2.3 | gerçeği kabulleniş

949 117 12
                                    

Alyss, sırtını yasladığı duvarın soğukluğuna aldırmadan, başını sertçe geriye bıraktı.

Düşünmek istemiyordu bir şeyleri. Düşünecek çok şeyi vardı aslında: Veda edemediği büyükannesi, külleri uçuşan hanı, kendisine yalanlar söyleyen sözde sevgilisi... Ancak, eğer bunları düşünmeye başlarsa, kendi kendine yüzlerce hipotez üretecek ve işi iyice içinden çıkılmaz bir hâle getirecekti; biliyordu. Bu yüzden, olabildiğince düşünmemeye çaba harcıyordu.

Lily onu buraya, nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde getirmişti. Gözlerini kapamış, açtığında kendini burada bulmuştu. Midesi bulanmıştı ancak çoktan sahip olduğu bulantıdan daha kötü değildi tabii. Midesi, saatlerdir kasılıyordu ve saatlerdir Lily'nin kendisini bıraktığı bu odada, odanın bu köşesindeki betonda oturuyordu. Odadaki tek kişilik yatağı ve renklerle hiç uyuşmayan vişne çürüğü koltuğu pas geçmiş, yere oturmuştu zira kendini burada güvende hissetmiyordu. Sırtını bir yere dayayabilmek, en iyisiydi.

Düşünmemek adına, bu küçük odanın her karışını incelemişti. Oda handakileri andırıyordu lakin birazcık daha küçüktü. Tek kişilik, beyaz çarşaflı ve siyah battaniyeli bir yatak; tek kapaklı, eski bir dolap ve vişne çürüğü koltuktan ibaretti. Pencereler simsiyah perdelerle sımsıkı örtülmüştü ve kendi karanlığında çoktan boğulmakta olan Alyss, pencerelerin hemen altında otursa da onları açmaya niyetli değildi.

Ruhunun alevi sönmeye başladıkça, fiziksel olarak da canının ne denli yandığının ayrımına varmaya başlamıştı. Saçlarını o kadar yolmuştu ki dipleri sızlıyordu, avuç içleri acıyordu ve dudaklarına dikiş atılması gerekiyordu. Büyükannesiyle geçirdiği yılların ardından -büyükannesi eskiden bir hemşireydi- eğer ellerini sarmazsa iltihap kapacaklarını biliyordu ancak bunun için biraz kumaşa veya sargıya ihtiyacı vardı. Odadan çıkmayı ise hiç aklından geçirmemişti bile.

Kapısı tıklatıldığında, hiçbir tepki vermedi.

Ahşap kapının tokmağı hafifçe dönmüş ve içeriye iki kişi adımlamıştı. Öncülük eden, kızıl saçlarını tepede atkuyruğu yapmış ve ellerini hafifçe şişmiş karnı önünde birleştirmiş olan Lily'di şüphesiz. Çehresinde soğukkanlı bir ifade taşıyordu ancak ruhunun aynası olan zümrüt yeşili gözleri gerçek duygularını yansıtmak için birebirdi.

Buna aldırmadı Alyss. İstese o gözlerdeki her bir duyguyu okuyabilir, birbirinden ayırabilirdi ancak bunu yapmayı istemiyordu. Şimdiye dek hep imrendiği, hayranlık duyduğu o zümrüt yeşili gözlerde hedefi kendisi olan acıma duygusunu görmek istemiyordu. Birçok ızdıraba katlanmış ve hepsini tek başına atlatmıştı Alyss, şimdi yalnızca birkaç aydır tanıdığı birilerinin merhametine lüzum duymuyordu.

James, gözlüklerini ittirip kapıyı arkasından kapatarak beceriksizce kendisine gülümsedi. Oğlan tanışmalarında çok cana yakın bir arkadaş gibi görünmüştü ancak şimdi Alyss hiçbir şeyden emin olamıyordu. Hiç kimseye güvenemiyordu. Bu tür durumlarda, her zaman büyükannesi olurdu yanında. Arkadaşsız büyümüş olduğu için büyükannesiyle büyükbabası kendisine arkadaşlık etmiş, sırlarını paylaşmıştı ve şimdi, kendini tamamen biçare hissederken akıl alabileceği kimsesi yoktu Alyss'in.

"Seninle bir şey konuşmamız gerek, Alyss." dedi Lily, Çapulculara hep kullandığı o yatıştırıcı ses tonuyla ve şefkatle. Lakin ilk defa, bunun karşısındaki kıza hiçbir etkisi olmadığını fark etmiş ve Alyss ona boş bakışlarla bakmıştı. Tek kaşını havaya diktikten sonra gitmeleri için bir süre bekledi fakat gitmeyi planlamıyor gibilerdi. Tepkisizce ayağa kalktı.

Lily, karnını tutarak, yavaşça bedenini tek kişilik yatağın ucuna bırakmış ve oturmuştu. Yanında bıraktığı boşluğa bakılırsa, Alyss'ten de aynısını bekliyormuş gibi görünüyordu. Alyss bir defa daha tepki vermeden kendisine ayrılan kısma oturmuş ve konuşmasını beklemişti kadının. "Aslında bu konuşmanın aylar önce yapılması gerekiyordu, ancak işler ters gitti ve... Şimdi her şey daha karışık. Öncelikle, Alyss, biz normal değiliz. En azından senin açından."

Sarışın kız ifadesiz çehresiyle Lily'i izliyordu. Kehribar irisleri menevişlerden yoksun, ışığını kaybetmiş şekilde ona bakıyordu ve dudakları kurumuş kan dolayısıyla hâlâ kırmızıydı. Ten rengi o kadar solmuştu ki, cansız ve hastalıklı bir görüntü katıyordu bedenine. Kaşları birkaç santim kalkarken gözlerinin altındaki kırmızı ve mor halkalar, çok daha belirginleşmişti. Yutkundu ve devam etti Lily.

"Biz, asa dediğimiz tahta çubuklarla sihir yapabiliyoruz. Cadılar ve büyücüler olarak adlandırıyoruz kendimizi. Hepimiz, sihir eğitimi alabilmek adına özel bir okula gittik ve yedi senelik uzunca bir eğitimden geçtik. Büyücü ve cadı olmayı öğrendik. Ancak, maalesef ki, her şey bundan ibaret değil. Lord Voldemort takma adını kullanan bir büyücü, büyücülük dünyasını ele geçirmeye kafasını takmış durumda. Saf olmayan cadı ve büyücülerden, büyü yapamayan insanlardan nefret ediyor. Damarlarında normalliğin tek damlası bile gezen kişilerin her birini öldürmeye kafasını koymuş durumda. Şu anda bulunduğumuz yer de, ona savaş açmış gizli bir örgütün karargâhı. James, Sirius, Remus, Peter ve daha yüzlercesi... Hepimiz onu alt etmek için çabalıyoruz."

Lily, anlatımının biraz karışık olduğunun farkındaydı. Kendini bazı detayları atlamış gibi hissediyordu fakat elinden gelenin bu kadar olacağının da farkındaydı. Daha önce, buna benzer bir konuşmayı kendi ailesine ve kız kardeşi Petunia'ya da yapmaya mecbur kalmıştı. Ve, Alyss'in yüzündeki ifadesizliğe bakılırsa, onlardan çok daha iyi bir tepki verecekmiş gibi görünüyordu. Samimi görüneceğini umarak sarışın kıza gülümsedi.

Ancak Alyss, bu gülümsemeye karşılık vermemeyi seçmiş gibiydi. Kehribar gözleri Lily'nin arkasında bir noktaya dalmıştı. Kaşlarını donukça kaldırıp, konuşmak adına dudaklarını ıslattı. "Yani şimdi sen bana; kendine aptalca bir takma isim vermiş ve kafasını büyücülük dünyasıyla bozmuş bir sosyopata karşı, çubuklarınızı sallayıp uçlarından renkli ışıklar fışkırtarak savaşan kaçıklar olduğunuzu mu söylüyorsun?"

James, dudaklarındaki ufak sırıtışa engel olamayarak ellerini arkada kavuşturdu ve, "Evet." dedi basitçe. "Daha iyi özetleyemezdin."

𝐒𝐖𝐄𝐀𝐓𝐄𝐑 𝐖𝐄𝐀𝐓𝐇𝐄𝐑, 𝘴. 𝘣𝘭𝘢𝘤𝘬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin