SEVİLDİM SANDIM

57 4 0
                                    

Ilık bir yaz gecesi gökyüzü yıldızlarla ve parlak bir ayla çok güzel görünüyordu ve gece kuşlarının sesi karanlığı yırtıyordu. Açık pencereden giren çiçek kokuları salonun içinden diğer odalara dolansa da bunun kimse farkında bile değildi ve geçen ay bu evde çalan plaklarla dans eden sonra tatlı tatlı sohbet ederken de kahkahalarla gülen Marzo ve Oya kendi odalarında kafalarında bin soruyla boğuşurken saatler gece yarısını gösteriyor ve herkes kendi ile ilgili en doğru, en güzel, en mutlu kararı vermek için derin derin düşünüyor ve birbirleriyle hiç konuşmuyorlardı.

Bazen biz tuzun yada şekerin suda erirken gözden kaybolması gibi elimizdeki güzelliklerin zamanın su gibi aktığı günlerde eriyip gitmesini sadece seyretmekle kalıyoruz çünkü hayatımızın tadı ve tuzu hiç bozulmayacak sanıyoruz oysa yaşamda hiç bir şey sonsuz değildir. 

Marzo bu gece hiçbir şey çizememiş sinirlenip yırttığı kağıtlar çöp kovasını doldurmuş o da zar zor uyumuştu. Oya ise sadece ağlayarak rahatlıyor hiç kimseye derdini anlatmadığı içinde hastalıklara davetiye çıkarıyordu. 

Sabah Marzo erkenden evden çıkıyor bazen sahilde bazen de yollarda uzun yürüyüşler yapıyordu. Yeni huyu ise otobüsle uzaklara gidip gezmekti ve karnı acıkınca da en yakın yerlerde yemeğini yiyordu, eve ise artık geliş ve gidiş saatleri eskisi gibi düzenli değildi. Yine bir sabah evden çıkmış gitmişti Oya ise kendini ev işlerine veriyor düşünmemek için elinden geleni yapıyordu fakat bunu ne kadar başarabiliyordu? Bu gün canı hiç bir şey yapmak istemiyordu saatlerce yatağında yatıyor bir sağa bir de sola dönerek avunuyordu. Zil çaldı Oya yatağının içinde oturdu. 

-Kim gelirse gelsin kapıyı açmayacağım dedi sonra yatağına tekrar yattı fakat zili çalan çok ısrarcıydı. Oya tekrar yatağından kalktı heyecanlandı. ''Ya gelen Marzo ise kapıyı her zaman ki gibi ona açmamı özlediyse onun için böyle alıcı gibi çalıyorsa '' dedi kendi kendine sonra terliklerini giydi saçını başını parmaklarıyla düzeltti kalbi heyecandan pır pırdı.

-Betül sen mi geldin? dedi Oya hayalleri yıkılmış bir şekilde.

-Benim Oya abla nasılsınız? Marzo Bey yok mu? 

Betül Oya'yı hiç böyle görmemişti, onu yıpranmış ve bakımsız kalmış buldu. Saçları yıkanmamış gibi duruyordu, gözlerinin çevresi ise mor halkalarla doluydu çünkü geceleri uyuyamıyordu. İçeriye buyur edilince girdi salondaki koltuğa oturdu. Evin içi biraz dağınıktı Oya özür diledi.

-Etraf biraz dağınık Betül kızım kusura bakma biraz belim ağrıyordu uzanmıştım. Çay içer misin?

-Yok hiç zahmet etmeyin ben Marzo Beyi soracaktım evde yok mu?

-Yok, ne zaman gelir bilmiyorum.

-Kısa zamanda gelirse bekleyeceğim Oya abla çünkü Marzo bey kaç gündür şirkete çizimlerini getirmedi patronumuz Cengiz bey onları görmek istiyor üretime geçmemiz gerek yoksa zarar ederiz.

-Tamam Betül ben seni anlıyorum fakat Marzo'nun ne zaman geleceğini bilmiyorum bunun için sana bekle diyemiyorum.

-Peki bu söylediklerimi siz ona iletebilir misiniz? dedi Betül soramadığı soruların cevaplarını Oya'nın kaçırdığı bakışlarında arar gibiydi.

-Betül sen en iyisi ona bir not yaz ve çalışma masasına koy o gelince görür ben şimdi sana hiç bir şey diyemem. Betül  çantasından çıkardığı küçük not defterinden bir sayfa kopardı ve notunu yazdı sonra onu çalışma masasına koymak için odaya girince çok şaşırdı çünkü masanın üstü ve çöp kovası tamamlanmamış yarım bırakılmış yada yırtılmış buruşturulup yerlere atılmış kağıtlarla doluydu. Betül eline alıp onlara baktı ve bir şeylerin yolunda gitmediğine iyice inanmıştı. En önemlisi bütün bunların sebebi neydi? Betül evden çıkmadan kafasını salonun kapısından uzatarak koltukta oturan Oya'ya seslendi.

Bir İtalyan'la Aşk ( KİTAP OLDU )Onde histórias criam vida. Descubra agora