YALNIZLIK

104 12 0
                                    

Oya yeni aldığı ipliklerini torbadan çıkarıp masanın üstünde yan yana dizdi. Yeni öreceği hırkanın modelini dergiden çıkarmak için hazırlanmıştı ki telefon çaldı.

-Alo 

-Oyacığım ben çok hasta oldum lütfen bana gelip bir çorba yapar mısın?

-Tamam Nergis geliyorum. Oya hemen mutfağa giderek bir tarhana çorbası yapmaya başlamıştı. Birazda kavanozdan ıhlamur çıkarıp beyaz bir bezin içine koydu sonrada büyük masanın üstüne serdiği sofra örtüsünü bir kaç kez katladı Marzo'ya büyük bir kase ayırdıktan sonra bununla çorba tenceresini sardı ve evden çıktı. Nergis de camın kenarındaki koltukta oturuyordu arkadaşının geldiğini görünce kapıyı açtı.

-Sana ne oldu böyle Nergis?

-Bilmiyorum ki arkadaşım kendimi hiç iyi hissetmiyorum, bütün kemiklerim sızlıyor başımda ağrıyor, ayağa kalkınca midem de bulanıyor.

-Bir doktora gitseydin keşke.

-Oldum olası doktorlardan hoşlanmam bilirsin.

-Sen koskoca kadın iğneden korkuyorum demiyorsun da dedi Oya ve elindeki tencereyi Nergis'in küçük mutfağına götürdü. Nergis ise içeriden bağırıyordu.

-Ay şimdi onlar kan almak serum takmak ister. ''Durduk yere oramı buramı mı deldireceğim'' dedi kendi duyabileceği kadar kısık bir sesle.

-Hadi iç şu çorbayı, bir kaç dişte sarımsak soydum sana, bu ekmekle ye.

-Sen de olmasan ben ne yaparım Oya tek başıma hasta hasta.

-Biz hem dostuz, hem de komşuyuz, ben hasta olunca sen bana bakıyorsun, şimdi sana bir de ıhlamur yaparım benim kız Bursa'dan getirmişti. Bir kaç güne ayağa kalkar beni bile yarışta geçersin dedi gülümseyerek. Nergis çorbasını içince Oya mutfakta tası ve kaşığı yıkayıp onun yanına geldi.

-Oya bu gece benim yanım da kalır mısın lütfen? Biliyorsun senden başka kimsem yok benim. 

-Kalırım fakat evdeki işlerimi halletmem lazım.

-O zaman evin anahtarını al, belki ben uyursam kapıda kalmazsın.

-Tamam sen uyu ben gelince yavaşça kapıyı açarım.

Oya oradan çıkıp kendi evine gelince ipten çamaşırlarını toplamış katlayıp yerlerine koymuştu sonra bir pirinç pilavı yapmıştı, şimdi de elindeki torbaya bir yumak iplik ve şişlerini koydu, tam perdelerini örtüyordu ki Marzo eve geldi.

-Hoş geldin Marzo 

-Hoş bulduk siz ayakta beni bekledi.

-Evet size söyleyeceklerim var. Marzo biraz heyecanlanmış biraz da meraklanmıştı koltuğa oturdu.

-Sizi dinliyor ben

-Benim arkadaşım hem de yan komşum Nergis var hasta olmuş şimdi evinde yatıyor dedi parmağıyla evinin yan tarafını tarif ederek. Marzo biraz düşündü bir gün tanıştıkları aklına geldi.

-Oo Nergis Hanım ben bir gün tanıştı, ben üzüldü siz nasıl diyor çok geçmiş olsun.

-Teşekkürler Marzo. ben size bir çorba birazda pilav yaptım şimdi Nergis'in yanına gideceğim bu gece orada kalacağım ev size emanet.

-Emanet ne demek?

-Bu gece evi siz koruyacaksınız demek.

-Ben korur fakat siz yok ben tek kalçak üzüldüm. Oya Marzo'nun son sözlerine sevinmiş ''Ben de üzüldüm'' diyememişti. 

Nergis'in evinin kapısını yavaşça açan Oya parmaklarının ucuna basarak yürüyordu fakat bu eski evin tahtaları da kapıları da gıcırdıyordu.

-Geldin mi Oya?

-Seni uyandırdım mı?

-Sıcak çorbayı yiyince içim geçmiş dedi Nergis ve oturduğu yerde doğruldu Oya da sırtına bir kırlent koydu.

-Ihlamur ister misin? 

-İyi olur sana zahmet olacak 

-Böyle deme Nergis üzülürüm. Hemen ocağa koyup geliyorum. Oya mutfaktan gelince Nergis gözleriyle koltuktaki torbayı işaret ederek.

-Oya yine ne örüyorsun?

-Bu gün yeni iplikler aldım bir hırka başlayacağım, bak bu da modeli dedi ve dergideki sayfayı gösterdi sonra şişleri ve ipliği eline alarak koltuğa oturdu.

-Hatırlıyor musun Oya ramazan da sahura kadar seninle örgü yarışı yapardık.

-Bir gece senin evinde bir gece benim evimde sahur yapardık sen bunu hatırlıyor musun Nergis? 

-Oysa şimdi ikimizde ayrı evlerde tek başımıza kaldık. Seni kızın beni de kocam terk etti. Yeni birisini buldular mı eskisini çabuk unutuyorlar dedi Nergis gözleri dolu dolu akmayı bekleyen yaşlarla 

-Yapma arkadaşım eski şeyler seni üzüyor, açma bunları unut gitsin.

-Yaşlanmak benim suçum değildi ki Oya, belki genç bir kadın istemekte kocamın suçu değildi dimi ? Yıllarca seni kızınla gördükçe keşke benimde bir kızım olsaydı dedim o da seni bırakıp evlendi ve gitti şimdi bunu da söylemiyorum artık.

-Biz de evlenip ailemizden ayrılmadık mı? Hayatın kanunu bu.

-O zaman yalnız kalmakta hayatın bir kanunu.

-Dur sana bir şey göstereceğim.

-Kalkmasaydın nerdeyse söyle ben veririm.

-Yok sen bulamazsın ben getireceğim dedi Nergis ve hırkasına iyice sarınarak salondan çıktı sonra elinde bir gazete sayfasıyla geldi, parmağıyla bir yer göstererek

-Oya burayı okur musun?

-Ver bakalım ne yazıyormuş dedi ve gözlüğünü takarak okumaya başladı.

'' Kurbağalar tıpkı yılanlar gibi deri değiştirirler. Deri değiştirme vakitleri geldiğinde, titreyerek eski derilerini gevşetirler, sonra bir insanın kazak çıkarması gibi derilerini üzerlerinden çıkarırlar. Sonra ise bir kazak gibi çıkardıkları bu derilerini yerler. ''

-Nergis bunu neden bana okutturdun anlamadım dedi Oya elindeki gazete sayfasını küçük sehpaya koyarak eline örgüsünü tekrar aldı.

-Ben de bu yalnız yaşadığım yerde kendimi yiyerek yaşıyorum tıpkı bu kurbağalar gibi. Kalbimi yedim hasta ettim, ağlayarak gözlerimi yedim, yıllarca tırnaklarımı yedim dedi kendi ellerini ellerini göstererek sonra gözlerinin buğulanmasına aldırmadan sözlerine devam etti.

-Senin hayat dolu olmanı seviyorum. Her zaman mutlusun? Ben hiç senin ağladığını görmedim. nasıl böyle olabiliyorsun bana da öğret. Oya arkadaşına şaşkınla bakarak

-Ben de kocam öldüğünde çok ağlamıştım bir küçük çocukla nasıl yaşayacağım, onu nasıl tek başıma büyüteceğim diye çok korkmuştum fakat zaman geçtikçe her şey olacağına varıyormuş bunu anladım ve ipin ucunu bıraktım. Ne seviyorsam onu pişirdim, nereye istersem oraya gittim fakat dul olmanın bir kötü yanı var, hiç kimsenin yuvasına yakışmıyorsun bunu görünce evime daha çok bağlandım yalnızlığımla mutlu olmayı öğrendim. Ağlayarak hiçbir şey hallolmuyor bunu bil sadece çalışmak her şeyi hallediyor. 

Oya'nın elindeki örgü büyüdükçe iki arkadaşın ise üzüntüleri paylaştıkça azalıyordu. Tek yalnızlıktan şikayet eden kadınlar değildi. Marzo için bu kocaman evde tek başına saatler geçmiyordu. O hep gürültüsüz ev istemişti şimdi sessiz olan bu evde bile kafasını toparlayıp hiçbir şey çizemiyordu, artık tek başına içtiği çayın bile tadı yoktu

-Ah Oya ah keşke arkadaşınız burada kalsaydı da siz gitmeseydiniz, siz olmayınca bu ev çok boş ve anlamsız. Yalnızlık artık seninle olamayız dedi perdenin köşesinden Nergis'in evinin yanan ışıklarına baktı.



Bir İtalyan'la Aşk ( KİTAP OLDU )Where stories live. Discover now