Bölüm 30

39 25 0
                                    

Sesini duyduğum anda içimde anlamadığım bir duygu belirdi. Ben bu duyguya anlam vermeye çalışırken yanıma gelip kolumu tuttu.

"iyi görünüyorsun" dediğin de kolumu çekip onun yüzüne baktım.

" iyiyim" dedikten sonra arabanın kapısını açarak içeriye oturdum. Benim girmem ile beraber Poyraz'da hemen yanıma oturdu ve camdan kafasını dışarıya çıkartarak.

"Hadi gitmiyor muyuz?" dedi.

Yankı hayret verici bir bakış atarak arabaya girdi, ardından da Esin. Ve diğer vurgun için Antalya'ya doğru yola çıktık.
Yankı süratle arabayı kullanırken, ben ise camdan dışarıya bakıyordum ve elimden geldiği kadar Poyraz'ın tarafına dönmemeye çalışıyordum. Ama bu çok kısa sürdü.

Onun elini kolumda hissettiğimde kafamı ona çevirerek biraz eğildim.

" bana sakın bir daha küçüğüm deme ve bana bir daha sakın dokunma" dedim ve kolumu çektim.

" özür dilerim, ben sadece senin tekrar uyandığını görünce. Sera çok üzgünüm, lütfen beni affet"

" Poyraz şu an bunu konuşmak istemiyorum, sadece işime odaklanmak için, lütfen artık bu konuyu açma" dedikten sonra tekrar camdan dışarıya bakmaya başladım.

Bunun onun için iyi bir uyarı olduğunu düşünüyordum. Artık beni rahatsız etmeyecek gibi duruyordu. Yolda ilerlediğimiz sırada trafik çok kalabalıktı, ama bizim olduğumuzu anlamış gibilerdi. Çünkü hepsi bize yol veriyordu ve Yankı da elinden geldiği kadar oraya doğru, hızlı bir şekilde kullanıyordu.

Bir taraftan da diğer arabaların içinden bağrışmalar ve zafer çığlıklarını duyabiliyordum. Sanki bu yapacağımız son olacaktı ve her şeyi bitecek gibiydi.

Yaklaşık yarım saat sonra, gelmemiz gereken yere geldiğimizde, arabadan indik ve hızlı adımlarla arabaların arasından geçerek kalabalığa doğru ilerledik. Benim gördüğüm önümde duran yüzlerce kişiydi. Ama bunun çok büyük bir alana yayıldığının farkındaydım.

Poyraz, Yankı, Esin ve bizimle beraber gelen birçok kişi benim etrafımda kalkan oluşturdu ve kalabalığın içine doğru ilerlemeye başladık. Her adımda biraz daha zorlanıyorduk, çünkü burada nereden baksan 1 milyona yakın kişi vardı.

Bir birilerine şiddet uygulayanların kanları, ayağımın altına yapışarak ayak izimi yere bırakıyordu. Bir süre sonra yine kendime olmam gereken yerde hissettim ve diğer yerde yaptığım aynı şeyi uyguladım.

Gözlerimi açtığımda her şey bitmişti, insanların alkışları ve sevinç çığlıkları kulağımda çınlıyordu. Elimi ağzıma götürüp sevinmemek için kendimi çok zor tutuyordum. Hala içimde çok büyük bir üzüntü vardı. Gözümden bir damla yaş akarken etrafımdaki insanların gülen yüzlerini izledim.

Kendime gelmek için kalabalığın arasından çıkıp uzaklaştım. Sevinçle onları izlerken yavaş yavaş vücudumda anlamadığım bir gariplik hissetmeye başladım.

Bu güçsüzlükten olan bir şey değildi, çünkü ilaçlarımı almıştım ve daha öncekiler gibi hissetmiyordum. Bu sanki birinin vücuduma müdahale etmesi gibi bir şeydi. Etrafımı turlayıp baktım ama hiçbir şey göremedim. Ta ki kolumda ve boynumda hissettiğim sıkılmaya kadar.

Bir şey beni öldürmeye çalışıyordu ama ne olduğunu bilmiyordum. Yavaş yavaş gözlerim kararırken hızlı nefes almaya başladım. Yere diz çöküp kendimi toparlamaya çalıştım ama bu imkansızdı. Sanki gitgide ölüyor gibiydim. Bir süre sonra da kendimi kaybederek yere düştüm.

Tek gördüğüm gökyüzündeki yıldızlardı, sonra bir ses duymaya başladım.

" Sera ne oldu, Sera" diyordu.

SERA.. 2Where stories live. Discover now