#91

19.8K 2K 512
                                    

Son zamanlarda şirkette pek çok departmanda büyük işe alımlar olmuştu. Hal böyle olunca da insan kaynaklarının spontane bir team-bonding* aktivitesi düzenlemesi kaçınılmaz olmuştu. (*takım kaynaşması)

Aktivitenin gerçekleştirileceği, ormanlıklar içinde kalan butik otel, Upstate* tarafına düşüyordu. Geldiğimiz sabah organizasyon komitesi bizi girişte karşıladı, bavullarımız odalarımıza gönderilirken, dondurucu soğuğa rağmen, hemen birkaç güven egzersiziyle açılışı yaptık. Birbirimizi atıp tuttuk. Kimi atılanlar tutuldu, kimileri yerlerdeki az miktar karın üzerinde yuvarlanmak durumunda kaldı. Çeşitli oyunlar oynandı, yarışmalar yapıldı. Çok eğlenmemekle birlikte sıkıntıdan da ölmüyordum ancak yaklaşık iki saatin sonunda muhtelif uzuvlarımı hissetmez olmuştum. (*New York eyaletinin kuzeyi)

Öğle yemeğinden sonra sağ olsunlar biraz dinlenmemize izin verip sonrasında bizi konferans salonuna topladılar. Dışarıda başlayan tipi de kemiklerimizin ısınmasına katkıda bulunmuş olabilirdi tabii!

Karşımızda güleç yüzlü, aşırı girişken kadın bir eğitmen dikiliyordu. Psikologmuş. Son beş yıldır böyle şirket organizasyonlarında eğitmen olarak görev alıyormuş. İşini de çok seviyormuş.

Organizasyonların başarısı, çalışanların şirketle ve çalışma arkadaşlarıyla aralarında hissettikleri bağla yakından ilişkili olduğundan, çalışanlar olan bizler birbirimizi iyi tanımalıymışız.

Bu girizgahtan sonra önümüzdeki otuz dakikamızı alacak küçük egzersizi açıkladı: İkişer gruplara ayrılıp kendimizle ilgili karşı tarafa iki gerçek bir de yalan ifadelerde bulunacaktık. Karşımızdaki de hangisinin yalan olduğunu keşfetmeye çalışacaktı.

Şüpheli bir biçimde Cole'la eşleştik. Tepemden tepemden yanımdaki sandalyeyi şüpheyle inceliyordu şimdi. Bize son anda katılmış, aktivitelerin büyük kısmından kaytarmıştı. Zaten son zamanlarda benden başkasıyla mecbur kalmadıkça konuştuğunu görmemiştim. Bir tek bana tahammül edebiliyormuş gibiydi. O da zar zor işte.

"Buraya senin de gelmek zorunda olduğunu bilmiyordum..."

Yanımdaki sandalyeye sonunda oturmaya karar verirken "Aslıhan'ın espri anlayışı...*" diye homurdandı. "Cilalamam gereken insani beceriler varmış..." (*Aslıhan's idea of a joke. She thought I had some people skills to polish)

Oturduğu gibi "Ben başlayayım mı?" diye sordu.

Bu kadar hevesli olacağını düşünmemiştim açıkçası. "Lütfen başla.*" (*Please go ahead)

Gerindi gerindi. Ve yumurtladı. "Seni ilk gördüğümde, aptal bir kızın fantezisini finanse ettiğimizi düşündüm.*" (*When I first saw you I thought we were financing a stupid girl's fantasy)

Aslıhan Hanım ne kadar büyük bir insan olduğunu yine ispatlıyordu işte! Ama ciladansa yontmak şarttı bence. "Ne kadar da gururlandırıcı." Yüzümü buruşturdum. "Ama ifşalarının seninle alakalı olması gerektiğini düşünmüştüm.*" (*How flattering. But I thought your revelations were supposed to be about you.)

"Söylediğim zaten benimle ilgiliydi. Benim senin hakkında ne düşündüğümle..."

"Mantıklı."

"İkinci gerçek ya da yalanımı duymak ister misin? Bu çok daha iyi. Söz.*" (*Wanna hear my second truth or lie? It's even better. Promise.)

An itibariyle vereceği sözlere karnım tok, "Lütfen," dedim isteksiz.

"Erkek arkadaşının tam bir hödük olduğunu düşünüyorum." (*I think your boyfriend is a jerk.)

Hislerinin tamamen karşılıklı olduğunu söylemedim. Günün bu saatinde sarhoş olma ihtimali neydi acaba? "Denemiyorsun bile.*" (*You're not even trying.)

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin