1.2 | kadim fener

1.1K 157 77
                                    

Havanın kararmasından çok sonra, artık aşina olduğu han kapısından içeriye adımlayan Sirius Black; bu kadar coşkulu bir karşılamaya maruz kalmayı beklemiyordu.

"Tanrı aşkına, Sirius! Neredeydin?" diye atılan Alyss, parmakları arasında tuttuğu romanı bar kısmına ne kadar sert bırakmış olduğuna aldırmadan kapıdan içeriye giren adama doğru adımladı. Onun bu isyanının hemen ardından, âdeta doğa ana onlara katılıyormuşçasına bir gök gürlemesi duyulmuştu gökyüzünden. Yaklaşan fırtınanın habercisiydi bu gürültü. Alyss, önüne gelen açık sarı saçlarını geriye attı ve ellerini Sirius'un omuzlarına koyarak onu süzdü.

Çok geçmeden üzerindeki şaşkın bakışların farkına varmış olmalıydı ki, elmacık kemiklerinin üzeri hafifçe allandı ve boğazını temizleyerek ellerini çekti. "Şey, akşam yemeğine gelirim demiştin. Gelmeyince endişelendim ben de hâliyle." diyerek omuz silkti ve beceriksizce gülümsedi. Birkaç kelimesinin, karşısındaki adam için ne kadar anlam ifade ettiğini tahmin edemezdi. Sirius hafifçe gülerek üzerindeki paltoyu çıkardı ve tıpkı ilk geldiği gün yaptığı gibi, kendine en yakın sandalyeye astı. "Amcamla sohbetimiz tahmin ettiğimden uzun sürdü de."

Sirius'un 'amcamla' derken duyduğu kuvvetli gülme dürtüsünün farkına varmamış gibiydi Alyss. "Anladım..." diyerek yeniden ellerine baktı ancak daha sonra, aniden aklına bir fikir gelmişçesine başını kaldırdı. "Aç mısın?" Kendini mutfağa gitmeye çoktan hazırlamıştı ancak karşısındaki adamın başını iki yana salladığını gördüğünde omuzları, hayal kırıklığıyla çöktü.

"Ben iyiyim, Alyss. Tokum, sağlıklıyım ve gayet mutluyum." diyerek onu temin etti ve paltosunu astığı sandalyeye çöktü. O bunu yapınca nihayet yatışan genç kız, bar kısmındaki kitabını alıp Sirius'un karşısına oturmuştu. Saat çoktan onu geçtiğinden, neredeyse handaki herkes derin bir uykudaydı ve yemek salonu, çoktan karanlığa gömülmüştü.

Kısa bir süreliğine, sessizce oturarak birbirlerini incelediler. Hep olduğu gibi, bu seferki de rahatsız edici bir sessizlik değildi. Birbirlerinin gri ve kehribar irislerini incelerken, melanin pigmentlerini sayarken hiç tedirginlik duymuyorlardı. Sirius, aradan geçen yorucu saatler sonrasında sevdiği bu çehreyi görmekten son derece memnundu. Alyss'in gülüşü, hiçbir şeyin yapamayacağı kadar huzur veriyordu ona. Alyss'se endişelendiği adamın sağ salim olduğunu görmekten mutluluk duyuyordu. Sirius'un yumuşak görünen saçlarında ellerini gezdirme isteği, iyice yoğunlaşmıştı artık.

"Sana hanımızın isminin hikâyesini anlatmış mıydım?" diye sordu Alyss, birdenbire. Sirius'un kaşları ilgiyle kalktı ve başını her iki yana yavaşça salladı. "Büyükbabam, her zamanki seferlerinden birindeymiş. Yolcularını Rusya'nın Beyaz Deniz kıyılarındaki bir sahil kentinde indirecekmiş. Ancak yolda büyük bir fırtınaya yakalanmış ve bu fırtınada, mürettebatından birkaç kişiyi kaybetmiş. Aynı şekilde babasının yadigârı olan köstekli saatini de düşürmüş. Çok kötü bir durumdayken, güç bela, paramparça olmaya yüz tutmuş gemisiyle kıyıya çıkmayı başarmış. Hem psikolojik açıdan hem de fiziken çökmenin eşiğindeymiş. Fırtına dolayısıyla da bu sahil kentinde planladığından daha uzun süre konaklamak zorunda kalacakmış. Ne yetecek kadar erzağı varmış ne de gemisini tamir edecek teçhizatı."

Sirius, kendini hikâyeye son derece kaptırmıştı. Gömleğinin açık birkaç düğmesi göğsünden ipuçları sunarken öne eğilmişti, koyu saçları da kayarak gölge düşürmüştü yakışıklı çehresine. Güçlü gri gözleriyle bir yandan kadının dudaklarını takip ediyordu, diğer yandan da güzel yüzünün her bir santimini zihnine kazıyordu.

"İşte böyle, kendini tamamen bıraktığı, kapkaranlık bir günde tanışmış büyükannemle. Kazara tanıştığı büyükannem; geceleri gemilerin yollarını kaybetmemeleri için kıyılara konuşlandırılmış, taştan deniz fenerleri gibi aydınlatarak girmiş büyükbabamın hayatına. Onunla tanıştığı andan itibaren sorunları birer birer çözülmüş büyükbabamın. Her şey yoluna girmiş, onun deyimiyle, su akıp yolunu bulmuş. Aralarındaki aşk öyle tarifsiz, öyle çokmuş ki birbirlerini tanıyalı çok olmadan evlenmişler."

