℘/𝑒𝓅.25

881 74 24
                                    

-漫¨¯¨'*·舞~ 𝐞ภđ𝒾N𝔤 ~舞*'¨¯¨漫-

あい

(あなたを愛しています)

·˚ ༘❦ ·˚ ༘

Haejen telaşın hakim olduğu bedenini hızla hareket ettirirken hayatında ilk defa geç kaldığını fark etmişti. Üstelik geç kalacak fazlaca günü olmasına rağmen bu sabah geç kalkması Haejen'in kendisine olan şansını da ortaya koyuyordu.

Irıslerini pembe ve mavinin en güzel tonlarında harmanlanmış olan gökyüzüne çevirip sabitledi. Sanki bugünün harika geçeceğini öğütler gibi çok güzeldi gökyüzü.

Pembe ışıkların yansıması giydiği kazağın üzerine düşerken gülümsedi. Hava soğuktu fakat bugün bahar kokuyordu. Sabahın ilk ışıklarının henüz çıkmasına sebep bulunduğu sokak bomboşken kulaklarını güzel bir melodi doldurdu.

Esen soğuk rüzgar saçlarının ahenkle dansına sebepken etrafa yayılan sabun kokusunun sahibiydi Haejen. Kendi şampuanının kokusu burnuna dolup yok olurken bulunduğu apartmanın önünde, yerdeki taşla oynamaya başladı.

Geç kalkmasına rağmen Yuta gelmeden yetişebilmişti. Çok zaman geçmeden Mina Haejen'in koluna aniden girip korkmasına sebep olmuştu. Yanlarına yeni ulaşan Yuta, Haejen'in korku dolu tepkisine gülerken Seulgi sabahın bu saatinde bu kadar ses çıkarmamalarını söylemeye çalışıyordu.

Oğlan kızları otobüs durağına doğru sürüklerken Mina'nın söylenmesi hafif kıkırtılara sebep olmuştu.

"Bizi alacağını söylediğinde arabayla gelirsin diye düşünmüştüm."

"Sizi alacağımı söyledim, araç belirtmedim." Yuta göz kırparak genç kızı cevapladığında koluna hafif bir dirsek yemesi uzun sürmemişti.

❝ ℵ ❞

Jaehyun kaygı ile alt dudağını ısırıp elindeki soğuk metali daha da sıkmıştı. Yaklaşık yarım saat önce onu terk eden özgüvenini geri getirmek amacıyla ses çıkartan tahta zemin üzerine bir ileri bir geri gitmeye başlamıştı.

Ses sisteminden görevli olan Han onun bu telaşını görür görmez bilgisayarına sabitmeye çalıştığı kabloları bırakıp yanına ilerledi.

"Hyung~, telaşa kapılma lütfen. Üstesinden çok iyi bir şekilde geleceğine eminim. Haftalardır çalışıyorsun."

Jaehyun onu sakinleştirmeye çalışan mavi saçlı oğlana gülümseyip kendini birazcık da olsa endişeden arındırmaya çalıştı. Titreyen parmaklarını kulaklığına götürüp kulağına dolanan kablosunu düzeltti.

Onun telaşının sebebi genç kızın kendisini izleyecek olmasıydı.

Bulunduğu ortamdan soyutlaşmak amacıyla sağında duran aynaya bakıp parmak boğumlarına en çok yakışan yüzüklerini düzeltmişti. Son anlık bir kararla hafif kıvırcık yapmaya karar verdiği saçlarını karıştırıp bakışlarını aynadan çekti.

Artmaya başlayan ses kalabalığından salonun yavaş yavaş dolmaya başladığını anladığında adımlarına yön vererek köşede duran küçük tabureye oturmuştu.

Otuz aldı dakika otuz altı saniye gibi Hızlıca geçerken düzene girmiş topluluğa konuşma yapmak için okulun müdürü elindeki kağıdı ceketinin cebine sıkıştırıp koşaradım kürsüye çıktığında, kısa bir süre sonra kocaman salondaki tek ses orta yaşlı adamın sözcükleriydi.

