#71

37.1K 2.9K 794
                                    

Canlar gecikme için tekrar özür diliyorum. Bir yıl sonra Türkiye'ye gidince biraz feleğim şaştı ve planladığım gibi gitmedi işler 

Birkaç gün içinde bu bölüme ek olarak bir bölüm daha gelecek. Tam zamanı ben de kestiremiyorum; geldiğinde sürpriz olsun – rica ederim profilde nöbet tutmayın, işlerinizi aksatmayın, uykusuz kalmayın 😥

O bölümü de paylaştığımda arayı kapatmış oluyoruz. Sonra bildiğiniz düzen sürecek: Bir sonraki yeni bölüm olması gerektiği gibi 26 Eylül'de gelecek ve sonrasında bölümler iki haftada bir cumartesileri gelmeye devam edecek 

Sabrınız ve anlayışınız için teşekkür eder, en kocamanından öperim! 😚



Ufak şapırtılar uyandırdı beni. Böyle sincap gibi.

Gözlerimi araladığımda beni karşılayan manzara dudaklarına ve dudaklarını çevreleyen sakallarına bol miktarda çikolatalı muffin parçacıkları bulaşmış bir Jimmy'di. Sırtını yatağa vermiş sabahlar olmamacasına tıkınıyordu.

Gözlerim komodinin üzerindeki kese kağıdına odaklandı. Birileri ben uyurken sırt çantamı tırtıklamıştı!

Uyandığımı fark edince elindeki yarısı yenmiş muffin'i havada salladı. "Bunları nereden aldın?"

"Sokağımdaki pastaneden?"

"Hah," dedi hayretle. Kafasını usul usul bir aşağı bir yukarı salladı. "Demek İstanbul'dan getirdin..."

"Gecenin bir yarısı inince burada bulabileceğimden emin değildim."

Ağzı tıka basa dolu "Bunları aslında yememem gerekiyor," dedi yapmaması gereken bir şeyi yapan bir çocuk gibi mahcup ama yasakları çiğnediği için bir o kadar da mutlu ve heyecanlı. "Doğum günüm olduğuna göre sıyrılabileceğimi düşünüyorum yine de." (*I'm not supposed to eat these. I think I can get away with it since it's my birthday though.)

Agatha da aramızda olmadığına göre diyetini bozduğunda kim Jimmy'yi azarlamaktan sorumluydu acaba? "Kaç tane yedin?"

Komodinin üzerindeki kese kağıdını aralayıp içine şöyle bir baktı. "Üç?" diye sordu kendi kendine. "Belki dört." Karar veremeyince bana döndü. "Kaç tane satın almıştın?"

"Altı tane." Yolda birini kendim yerim diye düşündüğümden beş muffin getirmek mantıklı gelmişti. Ama yolda uyuklayınca yiyememiştim.

Ona da mantıklı gelmiş olacak "Demek beş tane yemişim," diyerek sırıttı.

"Beş tane muffin mi yedin?"

"Dün gece çok enerji kaybettim," dedi makulce. Kese kağıdındaki son muffin'i bana uzattı. "Sen de bunu yiyebilirsin.*" (*You can have this one.)

Çok düşünceliydi gerçekten! Uzattığı muffin'i aldım gülerken. "Çok naziksin.*" (*You're too kind.)

Genelde böyle sabahlarda surat asacak ya da kavga çıkaracak bir konu bulurdu. "Bu sabah fazla neşelisin.*" (*You're in an unusually good mood this morning.)

Elindeki muffin'i de bitirip tek tek parmaklarını yalamaya koyuldu. "Bugün doğum günüm. Sen buradasın. Kekim var. Hayat güzel.*" (*It's my birthday. You're here. I have cake. Life's good.)

"Bu hafta sonu programın nasıl? Bugün çalışman gerekmiyor mu?*" (*So how is your schedule this weekend? Aren't you supposed to work today?)

"Entrikacı Jen'le dün gece bunu konuşacaktım aslında." Uzanıp telefonunu aldı. "Bir bakalım." (*I was supposed to talk to scheming Jen about it last night. Let's see.)

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now