34•

2.3K 197 96
                                    

multi agwhsbdb üzgünüm

Gökyüzü
Bir hafta sonra

Gece yarısı Lilu'nun saksı devirmesine uyandım. Kenan ise hala uykuya teslimdi, gülümseyip omzunu öptüm ve yataktan kalktım. Lilu'nun devirdiği saksıyı kaldırıp toprakları temizledikten sonra ona küçük bir fırça çektim.

Onu kulübesine bıraktım ve odaya yürüdüm. Kapı sesine kadar... Gecenin bilmem kaçında kim kapıya vuruyordu ki? Gözlerimi ovuşturup delikten gelene baktım.

"Çağıl? Evrim?"

Kapıyı açınca dank etti. "Çakmağı getireyim,"diye fısıldadım.

İkisi de sessizce güldü.

Aldıkları pastanın mumlarını yaktım. "Şşt,"dedim.

Kenan'ın doğumgününü bir gün önceden kutluyorduk.

"Gerçekten uyudun mu?"dedi Evrim.

"Uykum geldi tamam mı?"

"Salak,"dedi.

Dil çıkardım.

Odanın kapısını araladık.

"Üç, iki, bir..."

Işığı yaktım. "İyi ki doğdun Kenan, iyi ki doğ-dun Kenan!"

Koromuzla beraber Kenan "Ananı sikeyim,"diye korkuyla uyandı.

Kahkaha attım. "Yirmi sekiz olduun!"

"Hayır,"dedi sinirle. "Doğumgünüm bugün değil ulan."

Çağıl gülümsedi.
"Erken kutlayalım dedik. Hadi mumlara üfle. Pastana baksana. Yirmi sekiz yazıy-"

"Ben size yirmi yediden sonra kutlamak yok demedim mi?"

Sırıttım.
"İki sene sonra otuz oluyorsun diye mi?"

"Gök, kes lan sesini."

Çağıl "Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün,"diye mırıldandı. "Yakınsın."

Kenan inatla mumlara üflemedi. "Üflemeyeceğim. Bu yaşı kabul etmiyorum."

Çakmakla tekrar sönen mumları yaktım.

"Ama çıtırları götürüyorsun,"dedi Evrim sırıtıp.

"Düşünsenize,"dedim kıkırdayıp. "Ben on dört yaşındayken Kenan yirmi bir yaşındaydı. Sevgilim yok diye üzülmeyin, daha doğmamış olabilir."

O, mumlara üflerken hepimiz güldük.

Evrim mumları çıkarttı.
"Siktir, tam bir daddy."

"Evrim, böyle konuşman hoşuma gitmiyor demiştim. Özellikle küfür kullanman."

Kıkırdadım. Fırçayı yemişti.

"Özür dilerim,"dedi Evrim dudak sarkıtıp.

Başımı sallayıp gülmeye devam ettim.
"My sugar daddy diye kaydetme zamanım gelmiş."

"Gök, seni yaşatmam."

Gülümseyip dudaklarına öpücük kondurdum. Çok normal bir hareketti, değil mi?

Evrim çığlık attı. "İlk defa karşımızda öpüştünüz! Hadi sevişin!"

"Evrim, ne demiştim az önce?"

"Off... Tamam sustum."

Kenan öpücüğüme karşılık verirken gülümsedi. "İyi ki doğdun, her şeyim,"dedim. Kollarımı ona sardım.

"İyi ki doğmuşum,"deyip o da bana sımsıkı sarıldı.

Hepimiz sarılma faslından sonra Kenan'a hazırladığım bahçede pasta kestik. Üzerimi değişip Kenan'ın hediyesini arkama sakladım.

"Bir bardak Vulcanus."

"Ama..."

Kenan'a en sevdiği -benim de bayıldığım- viskiden almıştım.

Kenan "Ulan,"dedi heyecanla. Gülüp bardağını doldurdum.

Servisten sonra yanına oturdum. Dizimi bacağına uzattım. Bardaklarımızı elimize aldık hepimiz. "Neye içiyoruz?"diye sordum.

Çağıl sırıttı.
"Kenan'ın yaşlılığına."

Kenan ona orta parmak çekti. Gözleri gözlerimi buldu. "Bu senemi güzelleştiren şu sarışına içmek isterim."

Gülümsedim. "Ben de hayatımın dönüm noktası olan şu esmere..."

Evrim viskiyi dikti. "Öldüm."

"En iyi arkadaşlarımın mutluluğuna,"dedi Çağıl.

Evrim güldü. "Shipime..."

Bardaklarımızı tokuştururken güldük. Bir bardak, iki bardak... Hediyeleri vermeyi sonradan anımsayabildim.

Paketi salladım.
"Aşkım, hediyeni unutuyordum."

Gülüp elimden alırken "Ne aldın?"diye sordu. Eli bacağındaki dizimdeydi.

"Aç işte..."

Evrim ve Çağıl alkolü her zamanki gibi fazla kaçırmış, kendi kendilerine gülmeye başlamışlardı. Evrim, onun kucağına oturmuştu.

"Gökyüzü..."

Elinde aldığım kamerayı çevirdi.

"Farklı bir kameran da olsun istedim. Diğeri bozuktu iyice."

"Bu... Hayalimdeki kamera. Ama paha-"

"Senin için her şeyi yaparım,"dedim alçak sesle.

Evrim'in sesiyle yanıma baktım ama yanımda yoktu.
"Çağıl..."

Evrim ve Çağıl salıncağa geçmişti ve sevişiyorlardı. Evet... Ne?

"Yuh,"dedim. Çağıl onun boynunu öpücüklere boğuyor, elleri Evrim'in belini okşuyordu. Evrim de kucağında kıpraşarak kısık sesle inliyordu.

Elleri omuzlarını okşadı, boynunu emmesiyle başını arkaya attı. "Çağıl..."

Ağzım açık onlara baktım.

"Bırak,"dedi Kenan. Ayağa kalktı. "Alkol libidosu. Biz içeri geçelim."

"Bir şey olmasın?"

"Sarhoşlar. Uğraşmak istiyorsan buyur sarışınım. Ben bıktım çünkü."

"Aman sevişsinler o zaman."

İçeri girdik.

"Hediyen benim için çok güzel ve özel."diye gülümsedi.

"Sen özelsin,"diye fısıldadım.

Ve biz de öpüşmeye başladık.

Ellerimi ensesine dolayıp geri çekilirken kesik nefeslerle güldük. Belimden kavradı. Gözlerindeki bakış sıcacıktı. "Sana nasıl aşığım ben..."

Titredim. Kollarında ve bu sözcükleriyle ölüyordum. "Ya ben? Ölüyorum,"diye fısıldadım.

Eğilip bana sarıldı. Televizyondan slow müziği açıp ben de ona sarıldım.

Birbirimize sarılmayı kesmeden ayaklarımız kopana kadar yerimizde sallandık.

çağıl: evrim bir bardak
yine çağıl: (evrim kucağında)

Gofret {Texting} bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin