#74

26.6K 2.8K 939
                                    

O kısacık ama bir ömür süren işkence gibi konuşmayı sonlandırdıktan sonra telefon elimde yeniden çalmaya başladı. Bu kez tanımadığım bir numaraydı arayan. Telefonu hemen sessize alıp çantama attım. On saniyelik telefon konuşması yaşam enerjimin tamamını emmişti zira.

Jimmy yazık merakla bana bakıyordu. Tedirginliğini belli etmemeye çalışarak "Annen ne dedi?" diye sordu.

Mağara kaçkını.

Kulaklarıma hala inanamıyordum. Annem Jimmy'ye mağara kaçkını demişti.

Bu konudan bahsedip Jimmy'yi elbette bunalıma sokmayacaktım. Hem nasıl tercüme edilirdi ki bu?

Kısaca Cave escapee* ya da mağara adamının şeceresi üzerine epey uzunca Cave man but the one who escaped from his cave* (*Mağara firarisi; **Mağara adamı ama mağarasından kaçan mağara adamı) -

Neden ya da kimden kaçtığı ise bilinmiyor.

Cidden ne anlama geliyordu mağara kaçkını? Mağarasından kaçmış olması bence hakaret olmamalı, bir medeniyete karışma çabası olarak iyiye işaret sayılmalı ve takdir edilmeliydi!

Benden hala bir cevap bekliyordu Jimmy. Yutkundum. "Beni İzmir'e çağırıyor. Derhal." İster istemez bir iç geçirdim. "Aslına bakarsan seni de çağırıyor."

Bir saniye bile düşünmeden "Gidelim o zaman?" dedi. İlginç bir biçimde biraz önceki haline oranla epey rahatlamış görünüyordu.

O an ete kemiğe bürünen İzmir'e gitme fikriyle tepeden tırnağa ürperdim. "Şu an evime dönemeyiz." Paparazziler çok muhtemel sokakta kamp kurmuş olmalıydı. Hayır, en azından birkaç gün boyunca eve gitmek intihar olurdu. "Eşyaların ne olacak?" Jimmy'nin eşyaları olmadan İzmir'e gitmemiz düşünülemezdi çünkü!

Ben akılımı kaçırmak üzereyken Jimmy soğuk kanlılığını koruyordu. "Sırt çantamda sadece yedek tişört ve iç çamaşırı vardı." Poposunu oturduğu yerden biraz kaldırıp elini arka cebine attı. Pasaport ve buruşuk birkaç yüz dolarla, iki tane kredi kartı çıktı. "İhtiyacım olan her şey burada." Dudak büküp umursamazca omuz silkti. "Birazdan haber veririm, uçak da İstanbul'a değil İzmir'deki havaalanına gelir."

Telaş etmek ne kadar da yersizmiş. Uçak İstanbul'a değil de İzmir'e gelirmiş!

Paniklediğimde odaklanacağım sorunları seçmekte büyük güçlük çekiyordum ben! "Pasaportunun arka cebinde ne işi var sorabilir miyim? Ya düşseydi?"

Tek kaşı havada "Ya evde kalsaydı?" diye sordu. Utanmadan bir de gülüyordu içinde ikamet ettiğimiz şu durumda. "Şikâyet edecek durumda mısın?"

Yüzümü ovuşturup başımı koltuk başlığına yasladım. "Bu fikri sindirmek için bir dakikaya ihtiyacım var.*" (*I need a moment to digest this)

O da arkasına yaslanırken "Ben bekliyorum," diye sırıttı.

Yine rahat duramadım ama ben. "Bizi nasıl bulduklarını öğrenmemiz lazım."

"Neden? Buldular işte. Hep bulurlar," dedi Jimmy makulce.

"Ben bulunmaya pek alışık değilim takdir edersin ki."

Telefonumu yeniden aldım elime. Google'ın haberler kısmına Jimmy'nin adını yazıp yanına 'Türkiye' ibaresi ekledim. Çıkan haberleri tarihine göre sıraladım.

İnanmazsınız ilk güncel haber önceki akşamdandı!

Söz konusu haber, fotoğraf ya da video kaydı olmadan sadece rivayetten ibaretti. Yazılana göre Jimmy öğleden sonra İstanbul'dan Türkiye'ye giriş yapmıştı. Ne amaçla geldiği ise bilinmiyordu.

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now