2.7 | tehlikeli kehanet

877 112 26
                                    

"Bu kehanet Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in kulağına da gidebilir, Dumbledore."

Sirius, kaşlarını çatarak karşısındaki adama baktı. Dumbledore, defalarca kırılmış gibi görünen burnunun üzerine yarım ay şekilli gözlüklerini yerleştirmişti. Üzerindeki gri cübbe yerleri süpürürken, karşısındaki adamın bu sert çıkışı karşısında hiç de etkilenmişe benzemiyordu. Ağır hareketlerle Sirius'un yanında duran Alyss'e çevirdi bakışlarını. "Siz ne düşünüyorsunuz, Bayan Divesty?"

Alyss, ilk önce yalnızca iksirler üreterek ve stoğa destek çıkarak dâhil olmuştu Zümrüdüanka Yoldaşlığı'na. Daha sonra kazara münakaşalardan birine kulak misafiri olmuş ve problemi çözümleyecek bir öneride bulunma cüretini göstermişti. O zamandan beridir Dumbledore kızın zekâsına çok değer veriyor ve fikirlerini olabildiğince alıyordu. Bunu hiç kimseyle paylaşmamış olsa da onun zekâsının ve öneminin farkındaydı, birçok kez ne iyi bir cadı olacağını düşünerek hayıflanmıştı.

"Bana kalırsa bu önemli değil." dedi Alyss, diri ve kendinden emin bir ses tonuyla. Yanıt vermek için birkaç saniye bile düşünmeye ihtiyaç duymamıştı, zira en başında otomatik olarak bu durumu analiz etmişti bile. "Bilge birileri bana her zaman, en küçük ihtimallerin bile gerçek olacağına inanmamı ve buna göre hareket etmemi söylerdi. Eğer James ile Lily'nin en ufak bir tehlikede olma ihtimalleri varsa o zaman onları korumamız gerek. Ne pahasına olursa olsun."

"Tabii," diyerek ekledi alaycılıkla ve kollarını göğsünde kavuşturdu. Dumbledore'a karşı böyle alaycılıkla ve öz güvenle konuşabilen çok kişi olmazdı ancak bu detay o anda hiçbirinin umrunda gibi görünmüyordu. "Karanlık Lord'un, kendisini yenebilecek tek kişiyi bulup yok ederek tüm büyücülük dünyasını kuklası etmesini istemiyorsak."

Dumbledore, kızın bu serinkanlı tavrı karşısında gülümsemiş gibi görünüyordu ancak Sirius, bunun bir yanılsama olup olmadığından emin olamadı. Dürüst olmak gerekirse, adamın bu kadar çok şey bilip hepsini kendisine saklıyor oluşunu garipsiyordu oğlan. Dumbledore hep gizemli olmuştu ve bazen bu tavrı epeyce sinir bozucu, can sıkıcı olabiliyordu. Hele ki konu dostlarının hayatıysa.

"En güvenilir çözümü bulmaya çalışacağıma emin olabilirsiniz, Bay Black. İyi akşamlar, Bayan Divesty." Adam, cübbesini sürüyerek toplanma salonundan çıktı fakat iki genç de, kapıdan dışarıya baktıklarında onu görebileceklerinden şüphelilerdi. Alyss omuz silkti ve dudağını çiğneyerek, toplantı yapıldığında herkesin etrafına dizildiği masanın üzerine oturdu. Bacaklarını hızlı hızlı sallıyor, kehribar irislerini salonun her bir zerresinde gezdiriyordu.

"Sence onlardan mı bahsediliyor?" diye sordu aniden, Sirius'un da irkilmesine sebep olarak. Üzerindeki şaşkın, gri irisleri fark ettiğinde aynı gergin ses tonuyla dudağını çiğneyerek, "Kehanette yani?" diye üsteledi. Sirius'un yüzü, anladığını gösterecek şekilde düşmüş ve yüzü kararmıştı. Gözlerini aynı sevgilisi gibi etrafta gezdirdikten sonra iç geçirdi. Cevaplamak konusunda gönülsüz olduğu, belli oluyordu.

"Kesin olarak hiçbir şey söyleyemeyiz ki Alyss." diye mırıldandı, toplantı masasına yönelip sarışın kızın yanına bedenini yaslayarak. Ellerini pantolonunun cebine yerleştirdi ve toplantı odasındaki tozlu perdelere, on sekizinci yüzyıldan kalma duvar kâğıtlarına baktı. "Biliyorsun, küçük Potter neredeyse yedi aylık. Ancak erken de doğabilir, geç de; yani Temmuz'da doğacağına dair bir garanti yok. Üstelik, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen ile üç defa karşılaşan tek çift onlar değil ki. Ah, bilmiyorum!"

Alyss, bir süre cevap vermedi. Fakat buna rağmen gözleri fıldır fıldırdı ve düşüncelerine gömülmüşken dudağını paramparça ettiğine emindi. Bu kehanette bir şeyler onu rahatsız ediyordu. İçinden bir ses, arkadaşlarının tehlikede olduğunu söylüyor ve bunun doğru olmasından ödü kopuyordu. Bahsedilen kehanet fazla korkunç, fazla tehlikeliydi. Daha doğmayan biri için böyle şeyler söylenmesi çok korkutucuydu Alyss için! Bir fısıltı şeklinde tekrarladı hafızasına kazınmış kehaneti.

"Karanlık Lord'u alt edecek güce sahip olan geliyor... Ona üç kez karşı çıkmış olanlardan, yedinci ay ölürken doğacak... Ve Karanlık Lord bu erkek çocuğu kendi dengi olarak işaretleyecek, ama o, Karanlık Lord'un bilmediği bir güce sahip olacak... İkisinden biri diğerinin elinde ölecek, çünkü diğeri varlığını sürdürürken ikisi de yaşayamaz... Karanlık Lord'u alt edecek güce sahip olan, yedinci ay ölürken doğacak..."

Sirius, ensesindeki tüyler diken diken olmuş şekilde bakışlarını yanındaki kadına çevirdi. Oysa o, bunun farkında değil gibiydi. Kehribar gözlerinde bir başka dans ediyordu menevişler ve Sirius, kadın böyle olduğunda onu rahatsız etmemesi gerektiğini biliyordu. Mühim bir şeyler düşünüyordu Alyss.

"Sirius." dedi kuru ancak pürüzsüz bir sesle. Gözleri bir yere dalmıştı ve o yerden çekemiyordu, fakat buna rağmen doğruldu. "Ne olursa olsun, James ile Lily'e söylemeliyiz. Bilmeyi hak ediyorlar. Böyle büyük bir şeyi onlardan saklayamayız."

Sirius, sesini çıkarmadan aşağı yukarı sallamıştı başını. Alyss haklıydı. "Yoldaşlık'tan Alice'in de hamile olduğunu duydum." diye mırıldandı, bunun ne önemi olacağını bilemeyerek. Söylemesi gerektiğini hissetmişti ve Alyss'in başını aşağı yukarı sallayışı, doğru bir hamle yaptığını gösterdi. "Onlar da üç defa karşılaşmışlardı sanırım, değil mi? Onları da uyarsak iyi olur. Her şeye hazırlıklı olmalıyız."

Ellerini koyu saçlarının düğümleri arasından geçiren Black oğlanı, omuzları düşmüş şekilde doğruldu ve sevgilisinin karşısına geçti. Gri irisleri yavru bir köpeğinki gibi biçare bakıyordu ve onun Animagus olan bir köpek olduğunu öğrenişinin ardından bu düşünce, her seferinde komik geliyordu Alyss'e. "Seni tüm bunlara bulaştırdığım için üzgünüm, Alyss. Kendini bizim için tehlikeye atıyorsun."

Alyss, buna verecek bir cevap bulamamıştı. "Saçmalama." diye homurdandı ve dudaklarını birbirlerine bastırıp omuz silkti. Açık sarı saçları dalga dalga, bir nehir gibi omuzlarına dökülürken bukleleri zıplamıştı omzunun üzerinde. Kollarını açtı ve sevgilisine doladı, sözcüklere dökülemeyecek lakin huzur verici bir sarılışla. "Birçok şey oldu, Sirius. Tüm bunlar kelebek etkisinden ibaret. Kendimi burada bulmam da, o yangın da öyle... Ama biliyor musun?"

Kollarını Alyss'in beline dolayan ve kendini, güvenli yuvasını bulmuş gibi hisseden Sirius yalnızca soru soran bir ses çıkarmıştı. Yasemin ve ardıç kokusu, uzun zamandır kendini yuvasındaymış gibi hissettirebilen tek şeydi. Alyss bir anda onun hayatının merkezine yerleşmişti ve bundan hiç şikâyetçi değildi. Kadının diyeceklerine kulak verdi. "Hiçbiri için pişman değilim. Yaşadığım hiçbir şey için hayıflanmıyorum. İyi ki seninleyim. İyi ki..."

Sirius, onun boynunu öperek yüzünü iyice gömdü o girintiye. Uzunca bir süre böyle kalmak istiyordu. Zaman durmuş, sanki her şey yolundaymış gibi.

𝐒𝐖𝐄𝐀𝐓𝐄𝐑 𝐖𝐄𝐀𝐓𝐇𝐄𝐑, 𝘴. 𝘣𝘭𝘢𝘤𝘬Where stories live. Discover now