1.4 | tatlı randevu

1.1K 131 31
                                    

"Sirius?" diye sordu Alyss, meraklı bir ses tonuyla. Başını oğlanın dizine koymuş, saçlarını ensesinden çekmiş yatarken gözlerini tersten baktığı yakışıklı çehreye odaklamak güçtü. Ancak hiçbir güçlük onu vazgeçirmeye yeterli değildi, zira adamın yüzüne bakmak onu çok mutlu ediyordu. "Buraya niçin gelmek istedin?"

Sirius, başını yasladığı ağacın gövdesinden kaldırmadan gri irislerini aşağıya indirdi ve ellerini Alyss'in açık sarı saçlarında gezdirdi. Bunu yapmak tüm gerginliğini yatıştırıyor, ona huzur aşılıyordu. "Bir sebebi yok." diye yalan söyledi, bunu yaparken canı yanarak. "Seninle zaman geçirmek istedim yalnızca."

Genç adam, ilk başta onu buraya çağırarak büyücü olduğunu itiraf etmeyi tasarlamıştı. Fakat içinden bir ses, çok hızlı gittiğini söyleyip duruyordu ona. Daha yeni aşkını kabullenmişken, bir de karşısındaki kadını bu karışıklığa sürükleyemezdi. Ayrıca, her ne kadar kıza tamamen güveniyor olsa da, yıllardır kalbini üç dostu haricinde kimseye açmamış biri olarak bunu kolay kolay yapabileceğini sanmıyordu. Evet, diye telkin etti kendini. Acele etmesine gerek yoktu. İlk önce sevgililiğe alışacak, daha sonra yavaş yavaş anlatacaktı her şeyi.

Korkularına bahaneler üretip durduğunun farkında değildi.

Hemen yanı başından kopardığı küçük bir papatyanın yeşil sapını, çiçeği saçına takabilmek için düzleştirmeye uğraşırken Alyss bu bahaneye hiç de inanmamıştı. Uzaktan bakınca nasıl görünüyordu bilmiyordu lakin aptal değildi. İşte tam da bu yüzden, bir şeylerin yalan olduğunu anlamasına rağmen, üstelemesinin lüzumsuz olacağını da iyi biliyordu. Birilerinin veya bir şeylerin üzerine olması gerekenden fazla gitmek, hep ters teperdi. Doğru zamanın geleceğini ve eninde sonunda öğreneceğini biliyordu.

Yine de bu rahatsızlık duymasına engel değildi ve dışa vurmasa bile içi pek rahat değildi. Yine her zamanki kuruntularından birini uydurduğunu ve bunun geçmiş tecrübelerinden kalan acı bir alışkanlık olduğunu kendine tekrarladı ve yüzüne mutlu bir tebessüm kondurdu. Ne olursa olsun, saçlarını okşayan bu adamı sahiden seviyordu. Kehribar gözlerini Sirius'un çehresine kaldırdı yeniden, elindeki papatyayı bırakarak.

"Birbirimiz hakkında çok şeyi biliyoruz," diye lafa girdi, elini uzatıp Sirius'un fazla uzamış saçlarında parmaklarını dolaştırarak. Bu hareketi ister istemez adamın yüzünde bir gülüş oluşturmuştu. İçindeki korkular ruhunu ağır ağır kemirse de Alyss'in tek bir hareketi geçiştirebiliyordu hepsini. "Ama temel şeyleri bilmiyoruz, yani basit şeyleri."

"Önemli mi ki?" diyerek sırıttı Sirius. İster istemez yakışıklı çehresinde beliriveriyordu çapkın sırıtışı ve alaycı tınısı. Başını yeniden hafifçe ağacın gövdesine bıraktı ve birkaç metre ileride olan nehire, akan şırıl şırıl suya baktı. Aklından yaramaz düşünceler geçse de, Alyss'i nehre başka bir gün de atabilirdi. "Demek istediğim, birbirimiz hakkında en özel şeyleri bilirken geri kalanı çok mühim değil."

"Tabii ki değil." diye onu destekledi ve yatarken olabildiğince başını aşağı yukarı salladı Alyss. Ardından, güzel yüzüne kararlı bir ifade yerleşti ve dolgun dudaklarını diliyle hafifçe ıslattı. Eliyle çimenleri yoldu. "Yine de, bilmek istiyorum. Senin hakkında öğrenebileceğim her şeyi bilmek istiyorum."

Bu lafı, Sirius'un yüzüne hoşnut bir ifade kondurmuştu. İlk resmî sevgilisi olan bu güzel bayanın kendisi hakkında her şeyi bilmek istiyor olmasından da şikâyetçi olmayacaktı herhâlde. "Tamam o zaman. İlk sorunu sor." diyerek sırıttı. Bunu duyar duymaz hemen doğrulmuş ve saçının dağınıklığına aldırmadan, Sirius'un karşısında bağdaş kuruvermişti Alyss. Havanın ılıklığı ve oğlanın yumuşak dokunuşları karşısındaki mayışmışlığı, hafif buğulu gözlerinden okunuyordu. "En sevdiğin çiçek?"

𝐒𝐖𝐄𝐀𝐓𝐄𝐑 𝐖𝐄𝐀𝐓𝐇𝐄𝐑, 𝘴. 𝘣𝘭𝘢𝘤𝘬Where stories live. Discover now