Yavaş yavaş ilerleyen yıl sonu gösterisi hiçbir prüzü kaldırmadığında Jaehyun daha fazla oturamıyacağını anlayıp ayağa kalktı. Bilgisayarıyla uğraşan Jisung'un arkasından zorlukla geçip karanlık kalan taraftan perdeyi hafifçe araladı.

Dikkatle sahneyi izleyen tüm seyirciler gözleri önüne serildiğinde aradığı simayı sanki gözüne doğru parlamış gibi çabucak bulmuştu. Genç kıza gözlerini sabitlerken tüm endişesini yavaşça bedeninden aktığını hissetti.

"Hyung"

Jisung'un sesi onu gerçek dünyaya çekip aldığında kendini toparlıyarak ona seslenen oğlana doğru döndü.

"Vakti geldi."

❝ ℵ ❞

Haejen Yuta tarafından zorla oturtturulduğu ön sıradaki koltuklarda yerinde kıpırdanırken dikkatini sahneye vermeye çalışıyordu. Çokça gösteri izlemişlerdi. Küçük bir madalya töreni yapılıp bu sene mezun olacak kişilerin kısa videoları seyircilere izletilmişti. Herşeyin klasik bir şekilde ilerlediğini rahatlıkla söyleyebilirdi.

Sahneden gelen sesler hafif hafif son bulduğunda ne zaman ortaya konduğunu bilmediği sandalye loş, altın renkli bir ışıkla hafifçe aydınlatılmıştı.

Haejen daha kimsenin çıkmadığı bu sahneyi severken elinde gitarla sol taraftan sahneye giren beden kalbini hızlandırmıştı.

Adını koyamadığı bu duygu tüm vücudunu esir alırken nefesinin tatlı bir şekilde kesildiğini hissetmişti.

Jaehyun sahnenin ortasında bulunan sandalyeye oturup elinde tuttuğu gitarı bacaklarına yaslamıştı. Son dakikada sahneye getirilen ayaklı mikrofon nefes seslerini yankılanacak kadar yakındı dudaklarına.

Derin bir nefes alıp onu izleyen yüzlerce kişiye rağmen gözlerini sadece bir kişinin gözlerine sabitledi.

"she looks like a blue parrot"

Yüzlerce duyduğu cümleyi ilk kez okurmuş gibi sesine yansıttığında Haejen'in hipnoz olmuş gibi bakan gözlerinin esiriydi.

Haejen milyonlarca kez okuduğu cümleyi Jaehyun'un derin sesinden ilk defa duyduğunda gözlerinin dolduğunu hissetmişti.

Tek bir cümle onu her şeyin başladığı o ilk güne götürürken Jaehyun'un ağzından dökülen ve çoktan ezberlemiş olduğu cümleleri okudu. 

Kendilerine özel olan bu şarkıyı dinlerken daha fazla dayanamayan bir damla firar etmişti parlak gözlerinden.

Oğlan uzak sahne mesafesinden bunu fark edip hafif bir tebessümle kafasını salladığında sesine yansımıştı duyguları.

Haejen ezberinde olan sözlere titreyen sesiyle eşlik ederken orada, tam gözlerinin içine bakarak birlikte okudukları şarkı hayatları boyunca kulaklarında çınlamıştı.

❝𝒆𝒏𝒅❞

iyi okumalarღ

Sona geldik😖
Bu kitaba bu sonu yakıştırdınız mı bilmiyorum ama umarım tatmin edebilmişimdir sizi. Çok fazla uzatmak istemiyorum buradaki yazıyı. Çok uzun bir süreye kalmadan sonsöz yayınlıyacağım.

love y'all

winter bear ❦ Jung JaehyunWhere stories live. Discover now