İLK ÖNCE

49 5 0
                                    

Bu gün Nergis'in evinde bir misafiri vardı ve Oya misafir sayılmazdı çünkü hemen hemen her günü onunlaydı. Nergis'i ziyarete yıllardır görmediği eski komşusu Işıl hanım gelmişti.  Nergis  için bu bulunmaz bir fırsattı çünkü kafasındaki soruları ancak o cevaplayabilirdi.

-Işılcığım keşke haber verseydin içime böyle hiç sinmedi. Bir kek ve ve patates salatasıyla çok yavan oldu tabaklarımız, bir koşu gidip hazır yufka alayım ve bir sigara böreği sarayım dedi Nergis ve ayağa kalktı onu Işıl Hanım durdurdu.

-Aşk olsun Nergis ben senin tatlı diline güler yüzüne geldim çünkü benim yaban ellerde en çok özlediğim şeyler bunlardı dedi ve boş çay bardağını sehpadan eline alıp Nergis'e uzattı. ''Varsa bir çayını daha alırım '' sonra Oya'ya dönerek 

-Eee Oya sen neler yaptın görüşmeyeli, kızın nasıl? Bu soruya Nergis cevap verdi.

-Işılcığım Oya kızını evlendirdi, Bursa'ya gelin gönderdi damadın işi oradaymış, 

-Allah mesut bahtiyar etsin Oya ne kadar oldu?

-Bir ay sonra iki yıl olacak dedi Oya çayından bir yudum aldı.

-Torun var mı?

-Ben çok isterim fakat  ikisi de çalışıyor çocuk istemiyor zaman ne gösterir bilemem.

-Işılcığım şimdiki kızlar kariyer peşinde bizim gibi çocuk peşinde değil.

-Nergis biz çocukları gelecek gibi görüyoruz onlar çocuk gibi arkadaş gibi görüyor. Ben gelinimden biliyorum o kızını karşısına oturtup saatlerce konuşuyor biz ise karnını doyurup giydirip salardık sokağa, işlerimizi bitirip de uyumak isterdik ve hiç dünya işlerini bitiremedik ve onlar büyüdüler. 

-Işıl annelerimiz bizi, biz ise çocuklarımızı değişik büyütüyoruz ve onlarda çocuklarını kendi bildikleri gibi büyütüyorlar çünkü zaman ve hayat değişiyor.

-Haklısın Oyacığım Ben Almanya'ya gittiğim de başkaydı şimdi ise bambaşka, buraları da çok değişmiş tam yedi yıl oldu gelmeyeli. 

-Yabancı bir memlekette yaşamak nasıl Işıl, bize biraz anlatır mısın? Dedi Oya. Soru sormakta ustaydı. 

-Ben Almanya da yaşamaya başlayalı yirmi yıl oldu. İlk gittiğimde bana her şey çok garip geliyordu.

-Neler garip geliyordu? dedi Nergis Işıl'ın yanına oturup onu can kulağıyla dinlemeye başladı. Oya ona baktı ve içinden ''Tam olarak kafandaki soruların cevabını al bakalım Nergis '' dedi arkadaşına bakarak. Işıl elindeki çayı ve önündeki tabağı sehpaya bırakarak ve el işaretlerini de kullanarak anlatmaya başladı.

-Yabancı bir yere gittiğin zaman ilk önce kulakların, gözlerin sonra ellerin alışıyor sonra da yüreğin. Ben Almanya'ya gidince her yerde Almanca  konuşan insanlar, anonslar duyuyordum hiç Türkçe kelime yoktu ilk önce kulaklarım alıştı. Orada gördüğüm herkes yabancıydı hiç tanıdık yoktu gözlerim alıştı sonra bir fabrikada çalışmaya başladım orada kart basmayı öğrendim evde adını bile hiç bilmediğim ev aletlerini kullanmayı öğrendim ellerim alıştı ve bir baktım ki yüreğimde her şeyi kabul etmiş. Yabancı bir yerde yaşamaya başlayınca ilk önce kulakların, gözlerin, ellerin ve en son yüreğin alışıyor. Bana gelin olurken bunları annem demişti. Benim annem evin en kıymetli evladıymış çünkü dört erkekten sonra tek kız evlat olmuş annesi babası üstüne titrermiş, gelin gittiği evde ilk önce kaynanasının aşağılayıcı sözlerine kulakları alışmış sonra tek başına yattığı yatakta bir erkeği görmeye gözleri alışmış. annesi ağır işleri yaptırmaya kıyamazmış el acır mı elin doğurduğuna ağır işleri yapmaya elleri alışmış sonra yüreği de kabul etmiş yediği dayakları bile söylememiş abilerine yuvası yıkılmasın diye çocukları büyüyünce babam kenara oturdu annem o zaman biraz rahat etti.

-Benim annem de hep şu atasözünü söylerdi ''Ben besledim baklavayla börekle , eller dövdü kazmayla kürekle '' , ''Buradaki kazma ve kürek dil gibi demek'' derdi rahmetli anneciğim  dedi Nergis gözleri doldu sonra duygularını saklamak için neşeyle ayağa kalkıp ''Çay çok içen yok mu? ''

Oya çayını bitirip bardağını ve boşalan tabağını mutfağa götürüp bırakmış ellerini yıkayıp tekrar salona gelerek oturmuştu ve eli örgüsünde kulağı hanımlardaydı.

-Işıl peki sen bunları yaşarken eşin sana yardımcı oldu mu? Diye sordu Oya.

-Yardımcı olmuştur canım bunca senedir Almanya da birlikte yaşıyorlar dedi Nergis bütün tabak ve çay bardaklarını mutfağa götürürken.

-Ben size bunu şöyle bir örnekle anlatmak istiyorum; erkekler evin beyni, kadınlar evin kalbidir. Bir bedende bu iki organda çok hayati önem taşır, beyin ve kalp çalışmasa beden ölür. Beyin ölünce bitkisel hayat başlıyor ve kalp ölünce de bütün organları besleyen kan vücutta dolaşamıyor ve sonuç yine ölüm. Bir kadın da tıpkı kan gibi evin içinde dolaşmalı hatta hayatımızın içinde bile. Eşin hizmeti, çocukların bakımı, ev işleri, dışarı işleri hep kadının elinde kontrolünde olmalı o gitti mi hayat duruyor tıpkı kalp gibi, hep hayatımızda bir kadının sesi olmalı tıpkı bedenimizde kalp sesi duyulması gerekliliği gibi...

-Ben evin hem beyni hem de kalbi oldum eşim ölünce, bütün hesap işleri ondaydı. Onu arkamda dağ gibi görüyordum kocamı kaybedince çok sarsıldım alışmam zor oldu fakat bana kızım çok yardımcıydı ve birlikte başardık.

-Ben de hem beyni, hem kalbi, hem ciğeri, hem böbrekleri oldum olmadığım bir organ olmadı Maşallah hepsi oldum tek başıma belki bu yüzden yüzümdeki çizgiler derinleşti saçlarım erkenden beyazlaştı.

-Kendine haksızlık etme Nergis çok akıllı ve neşeli bir kadınsın ben seni hep hayat dolu hatırlıyorum ve seni çocuklarıma da böyle anlatıyorum. 

Nergis kendi hakkında böyle sözleri Işıl'dan duyunca kendine bir güven gelmiş aynaya bakarak ''Ayol değişik bir çekiciliğim var benim'' demiş elleriyle saçlarını düzeltmişti onu böyle gören Işıl ve Oya gülümsemişti.

Bu hayatta insan ilk önce kendini sonra da başkalarını mutlu etmeli çünkü dünyaya bir kere geliyoruz ve küçük şeylerden mutlu olmalıyız ve hep şükretmeliyiz...

Bir İtalyan'la Aşk ( KİTAP OLDU )Where stories live. Discover now