates elini tırmaladı hatırlatırım Jongin. Üstelik ona yaptığı şeyi gösterip senden özür dilemesini istediğinde bir daha tırmaladı seni değil mi?"

"Ah..." dedi, eliyle ensesini kaşımaya başladığı anda. Sevimli suratı küçük bir somurtmayla değiştiğinde az önce odadan çıkmasına yardım ettiği  Patates'in geride bıraktığı ize bakmıştı. "İkincisi biraz yanlış anlaşılmaydı. Onu daha iyi eğitseydin onunla alfa tonumdan konuşmama gerek kalmazdı ve bir daha bana saldırmazdı."

Şok olmuş bir şekilde ona baktığımda aynı ifadeyle geri çekildi. Çıplak göğsüne şaplak atıp yatak başlığına yasladığımda o duvara yaslanmıştı.

" Şimdi suçlu ben mi oldum yani? Üstelik bu çizik bile değil sadece sıyırmış. Bunun için ona kızdığın ve bağırdığın için utanmalısın. Ona çok iyi eğitim verdim." O an aklımda dolaşan görüntüler tam tersini söylüyordu.

Patates yatağıma tuvaletini yapıyordu.

Patates kızarmış tavuğumu tabağımdan (ç)almak için çırpınıyordu.

Patates çok yemek yediği için şişmanlamaya başlamıştı ve onunla alay ettiğimde bana pençelerini göstermişti.

Patates her zaman odamda tüy yumağını kusuyordu.

Patates tam bir baş belasıydı.

"Elim acıyor ama!" Dudaklarını ufak bir çocuk gibi büzüştürdüğünde yapmayacağımı kendime binlerce kez tembihlediğim halde beyaz bayrağı çekmiş ve ona yaklaşmıştım.

"Çok mu acıyor? Bakayım..." dedim, avuç içimi yavaşça ona doğru uzatıp. Hımlayarak başını salladı ve avucumun içine yaralı (hiç iz yoktu) elini yavaşça bıraktı. Kurt adam olduğu için zaten yaraları çok çabuk iyileşiyordu ve ufacık bir kedi tırmalamasının izi saniyeler içinde yok olmuştu yani şu an ben sadece onun pürüzsüz eline bakıyordum.

"Bak, bak, bak. Şurada küçücük bir çizik kalmış. Elime baktığım her an canım çok acıyor Sehunnie!"

Mızmızlanmaya başladığı anda hiç iz olmayan elinde gösterdiği yerde iz varmış gibi başımı sallayarak onu onayladım ve küçücük bir öpücüğü elinin üstüne, gösterdiği yere bıraktım. Mutlu bir ifadeyle bana baktığında onu kendime çekip biraz önce olduğumuz gibi tekrar göğsüme yaslanmasını sağlamaya çalıştım ama bu kez o beni kendi göğsüne yaslamıştı.

The Boy /SEKAI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin