0.5 | çerçevedeki adam

1.8K 163 30
                                    

Kolundan tuttuğu adamı hanın kapısına sürükleyen Alyss, yüzü soğuk su damlalarıyla buz kesmiş olmasına rağmen geniş bir gülümsemeyle daldı içeriye.

Sırılsıklam olmuştu, kaç müddettir dışarıdalardı hiçbir fikirleri yoktu ve Sirius'u bilmese de çok üşüyordu genç kadın. Açık sarı saçları, dalgalarını kaybetmiş ve duş almışçasına sırılsıklam olmuştu. Arkalarından kapıyı kapatırken, hanın kapısı önündeki paspası damlattıkları sularla yıkamaktan başka işe yaramıyorlardı. Hemen arkasında duran ve omzu, kendisininkine sürten oğlana çevrildi Alyss'in bakışları. İrisleri birbirlerini bulduğunda, karşılıklı gülüştüler.

"Sen geç şu kalorifere doğru." diyerek kapının çaprazındaki kalorifer peteğini işaret etti Alyss. Ardından, bir üşüme dalgasıyla titredi ve mutfağa açılan ahşap kapıya baktı. "Ben de bizim için birkaç havlu kapıp getireyim."

O hızlı adımlarla kasanın arkasındaki kapıya ilerlerken Sirius da onun sözünü dinlemiş, birkaç çerçeve ve duvar süsünün altında yer alan kalorifere adımlamıştı. Şaşırtıcıydı ancak dışarı çıkmadan önce üşüdüğü kadar üşümüyordu artık. Bunun sebebi Alyss'in sıcak, nane kokan nefesi kendi yüzüne vururken vals yapışı mıydı yoksa hasta oluşu mu emin değildi; ancak cevabı bilmek için çok da hevesli olduğu söylenemezdi. Gri gözlerini handa gezdirdi. Parşömenler de, mürekkep hokkası da bıraktıkları yerde; gaz lambasının yanındaydılar. İçerisi yarı karanlıktı ve mutfaktan, muhtemelen havlu alan Alyss'ten dolayı sesler geliyordu.

Bakışlarını peteğin hemen üzerindeki duvara çevirdi Sirius. İlk gelişinde yani gündüz de burayı incelemişti, hatırlıyordu. Diğer fotoğraflarda yalnızca renkli manzara resimleri yer alırken, bu fotoğraf siyah beyazdı ve bir adam gülüyordu. Adamın gülüşü, bir kez daha çok sevimli geldi Sirius'un gözüne. Eliyle başından düşmek üzere olan şapkayı tutuyor ve çocuksu bir tavırla, kıkırdarcasına kahkaha atıyordu.

Ayak sesleri dikkatini dağıtınca, elinde havlularla kendisine doğru ilerleyen Alyss'e baktı. Yüzündeki gülümsemesi hâlâ silinmemiş olan genç kadın havlulardan birini boynuna asmıştı bile. Hemen yanlarındaki ahşap masaya havlu tomarını bırakıp, bir tanesini alarak Sirius'un başının üzerine serdi. Kıkırdayarak, kendisinden uzun olan oğlanın saçlarını kurutma amaçlı silmişti.

Yüzünde bir gülümseme oluşan Sirius, "Bana bırak." diyerek ellerini onunkilerin yanına koydu ve saçlarını havluyla silmeye koyuldu. O bunu yapınca Alyss bir kez daha, sessizliği bir fener misali aydınlatan gülüşüyle boynuna astığı havluya yönelmiş ve açık sarı saçlarını silmeye başlamıştı. Sirius'un gözüne çarptı, o gülünce.

Resimdeki adama ne çok benziyordu!

"Şey..." diyerek dikkati üzerine çekti oğlan. Alyss'in ilgili, kehribar gözleri hemen ona dönmüştü. Sirius, biraz durup onun güzelliğini izlemek istedi. Ancak çoktan söze girmişti ve artık devam etmezse garip olacaktı şüphesiz. Bakışları, işaret edercesine çerçeveye kaydı. "Fotoğraftaki adam... İlk gelişimde de dikkatimi çekmişti, siyah beyaz olan tek fotoğraf bu. İçinde birini bulunduran tek fotoğraf da öyle." Alyss'in çehresindeki hafif gölgelenmeyi görünce, aceleyle ekledi. "Merak etmiştim, anlatmaya mecbur değilsin."

Alyss, ıslak saçları iki yanda sallanacak şekilde salladı başını. "Önemli değil, Sirius." dedi sesinde hafif bir buruklukla. "Merak etmiş olman normal." Fakat onun sesindeki acıyı duyan Sirius, bin kez pişman olmuştu bile. Keşke sormasaydım, diye geçiriyordu içinden, burnumu sokmamalıydım. Karşısındaki kızın canını yakmak istemiyordu, daha tanışalı bir gün olmuş olsa bile onu üzmekten çekiniyordu. Zira Alyss, olağanüstü biriydi.

"O... O benim büyükbabam." diye fısıldadı genç kadın. Dalgalanan ruhu, yaralarından sızan kan damlalarını irislerindeki ıslaklıkla vuruyordu dışa. Sesi titremesine rağmen, karşısındakine hayret ettirecek şekilde devam etti. Çünkü güçlü olmak ağlamamak değil, ağlamaya karşın devam etmekti. "O bir kaptandı. Kimi zaman aylarca deniz üzerinde süzülür ve özlettirirdi kendini. Ama bizimle zaman geçirmeyi asla eksik etmeyen, harika bir adamdı. Hayatın her anından zevk almasını bilirdi. Kendimi bildim bileli, yaşı kaç olursa olsun bir çocuk heyecanıyla yapardı her şeyi. O güldü mü senin de için gülme isteğiyle dolardı. Kahkahası... Kahkahası benim için her şeye bedeldi. Ne pahasına olursa olsun, o üzülsün istemezdim. Bana vals yapmayı da o öğretmişti, biliyor musun?"

"Bir gün..." Sesi titrerken bir damla, buz kesmiş yanaklarından aşağı süzüldü. Bu intihar girişiminde bulunmuş, acılı bir ruhun çığlığıydı şüphesiz. Ve Sirius, onun fotoğrafı eliyle okşadığını görürken yanağındaki yaşları silmek için tarifsiz bir arzu duyuyor lakin kızın canını daha çok yakma korkusuyla bunu yapamıyordu. "Bir gün haberini aldık. Geri gelmedi, Sirius. O geri gelmedi! Ben- ben onun ölü bedenine bile kavuşamadım. Son kez sarılamadım. Gülüşünü son kez dinleyemedim- onu kaybettim."

Sirius'un tüyleri diken dikendi. Gözleri, ne zaman olduğunu anlamadığı bir şekilde dolmuştu. Kızın üşüyen ruhunu sarıp sarmalamak istiyordu. Büyükbabasının onun için ne tür anlamlar ifade ettiğini elbette ki anlayamazdı ancak tahmin edebilirdi. Yanaklarından akan inci taneleri ve titreyen dudakları sayesinde tahmin edebilirdi bunu kolaylıkla. Hıçkırığını engellemek için avucunu, canını yakacak kadar sertçe ağzına bastırdı Alyss. Ağlayamayacağına yemin etmişken yapamazdı bunu.

Sirius, onu belinden tutup kendine çekti ve kollarını doladı titreyen, soğuk bedene. Kızın bastıramadığı hıçkırıkları, oğlanın paltosuyla boğuklaştı. Naif bedeni hıçkırıklarıyla sarsılıyor, kollarını ona sımsıkı dolamış olan Sirius çenesini onun omzuna bastırarak teselli sözcükleri fısıldıyordu. Kemikli parmaklarını onun altın sarısı saçlarında gezdiriyor, yasemin ile ardıç kokusunu içine çekiyordu. Başka ne yapabilirdi ki?

"Şşşş... Geçti Alyss. Buradayım."

𝐒𝐖𝐄𝐀𝐓𝐄𝐑 𝐖𝐄𝐀𝐓𝐇𝐄𝐑, 𝘴. 𝘣𝘭𝘢𝘤𝘬Where stories live. Discover now