20 | i love you and you love me

5.8K 641 890
                                    

yorucu bir günün ardından jeongin kendini sahile atmış ve soluklanmıştı. Minho, jisung ve ryujin geldiklerinden beri hep beraber takılmışlar ve yorulmuşlardı.


evdekilerin bazıları yorgunluktan uyuklarken jeongin fırsat bilip sahilde temiz havayı soluklanıyordu. Yaşananların ardından neredeyse 2 hafta geçmişti. Jeongin her ne kadar arkadaşlarına 'unuttum' ve 'iyiyim' imajı verse bile aslında değildi. Sadece bir şeyleri içinde yaşıyordu. Tüm gün gezip eğlense bile gün sonu başını yastığa koyduğunda gerçekler yüzüne çarpıyordu.

iyiymiş gibi davranmak çok zordu. Bazı şeyleri içinde unutmak, özlemiyormuş gibi davranmak çok zordu ama jeongin üstünden gelmeye çalışıyordu.

hyunjin'in onu unuttuğunu düşünüyordu çünkü bir mesaj bile atmamış kimseye sormadığını düşünüyordu. Bunca olan şeyden sonra mesaj beklemesi saçma olsa bile içindeki sese asla söz geçiremiyordu.

aldığı ufak içkiyi yavaş yavaş yudumlayıp karşısındaki denizi seyrediyordu. İstemsizce tüm anılar aklına geliyor sanki canlanıyor gibi hissediyordu. Sessizce kendi kendine şarkı mırıldanmaya başlamış ve bir yandan içkisini yudumlamıştı.

"oh the habits of my heart"

"i can't say no "

"it's ripping me apart"

kendi kendine sessizce mırıldanmaya devam ederken beklemediği bir ses duymuştu, "ne zaman sıkılsan bu şarkıyı söylersin."

ses o kadar tanıdıktı ki jeongin bir an duraķsamış ama sesin sahibine bakamamıştı belki de sarhoşluğun etkisine girmiş olduğunu ve hayal gördüğünü düşünmüştü,

ama yanına oturan beden bunun gerçek olmadığını kanıtlamıştı çünkü jeongin'in 2 haftadır görmediği o kişi tam yanında oturuyordu.

işte jeongin yaşayacağı en zorlu dakikalara girmişti. Onun yüzüne bakamıyordu, ona dönemiyordu bile sadece karşısındaki denize odaklanmıştı. Şimdi ne yapacaktı? burdan kaçıp gitmeli miydi yoksa kalıp yüzleşmeyi mi seçmeliydi? ikisinden de çıt çıkmıyordu. Jeongin'in cesareti yoktu şu an olduğu durum o kadar berbattı ki tek isteği şu an rüyadaysa uyanmaktı.

"sana mesaj attım." sessizliği bozan hyunjindi. Jeongin hâlâ tepki veremiyordu çünkü ne yapacağını bilmiyordu çok fazla stres olmuştu içinden yardım çığlıkları atıyordu. "lütfen aniden sinirlenip gitme jeongin istersen benimle hiç konuşma ama sadece söyleyeceklerimi dinle." jeongin gitmek istiyordu ama bedeni gitmesine izin vermiyordu buraya sıkışıp kalmış gibiydi.

"benden nefret ettiğini biliyorum ve şu an hangi yüzle seninle konuşmaya geldiğimi de düşündüğünü biliyorum. Her şeyden önce jeongin senden özür dilerim, biliyorum bu özrü dilemek için çok geç kaldım. Her şeyi mahvettim güvenini kaybettim en önemlisi seni kaybettim..."

"kaybettiğin insanlara gelip böyle konuşmalar yapıyor musun?" jeongin en sonunda konuşabilmişti ama hâlâ yüzüne bakmıyordu.

"sadece beni dinle lütfen sonra istediğin kadar bağırıp çağırırsın istersen tekrar beni yumruklar öldürürsün ama yeterki beni son bir kez olsun dinle."

jeongin hafifçe sırıtmış ve hyunjin'in yüzüne bakmıştı. Onunla göz teması kurmuştu ve fark etmiştiki saçlarını siyah yapmıştı, "cesaretin varsa gözlerimin içine bakarak konuş." hyunjin yutkundu ve zor da olsa ikili göz teması kurmaya başladı, "jeongin...biz seninle hiç arkadaş olmadık, olamadık. İnkar etme sen de biliyorsun tanıştığımız ilk andan itibaren aramızda başka bir şey vardı."

Childhood Friends | hyuninWhere stories live. Discover now