Gülen genç adam, işaret parmağıyla Alyss'in açık sarı saçlarından bir tutamı onun kulağı arkasına sıkıştırdı. "Ha, Rus kanı taşıyorsun yani?" diyerek karşısındaki kızı bir defa daha inceledi. Dolgun dudakları, biçimli ve güzel burnu, hınzır bir edayla parlayan kehribar gözleri onu daha kusursuz kılıyordu Sirius'un gözünde. Genç kız başıyla onayladığında, gıcıkça sırıttı ve flörtöz bir tavırla göz kırptı. "Ben de bu kız neden bu kadar güzel diyordum."

"Ah, kes sesini!" diye isyan etti ve onu omzundan hafifçe ittirdi Alyss. İçten içe bu sözleri iltifat olarak kabul etmiş ve egosunu okşamıştı, ancak Sirius'un bunları bilmesine lüzum yoktu. "Beni bölme de hikâyeyi tamamlayayım." diye homurdandı adamın yüzündeki zevk alan gülümsemeyi görmezden gelerek. "Dediğim gibi, Bournemouth'a gelmişler ve büyükbabam, yokluğunda büyükannemin uğraşabileceği bir şeyler olsun diye bu hanı açmış. Tabii ki hazırlıklar aylar sürmüş, ancak her şey bittiğinde, geriye yalnızca hana konulacak isim kalmış. Büyükbabam, o gün bir kez daha büyükanneme duyduğu aşkı tazeleyerek Lolinne'in nasıl hayatını deniz feneri gibi aydınlattığını, karanlıklardaki ışık kaynağı olduğunu anlatmış. Böylece de, hanın adını 'Kadim Fener' koymak istemiş. Çünkü kadim, ezelî demek ve büyükbabam büyükanneme ne başı ne de sonu olan bir aşk besliyormuş. Büyükannemin, hayatını sonsuza dek aydınlatmasını istiyormuş."

Hikâye bitmiş, Alyss dudaklarını bir tepki beklercesine birbirine bastırmıştı. Karşısındaki oğlansa onun beklentisini karşılamak adına hiçbir harekette bulunmuyordu. Fırtına grisi gözbebekleri, Alyss'inkiler haricinde kızın her yerinde geziyor; suratını didik didik inceliyordu. Baş parmağı çoktan kızın gözlerinin altına, elmacık kemiklerine ve hemen ardından yumuşacık yanaklarına kaymıştı. 

Sessizlik uzuyor ve Alyss hâlâ bekliyordu. İçinden bir ses, beklemesine değeceğini fısıldıyordu ona. Sirius'un ona olan bakışları da korkutmuyor değildi. Oğlanın sıcak nefesi yüzüne vuruyor ve her zamanki dumanla karışık şeker kokusu, genç kadını heyecanlandırıyordu. 

"Alyssandra Divesty."

Sirius'un bir şeyler demesini birkaç dakikadır bekliyor olmasına rağmen, onun sesini duyduğunda irkildi Alyss. Kehribar gözleri hafifçe açılarak, oğlanın dudaklarına kaydı. Kaşları merakla birkaç milimetre kalkmıştı. Ve, Godric aşkına, onun yüzündeki meraklı ifadeye bayılıyordu Sirius! "Buraya ilk geldiğimde, berbat bir durumdaydım. Yüzleşmekten korktuğum fakat beni kovalayan o kadar çok karabasanım vardı ki karanlığın üzerime örtüldüğünü sanıyordum. Bu zehirli karanlığa gömüleceğimi sanıyordum. Sonra, seninle tanıştım. Korkularımı basit çekincelermiş gibi silip atmakta öyle ustaydın ki! Sen benim kaybettiğimi sandığım cesareti, kendim bile varlığından haberdar olmadığım derinliklerden çıkarıp bana geri verdin. Asla hissedemeyeceğimi sandığım, buna kendimi inandırdığım bir hisle doldurdun yüreğimi."

Alyss, duyduğu her kelimeyle biraz daha aralanmış dudaklarını diliyle ıslattı. Kurumuş dudaklarını ıslatabiliyordu belki lakin yutkunmak, boğazını nemlendirmek hususunda kesinlikle işe yarar bir olgu değildi. Sirius'un baş parmağının değdiği her nokta alev alıyordu. Kısa süre önce hislerinin aşk olmadığına emin olan mantığı şimdi bas bas bağırıyordu ona. Oğlanın sözlerini idrak edebilmek için gözlerini kırpıştırdı.

"Ve ben senin hayatımı hep aydınlatmanı istiyorum. Aynı büyükannenin büyükbabanın yaşamında olması gibi, her anımda beni çekip çıkar istiyorum kâbuslarımdan. Üşüyen ruhumu sevginin sıcaklığıyla ört istiyorum. Bunu daha önce birine hiç söylemedim, bu yüzden nereye varacağımı bilmiyorum ama-"

Kaşlarını kaldırarak, istemsizce, biraz daha öne eğildi Alyss. Kalbi yalnızca göğüs kafesinin sınırları içerisinde atmıyordu artık. Her bir hücresini dövüyor, damarlarının duvarlarına baskı uyguluyor, dudaklarını titretiyordu. İster istemez kasmıştı kendini ve tüm konsantrasyonu, birkaç santim ötesindeki adamın dudakları arasından firar edeceklerdeydi.

"Yüce Godric, Alyss, ben sana âşık oldum."

𝐒𝐖𝐄𝐀𝐓𝐄𝐑 𝐖𝐄𝐀𝐓𝐇𝐄𝐑, 𝘴. 𝘣𝘭𝘢𝘤𝘬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin