0.0 | süveter havası

11.6K 457 183
                                    

Sirius Black, yağmur damlaların kafasındaki düşünce tufanından bile hızlı düştüğü bir Bournemouth sokağında yürüyordu.

Kaç saat olmuştu, bilmiyordu. Hızır Otobüs'ten inip İngiltere'nin bu bölgesine adım attığından beri, başıboş bir sokak köpeği gibi dolaşıyor ve yağmur damlalarının karışık saçlarının düğümleri arasından akıp giderken hissettirdiği özgürlüğü tadıyordu. Bu düşünce karşısında, sırıtmaktan kendini alamadı. Sahiden de başıboş bir sokak köpeği sayılırdı.

Üzerindeki yünlü, kendini öfkeli bulutların gözyaşlarına çoktan teslim etmiş paltonun ceplerine ellerini yerleştirdi ve rugan ayakkabılarının çamurlanmış uçlarına baktı. Fırtına grisi gözleri ayakkabılara bakıyordu, elbette, lakin onları görmüyordu. Binbir düşünce içerisinde boğuşan genç adam için dünyadaki en son problem olabilirdi ayakkabılarının kirlenmiş olması.

Terk edilmiş gibi bomboş olan parkın yer yer sökülmüş kaldırım taşlarında tutturduğu tempolu yürüyüşe son verip, kendine gökyüzüne bakmak için zaman tanıdı biraz. Gökyüzü, epeyce uzun bir zamandır, alışılageldik maviliğinden uzaktı. Oğlanın gözleri kadar fırtınalı gökyüzü gri bir örtü örtmüştü çaresiz insanların üzerine.

Elleri paltosunun ceplerine iyice gömülürken yeniden yürümeye başladı. Takip ettiği kaldırım taşları onu parktan çıkaracak ve bir sürü küçük işletme ile dükkânın yer aldığı bir sokağa sokacaktı; ancak herhangi bir rotayı takip etmiyor oluşu bu durumu çok da iplememesini sağlıyordu. Omuzlarına çarpan haşin su damlalarının onu ürpertmediğini, biraz da şaşkınlık içerisinde fark etti. Oysaki paltosu sırılsıklamdı ve oğlanın üşüyor olması gerekirdi.

Dudakları, buruk bir tebessümle gerilmek istercesine seğirdi. Dostları için endişelenirken üşümesi işten bile değildi. James Potter ve yeni eşi Lily Evans -Potter, diye düzeltti Sirius kendini- Yoldaşlık'ın fazlasıyla gizli tuttuğu bir görev için uzaktalardı. Aynı şekilde Remus Lupin, Dorcas Meadowes ve Peter Pettigrew de Yoldaşlık'ın diğer üyeleri gibi çeşitli yerlerde görevlendirilmişlerdi. Endişelenmemesi gerektiğini biliyordu oğlan. Zümrüdüanka Yoldaşlığı'nın bir parçası olmayı kabul ettiklerinde, tehlikelere korkusuzca atılmayı ve büyücülük dünyasının kendi bireysel hayatlarından kat kat önemli olduğunu da kabul etmişlerdi. Ancak elinde değildi. Onlar, Sirius'un tek ailesiydi.

Aslında oğlan kendi de yeni dönmüştü bir görevden, üstelik etkisinden çıkamadığı bir görevdi bu. Fakat kafasında dolanan tilkiler Dumbledore'a açamayacağı kadar önemsizdi ve aralarındaki ilişkiye benzemeyen ilişkiyi yeni bitirdiği Marlene McKinnon'la da muhatap olmak istemiyordu Sirius. Dolayısıyla asasını savurmuş ve güvenli olmaktan çok uzak bu İngiltere sokaklarında bir başına dolanmaya başlamıştı.

Ah, döndüğü görev! Üzerine düşünmek bile, bu yağmur damlalarının yapabileceğinden daha çok üşütüyordu onu. Birileri damar yollarını tıkıyor ve kaburgalarını bükerek akciğerlerine saplıyordu. Kaşları çatılan Sirius, biraz daha düşünce dünyasında dolanırsa kendini karanlık sanrılara sürükleyeceğini fark etti ve başını iki yana sallayarak silkindi.

Ancak bu hareketi, sırılsıklam saçlarındaki su damlacıklarının uçuşarak gözlerine sıçramasına da yol açmıştı.

Bir küfür mırıldanıp, saatler içerisinde ilk kez sahiden de bedenen üşüdüğünü düşündü ve gözüne çarpan ilk hanın kapısını ittirerek içeri girdi. Yüzüne vuran sıcak hava dalgası tüm benliğine bir huzur yayarken Godric aşkına, diye düşündü, dışarıda tam bir süveter havası var.

𝐒𝐖𝐄𝐀𝐓𝐄𝐑 𝐖𝐄𝐀𝐓𝐇𝐄𝐑, 𝘴. 𝘣𝘭𝘢𝘤𝘬Onde histórias criam vida. Descubra agora