Bölüm 26

45 27 0
                                    

Poyraz evden çıktığından beri tam 1 saat geçmişti ve ben hala oturduğum yerde bunun başıma nasıl geldiğini düşünüyordum. Bunu bana neden yapmıştı, bu kadar ileri gitmesine gerek var mıydı, böyle bir oyun oynamasına.

Bana bunu normal bir şekilde anlata bilirdi ama bunun yerine benimle oyun oynadı, beni kullandı, gururumu incitip küçük düşürdü.
Çok canım yanıyor ama hiçbir şey yapamıyorum, yavaşça ayağa kalkarak veranda'ya çıktım, hafif çiseleyen havayı içime çekerek gözlerimi kapattım, bütün bunların kabus olmasını ve uyandığımda hepsinin rüya olmasını istedim.

İçeriye girerek yatağa yattım, uyumam ne kadar sürdü o yatakta ne kadar oradan oraya döndüm bilmiyorum. Kuş sesleriyle uyandım sabah, bütün vücudum ağrıyordu, kendini yataktan kalkmaya zorlayarak banyoya gittim. Yüzüme su atarak aynaya baktığımda gözlerimi kıpkırmızı ve şişmiş olduğunu gördüm. İşte bu bana dün gece olanların hepsini tekrar hatırlattı. Bir rüya değildi.

Yapmam gereken işler vardı ve toparlanmam gerekiyordu. Hızlıca mutfağa giderek kendime bitki çayı yaptım, bir taraftan da giyiniyordum. Çayımı içtikten sonra arabanın anahtarlarını alarak yola koyuldum.

Yaklaşık yarım saat sonra okuldaydım, beni kapıda karşılayan Yankı oldu,

"günaydın Sera"

diyerek yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirdi. Bende küçük bir gülümsemeyle ona karşılık verdim.

Beni içeriye alırken bir şeyler anlatıp duruyordu ama beynim onu algılamayacak kadar bulanıktı, içeriye girdiğimizde ise Berk beni gördü, o da yanıma gelerek günaydın diyerek bir şeyler yiyip yemediğimi sordu, ona hatırlamadığımı söylediğimde beraber kantine gittik. Ben oturmuş onun bir şeyler getirmesini beklerken aklım hala Poyraz daydı.
Berk karşıma geçerek oturup, sıcak çay bardağını önüme koyarken gözlerime baktı.

"Sera sen iyi misin?"

ben de onun gözlerine baktım kafamı hafifçe eğip  "bilmiyorum" dedim.

" Ne oldu, bir sorun mu var?"

"Berk şu anda bunu anlatacak gücüm yok, Ne olur bana soru sorma, sadece bugünün bitmesini istiyorum"

"tamam sen nasıl istersen" dedikten sonra yemeye başladım. Beni biraz zorladı ama 2 parça poğaçadan başka hiçbir şey yemedim.
Yavaş yavaş kalabalıklaşan ortamda kendimi daha yanlız hissetmeye başladım, gülen insanlar, birbirleriyle şakalaşan, hiçbiri ilgimi çekmiyordu. Berk yanımdan kalkarak insanların arasına karışmıştı, onlara devamlı olarak bir şeyler anlatıyor planın nasıl işleyeceğini dair detaylar veriyordu.

Bir anda Yankı'nın sesi ile kendime geldim.

"hey Sera burada daha ne kadar tembellik yapacaksın"

ona şaşkınlık veren bir ifade ile baktığımda

"yanlış bir şey mi söyledim"

"Hayır sadece kendimi bugün iyi hissetmiyorum"

"Tamam gel o zaman, biraz sana hava aldıralım"

diyerek beni kolumdan tuttu. Normalde böyle bir şey izin vermezdim ama hiçbir şey demeden onun yanında ayağa kalktım, dışarıya çıktığımda tekrar derin derin bir nefes alarak gözlerimi kapadım.

"Çok güzelsin"

dediğinde gözlerimi açarak Yankı'ya döndüm.

"Ne anlamadım"

"Çok güzelsin Sera, çok farklısın, senin gibi biriyle ilk kez karşılaşıyorum, açıkcası şöyle söyleyeyim. Bazen küçük bir çocuk gibisin, bazense milyonlarca yıl yaşamış bir insan gibisin, farklı farklı kişilikler çıkıyor senden"

SERA.. 2Место, где живут истории. Откройте их для себя