#31

51.6K 3.5K 836
                                    

Yine verandasında oturuyordu.

Bir müddet sadece baktık birbirimize.

"Özlemişim bunu," dedi daha çok kendi kendine. Sonra kaşları biraz çatıldı. "Yorgun görünüyorsun..."

Geceleri uyku tutmuyordu çünkü!

Los Angeles'a yarın gidecekmişim gibi kalp çarpıntıları içinde kalıyordum. Üstelik olayın uçak bileti ve vize ücretiyle kapanmayacağını fark etmem de uzun sürmemişti. Sonu yoktu yapmam gereken harcamaların. Yeni bir bavul almam gerekiyordu. Dolabımda gördüğüm hiçbir kıyafeti bir Hollywood yıldızının yanına yakıştıramıyordum. Günlük kıyafetlerin yanında gece dışarı çıkma ihtimaline karşı şık bir şeyler de almalıydım. Ayakkabı filan da almak gerekirdi ona göre. Düşündükçe liste uzayıp gidiyordu. Of!

Ama cevap olarak "Yıl sonu yaklaştığında bizim işler biraz sarpa sarıyor," demekle yetindim.

Arkasına yaslandı. Dik duruşunda bir patron edası vardı. "Evet. Nedir son gelişmeler*?" (*Report your progress)

"Konuştuğumuz tarihler için uçak biletini aldım." Acısı içime oturmuştu ve kalkmak bilmiyordu. Los Angeles'tan döndüğümde de devam edecektim ödemeye. "Vize için evrak toplamam gerekiyor." Uçak biletini aldıktan sonra vize vermemeleri ne kadar da acıklı olurdu!

"Ne evrakı?"

"Doldurulması gereken formlar, bordrom, mal varlığım vs vs."

"Neden o kadar zor vize almak?"

Canım hiçbir şeyden haberi yoktu! "Dünyanın bizim kısmında yaşıyor olmak kolay değil."

"Ne kadar yazık... Sanırım sonunda seninle evlenmek zorunda kalacağım."

Kalbim boğazıma kadar zıplayıp midemin üzerine oturdu. Yüzümde alaycı bir ifade olduğunu umdum. "Evlilik için kumaşının uygun olmadığını söylemiştin yanlış hatırlamıyorsam!"

"Sözlerimin arkasındayım. Ama hayırsever bir insanım da aynı zamanda* " (*I am a philanthropist)

"Bana bir hayır vesilesi olduğumu hatırlattığın için teşekkür ederim*," dedim öfkeyle. (*thanks for reminding me that I am a charity case)

Biraz öne doğru eğildi. Gözlerimin içine baktığında bir an karşımda sandım. Sesi alçaldı. "Kızdığında yüzüne bir pembelik yayılıyor. Kaşların hafifçe çatılıyor. Dudakların titriyor..." Güneşin vurduğu yeşil gözleri bir an daha da parlak bir yeşil oldu sanki. "Ve bu benim çok hoşuma gidiyor..."

O çatallı derinden gelen sesten gıdım etkilenmemiş gibi "Hıh," dedim. Savunma pozisyonuna geçer gibi kollarımı göğsümde bağladım. "Hayırsever ve sadist..."

O da yeniden arkasına yaslandı. "Hep sen mi sadistlik yapacaksın?"

Hain gülümsemesi yüzünde, bronz teni güneşte pırıl pırıl parlıyordu. Çok azıcık kıskanıyordum. Kendim peynir gibiydim zira. "Los Angeles'ta kış olmaması hiç adil değil," dedim somurtarak.

"Biraz sıkıcı olabiliyor bazen..."

"Ben de ağzından Los Angeles hakkında negatif bir şey asla çıkmayacağını sanmıştım!"

"Nasılsa biletini aldın artık," dedi kocaman sırıtarak. "Noel yaklaşıyor. Hiç değilse tatil zamanı biraz kar görmek istiyor insan."

"Noel için talihsiz tabii. Kar yağmıyor hiç değil mi?"

"1949'daki büyük fırtına dışında pek kar yağdığı söylenemez. Bu sene bir değişiklik yapıp Noel için annemle teyzemi New York'a götüreceğim. Bol bol kar yağar orada nasılsa. Hem birkaç çekimim de olacak."

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now