42 | I'm not the only wrong

3.8K 451 327
                                    

"jisung yeter beni takip etme artık." minho takılmak için evden çıktığında arkasında birinin olduğunu hissetmişti ki yanılmamıştı. Jisung onu gizli gizli takip ediyor, nerde kiminle takıldığını öğrenmeye çalışıyordu.

"n-ne takip etmesi? burdan geçiyordum ben." diyerek jisung takip edilme olayını yalanlamıştı ama minho buna inanacak kadar salak değildi. "jisung 15 dakikadır aynı yolu bilerek yürüyorum. Hiç mi fark etmedin?" jisung şaşkınlıkla etrafına bakındığında sürekli aynı yoldan yürüdüklerini fark etmişti.

"peki tamam, evet seni takip ediyorum." jisung pes etmişti. Minho zaten durumun en başından farkında olduğu için buna pek şaşırmış değildi. "jisung seni aldatmıyorum. Ayrıca aramızda bir şey yok biriyle olsam bile seni aldatmış sayılmam. Anlayabiliyorsun değil mi?"

minho gayet sakin bir ses tonunda konuşuyordu. "minho, biz ayrılmadık. Birbirimize zaman tanıdık ve bu zamandan yeterince sıkıldım." jisung artık minhosuz yapabileceğini sanmıyordu. Her sabah ısrarla onu arayan, uyanmadığında başta azarlayıp sonra bir sürü öpücük konduran sevgilisi olmadan yapamıyordu.

minho sessiz kalmayı tercih etmişti. Aklı çok karışıktı ve ne yapacağını bilmiyordu. Arkadaşıyla sevgilisinin öpüşmesi ne olursa olsun pek normal karşılanacak bir durum gibi değildi. "minho..seni çok özlüyorum. Yejiden hoşlanmadığımı biliyorsun. Yeji ryujinle birlikte gününü gün ediyor ve seninle benim böyle olmamız beni yeterince üzüyor."

minho yejinin en sonunda ryujinle olmasına belli etmese de çok sevinmişti ama hâlâ ona tavırlıymış gibi davranıyordu. "jisung, jeonginle öpüşsem hoşuna gitmezdi." jisung kafasını sallamıştı, "evet, evet gitmezdi ama amacının farklı olduğunu bildiğim için kızsam da bu kadar uzun senden ayrı kalmazdım."

"jisung sadece 1-2 hafta oldu." jisung omuz silkmişti, "1-2 hafta ne kadar ölüm gibi geçiyor haberin var mı senin?"

kısa bir sessizliğin ardından minho konuşmuştu, "ee hadi ne bekliyorsun?" jisung anlamsızca ona bakıyordu, "anlamadım?" minho derin bir nefes vermişti, "önce beni tatlıcıya götürüp daha sonra öpmeyecek misin?" jisung başta şaşkınca kalmış daha sonra ise yüzüne bir sırıtış yerleştirmişti.

"tatlı yerine seni yiyeceğime emin olabilirsin."

-

j e o n g i n

"hyunjin hâlâ senden bir açıklama bekliyorum." ses tonum netti. Bu işi öğrenmeden pes etmeye niyetim hiç yoktu. "jeongin, ne yalnız yaşamasından bahsediyorsun? bu ev ikimizin. Sen olmayınca buranın hiçbir anlamı yok."

"sen gittiğinde benim de yalnız kalmamın hiçbir anlamı yoktu hyunjin ama sen gittin." dediğim şeyle bakışlarını yere düşürmüştü. Onu bu konuyla vurmayı sevmiyordum ama bana başka çare bırakmıyordu. Sözlerime devam ettim, "Kararımda eminim ya anlatırsın ya da tek başına yaşamaya alışırsın."

"tamam, sakin ol bebeğim tamam mı? gel otur öyle konuşalım." beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Söylediklerini uygulamış sakin kalmaya çalışarak koltuğa oturmuştum. Çaprazıma oturmuş, bedenimi ona döndürmüştü. "anlat hyunjin, bu mektuplar ne demek oluyor?"

"mektuplar...mektupları sana gittikten sonra yazmaya başlamıştım ama hiç geri dönüş alamadım." diyerek başlamıştı söze. "elime hiçbir zaman mektup geçmedi çünkü hyunjin. Kitaplarımın arasından buldum bunları."

"mektupları okumadığını sonradan anlamıştım zaten. Seni evdesin sandığım için eve gönderiyordum ama baban senden önce mektupları alıyormuş." anlamsızca ona bakıyordum. Babamın bu konuyla olan ilgisini hiç anlamamıştım. "babam seni çok sever hyunjin. Mektupları alsa bana getirirdi."

Childhood Friends | hyuninWo Geschichten leben. Entdecke jetzt