2.0 | ilk kıvılcım

1K 122 29
                                    

Sirius, yeni yıkandığı için bolca deterjan kokan paltosunu sırtına geçirerek handan dışarı adımladı.

Bir önceki gün birdenbire Bournemouth'u esir alan soğuk hava dalgası etkisini çoktan göstermişti. Sokakta yürüyen insanlar, önceki günlere nazaran daha kalın ve korunaklı kıyafetler tercih etmişlerdi şimdi. Normalde çok daha işlek olan cadde, bugünün haftanın son günü olması dolayısıyla biraz daha boştu zira birçok dükkân bugünü tatil ilan ederek kapılarını kapatmıştı.

Alyss, bir önceki gece, sabah erkenden han için alışveriş yapmaya gideceğinden bahsetmişti Sirius'a. Dediğine göre, erken saatlerde alışverişini çabucak halledebiliyordu. Bu yüzden oğlan, sözde işine gitmek için handan çıkarken Alyss'i görmemiş, yalnızca Bayan Divesty'e başıyla selam vermişti. Alyss'in onun gidişinden daha sonra döneceğini biliyordu ve her ne kadar karargâha Cisimlenmeden önce onu görmek istiyor olsa da, gecikmemesi gerektiği kanısındaydı. Ölüm Yiyenler cephesinde bir hareketlilik tespit edilmişti ve tüm Yoldaşlık tetikteydi.

İşte tam da bu durum, Sirius'u çokça rahatsız ediyordu. Canı pahasına savaşması gerekirse Alyss'e veda edemeyecek olması, ona doğruyu açıklayamayacak olması ihtimali gözünü en çok korkutan şeyler arasındaydı. Çünkü ilişkilerinin başlangıcı üzerinden geçen zaman gitgide artıyordu ve oğlanın ardına küçük bir çocuk gibi saklanacağı daha fazla bahanesi kalmamıştı.

Sokakta görülmeyeceği bir yer bulmak adına ilerlerken, yeni ütülenmiş paltosuna yapışan bir el onu kenara çektiğinde hemencecik asasına davrandı.

"Sakin ol, kuzencik." Kulağına çalınan bu abartılı sesi nerede olsa tanıyacağını bilmek, biraz trajikomik gelse de düşüncelere dalmanın vakti değildi. Fırtına grisi irisleri hızla önündeki kıvırcık saçlı genç kadına kaydı. Bellatrix Black, şimdiki adıyla Bellatrix Lestrange, gözünü her zamanki deliliği bürümüş şekilde kendisine sırıtıyordu. Sirius asasını hızla kaldırıp kaşlarını çattı. "Ne işin var burada?"

"Ah, demek kuzenini böyle karşılıyorsun?" diyerek sırıttı kadın. Aralarındaki bu oyundan zevk aldığı ve daha uzatmak istediği çok belli oluyordu ancak karşısındaki adamı da az çok tanıyor, belli etmese de oyunu sürdürmesi hâlinde Sirius'un atacağı büyüleri savuşturmakta güçlük çekeceğini biliyordu. "Şu sıralar burada yaşıyormuşsun sanırım." diyerek hanın olduğu tarafa baktı. Dişlerini gösteren şizofrenik bir sırıtışla elinde tuttuğu yamuk asasını inceledi. "Bournemouth sence de biraz uçuk değil mi kuzen? Bana borçlusun, ayağına kadar gelmek hiç kolay olmadı."

"Ne saçmalıyorsun?" diye çıkıştı Sirius. Yakışıklı yüzünü gölgeleyen öfke gözlerini öyle bürümüştü ki, bu adamın birçoklarının tanıdığı Sirius ile uzaktan yakından alakası yoktu. Doğruydu da. Bu Sirius değildi. Bu, saf bir Black oğlanıydı. "Hadi ama, ben salak değilim kuzen. Cidden, bir Muggle mı? Bundan daha iyisini yapabilirsin."

İşte bu, çoktan köpürmekte olan Sirius'un sabrını taşıracak son damlaydı. Alyss'i işin içine katmayacaklardı. Oğlanın hayatında temiz kalabilmiş, masum kalabilmiş tek güzel şeyi bu saçmalığa dâhil etmeyeceklerdi. Değil Alyss'in saçının teline dokunmak; onun adını ağzına alması, ondan bu tiksinen ses tonuyla bahsetmesi bile fazlaydı. "Kes sesini!" 

Asasının ucundan fırlayan kırmızı ışık, Bellatrix'i gafil avlamıştı. Kuzeninin sözsüz büyü yapmayı bildiğinden haberi bile yoktu. Fakat arayı hemencecik kapatarak sokağın ortasına doğru sıçradı ve, "Avada Kedavra!" diye bağırdı. Kuzenine savurduğu ilk büyüyle dahi Affedilmez Lanetlerden birini kullanmak ancak ona yakışırdı, zaten. Yüzündeki sırıtış, Sirius'un hemen karşısında bitmesiyle silindi ve kendisine savrulan bir başka büyüden güç bela kaçındı.

"Gerçekten onu seviyor musun kuzen?" diyerek sırıttı ve bir büyü daha savurdu. O, bir Muggle sokağında düello yapmaktan rahatsızlık duymuyordu lakin Sirius içinde bulundukları hiç hoşnut değildi ve an itibariyle sokakta kimse olmadığı için şanslı olduklarının ayrımındaydı. "Senin damarlarında Black kanı geziyor, Sirius, içten içe senin de onu kendine yakıştıramadığına eminim!"

Dişlerini sıkarak asasını salladı ve öfkesini kontrol etmeye çalıştı. Pek kişi bilmezdi ama Sirius nadiren öfkelenir, öfkelendiğindeyse kimse onu durduramazdı. Şu anda sakin kalmak, büyük bir coşkuyla damarlarına kan pompalayan kalbini engellemek için de hatrı sayılır bir çaba harcıyordu. Hiddet, gözünü bürüyordu ve alnındaki zonklamaya bakılırsa yakında kontrolü kaybedecekti. "Sen ve senin sosyopat lordundan iyidir!" diye tıslayarak bir korunma büyüsü yaptı ve üzerine gelen yeşil ışıktan korunmak adına geriye birkaç adım attı.

"Sen ruhunu şeytana satmış olabilirsin, Lestrange." diyerek birkaç derin nefes aldı ve soluklanmaya çalıştı. Adrenalin çoktan bedenini ele geçirmişti. "Ama benden de o şeytana itaat etmemi bekleyerek aptallık ediyorsun." Dişlerini gıcırdatarak üzerine gelen kadına, ona karşı bir zafer kazanmış olduğunu gösterecek şekilde sırıttıktan sonra haykırdı. "Brachiabindo!"

"Basit büyüler gönderiyorsun kuzen." diyerek onu alaya almaya çalıştı Bellatrix ama ses tonu eskisi kadar neşeli değildi. Bu düelloda üstün olanın kendisi olmadığının farkına varmak, canını epeyce sıkmış olmalıydı. Bu fırsatı elinden geldiğince değerlendirmeye karar verdi Sirius. "Eh, kuzen, sana karşı savaşırken daha fazlasına lüzum olmayacağını düşündüm!"

Karşısında duran kadının gözlerinden Black ailesine has alevler geçmiş, yüzüne bir karanlık düşmüştü. Burada durup aşağılanmayı kabul etmeyecek gibi görünüyordu. "Asıl sen aptallık ediyorsun, Sirius." diye tıslayarak asasını kaldırdı ve suratına öncekilere benzemeyen, tehlikeli ve sinsi bir gülümseme kondu. "Eninde sonunda, yaptığın hatayı anlayacaksın. Leş bir Muggle'ı tercih ederek, kanıbozukların tarafında olarak büyücülük dünyamıza ne kadar zarar verdiğini anlayacaksın. Ama çok geç olacak. Ve ne var, biliyor musun? Eteklerimize kapanıp özürler eşliğinde yalvardığında, seni tekmeleyen kişi ben olacağım."

Asasını kaldırdı ve ahşap, dışarıdan son derece otantik görünen hana kaldırdı. Dudakları gitgide daha yukarı kıvrılıyor ve gözlerindeki siyah alevler, bedenini titretiyordu. Her zaman deli olduğundan şüphe edilmişti ve bu dedikoduların yersiz olmadığı, görülebiliyordu. Dudaklarını oynatmasının ardından, yamuk asasının ucundan mavi bir ışık fırladı. 

"Lacarnum İnflamarae."

Kuru ahşabı bulan büyü, kulaklara ulaşan patlama sesiyle devasa bir kıvılcım hâlini aldı.



𝐒𝐖𝐄𝐀𝐓𝐄𝐑 𝐖𝐄𝐀𝐓𝐇𝐄𝐑, 𝘴. 𝘣𝘭𝘢𝘤𝘬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin